;
Bilim Politika

Hayvancılık İklim Eylemi Zirvesi’nde Yer Almadı

Enerji, ulaşım ve inşaat sektörleri 23 Eylül’de New York’da gerçekleşen İklim Eylemi Zirvesi’nde ele alınan temel meselelerdi ancak hayvancılık odak noktası değildi. Hükümetler, yatırımcılar ve şirketlerin gıda sistemini dönüştürmenin iklim kriziyle mücadelede temel hedeflerden biri olduğunu fark etmeleri gerekiyor.

HABER: Gülce DEMİRER

23 Eylül’de New York’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres başkanlığında gerçekleştirilen İklim Eylemi Zirvesi’nde emisyonlarda, dört yıl önce imzalanan Paris Anlaşması’ndaki oranlardan da fazla olacak şekilde, ciddi azaltımlar için liderlerden somut planlar talep edildi. Ancak bu taleplerin çoğu karşılanamadı.

Çin ve Hindistan ciddi iklim eylemleri adına herhangi bir vaatte bulunmazken, ABD, Japonya, Avusturya, Suudi Arabistan ve Brezilya hiçbir yorumda bulunmadı. Dünyanın 13 en büyük fosil yakıt şirketi, hızlı bir şekilde temiz enerjiye geçiş yerine gelecek yıllarda da petrol ve doğalgaz kullanımına devam edecekleri yönündeki açıklamaları nedeniyle yoğun eleştiriler aldı.

Enerji, ulaşım ve inşaat sektörleri BM İklim Eylemi Zirvesi’nde yoğunca tartışılırken en önemli sektörlerden biri olan hayvancılık odak noktasında değildi. Son yayımlanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu küresel emisyonların %25 ila 30’unun gıda üretiminden kaynakladığını ortaya koyuyor. Zirvenin yanı sıra, ortak yatırımcı ağı FAIRR‘in de katıldığı bir yuvarlak masa toplantısında hayvancılık sektöründe eyleme geçilmesi ihtiyacı net bir şekilde gündeme geldi.

Farklı Beslenme Çeşitlerinin Seragazı Azaltım Potansiyelleri

IPCC’nin İklim Değişikliği ve Arazi Özel Raporu et ağırlıklı batı beslenme şekli yerine daha çok sebzenin tüketileceği bir diyete geçişin önemine dikkat çekerken sebze ağırlıklı beslenmenin iklim değişikliğiyle mücadele adına oldukça büyük bir etkisi olacağını gözler önüne seriyor.

The Rise Foundation ise Avrupa’da et ve süt ürünleri tüketiminin 2050 yılına kadar yarı yarıya azaltılması gerektiğini belirtiyor. Hükümetlerin de bu konuda eğitim, vergilendirme, davranış değişikliklerini teşvik etme gibi birçok politik aracı bulunuyor.

Hatta Danimarka, İsveç ve Almanya gibi ülkelerde bazı siyasetçiler “et vergisini” tartışıyor.

Hayvancılığın Düşük İklim Performansı

Arz tarafında ise gıda şirketlerinin karbon ayak izlerini azaltmak için yapabileceği birçok şey var. İlk olarak mevcut emisyon oranlarını bildirmeli ve azaltmak için hedefler koymalılar.

Geçtiğimiz ay FAIRR’in kurduğu Coller FAIRR Protein Producer Index, dünyanın en büyük 60 et, balık ve süt ürünleri üreticilerinin sürdürülebilirlik riskleri yönetimini inceliyor. İnceleme sonuçlarına göre şirketler seragazı emisyonlarının yönetiminde 100 üzerinden ortalama 17 puan aldı. Ayrıca çok az sayıda şirket emisyon oranlarını düzgün bir şekilde bildirmiş ya da ciddi azaltım hedefleri belirlemiş durumda.

Aşağıdaki grafik ise önde gelen protein üreticilerinin sadece yedisinin, hayvan yemi üretimi ve hayvanların sindirim işlemi sonucunda ortaya çıkan emisyonlar (enteric fermentation) gibi çiftlik süreçlerini kapsayan emisyon envanterlerini tamamladıklarını gösteriyor. Çiftlik süreçlerinin dahil edilmesi oldukça kritik, çünkü et üretimi sonucunda ortaya çıkan toplam emisyonların %80’ini temsil ediyor.

Coller FAIRR Index ayrıca sadece bir et veya süt ürünleri şirketinin (Tyson Foods) Paris Anlaşması’na uygun olacak şekilde, bilim temelli bir emisyon azaltım hedefi belirlediğini ortaya koyuyor.

İlginç bir şekilde, iklim eylemi zirvesi haftası öncesinde Nestle, Danone ve Co-operative Group’un da dahil olduğu 59 şirket, Paris Anlaşması’nın ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırma kriteri ile uyumlu olan bir bilim temelli hedefe imza attı.

Gıda sektörünün seragazı oranlarını göz önünde bulundurduğumuzda bu olumlu bir gelişme. Ancak FAIRR Index, bu markaların tedarikçilerinin birçoğunun iklim hedefleri olmaması nedeniyle belirlenen hedeflere ulaşması için çok fazla çalışması gerektiğini gösteriyor.

Alternatif Protein Kaynakları

Hayvansal protein dışında alternatif bitki bazlı proteinlerin üretimine geçilmesi ise seragazı emisyon oranlarını düşürmede oldukça etkili olabilir.

Impossible Foods’ın gerçekleştirdiği yaşam döngüsü analizi bitki bazlı Impossible Burger’lerinin, hayvansal etten yapılan hamburgerlerini göre %89 daha az seragazı emisyonu ürettiğini ortaya koyuyor.

Danone ve Nestle ise bilim temelli hedeflerine ulaşmak adına alternatif protein üretimine yöneliyor. Danone, bitki bazlı protein üretimi odaklı iki araştırma merkezine maddi yatırım yaptı ve Ocak 2019’da bitki bazlı yoğurt çeşitleri piyasaya sürdü.

Alternatif protein üretiminde öncü Nestle ise, birçok bitki bazlı markayı piyasaya sürerken Almanya’daki McDonald’s için bitki bazlı Incredible Burger’i üretti.

Teknolojik düşünce kuruluşu RethinkX’in geçen ay yayımladığı ilginç bir rapora göre ise, alternatif proteinlerin üretim maliyeti hızlı bir şekilde düşüyor. Kuruluş bir kilogram bitki bazlı protein üretmenin 2025 yılında 10 doların altına düşeceğini söylüyor. Bitki bazlı protein üretmenin 2030 yılında hayvansal protein üretmekten beş kat, 2035 de ise 10 kat daha ucuz olacağını ortaya koyuyor.

Alternatif protein sektörünün, Greta Thunberg’in konuşmalarında vejetaryen/vegan beslenmeye geçişi teşvik etmesinin yanı sıra, geri dönüş potansiyeli konusunda heyecanlı olduğu söyleniyor.

Hükümetler, yatırımcılar ve şirketlerin de gıda sistemini dönüştürmenin iklim kriziyle mücadelede temel hedeflerden biri olduğunu fark etmeleri gerekiyor.