;
Politika

Zirvelerden Teşviklere: Doğa Bazlı Çözümler Yardımcı Olabilir

Nature4Climate direktörü Lucy Almond, gelecekte daha fazla küresel salgınla karşılaşmamak için koronavirüsle savaşmak üzere hazırlanan ekonomik teşvik paketlerinde ekosistemlerin korunması ve emisyon azaltımlarına yer verilmesi gerektiğini savunuyor.

Yazı: Lucy Almond

Çeviri: Çisil Sevinç

Biz bu neslin belirleyici anının insanlığa maliyetini hesaplarken, dünya nefesini tutmuş şekilde bekliyor.

Hükümetler haklı olarak virüsün yayılmasını yavaşlatmak, en fazla sayıda insanın hayatını kurtarmak ve ekonomik tahribatları onarmak adına acil durum mücadelesine odaklanıyor.

Virüsün ne zaman dize getirileceğini ve işlerin ne kadar kötüye gideceğini bu noktada bilmiyoruz. Hepimiz bu konuda uzlaşmaya çalışmalıyız.

İklim ve çevre topluluklarının birçok üyesi olarak, dünya ekosisteminin dengesinin sağlanması için atılan adımların son derece değiştiğini fark ediyoruz.

Bu yılın başlangıcında, planlarımızın çoğunda Çin’deki biyoçeşitlilik zirvesi ve Birleşik Krallık’taki iklim zirvesi gibi büyük dönüm noktaları bulunuyordu ve bu dönüm noktalarının ülkeler, bölgeler, şehirler, iş yerleri ve diğerlerinin emisyon azaltma ve doğayı koruma eylemlerini artırması bekleniyordu.

Görünüşe göre, tıbbi acil durumu atlattığımızda odak noktamızda zirveler yerine teşvikler bulunacak.

İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!

Hükümetler emisyonlarını artıracak ve doğayı tahrip etmeye devam edecek bir yol mu izleyecek? Yoksa yalnızca acil ekonomik etkileri düzeltmenin değil de, dirençli, düşük karbonlu ve doğa zengini toplumlar ve ekonomiler inşa etmenin önemi kavranacak mı?

Buna hâlâ biraz zaman var, ancak hükümetlerin seçebileceği yollar konusunda bazı erken örnekler de mevcut.

Örneğin, Güney Kore’nin lider partisi Demokratik Parti, ekonomisini büyütmek ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için “Yeşil Yeni Düzen” planını açıkladı.

Benzer sorular dünya genelinde olduğu gibi AB’de de sorulurken, bloğun AB Yeşil Düzen planından vazgeçip geçmeyeceği de tartışma konusu oldu.

Şimdiye kadarki tartışmaların çoğu, ekonomik teşvik paketlerinin fosil yakıttan temiz enerji kaynaklarına dönüşüm için bir fırsat olduğu konusundaydı. Bu oldukça önemli ancak doğa bazlı çözümleri de masaya yatırmalıyız.

Başlangıç olarak, hükümetlerin gelecek küresel salgın risklerini indirgemek için atabileceği adımlar arasında doğal ekosistemlerin korunması bulunuyor.

Bilimsel verilere göre, insanlığın biyoçeşitliliği yok etmesi yeni virüslere ve hastalıklara olanak sağlıyor. Ormansızlaşma vahşi hayvanların doğal yaşam alanlarından çıkıp insanlara yaklaşmasına neden oluyor ve bu da COVID-19 gibi virüslerin yayılmasına olanak sağlıyor.

Öte yandan doğa bazlı çözümlerin, koronavirüse karşı alacakları ekonomik önlemleri belirleyen hükümetler tarafından daha fazla dikkate alınması gerekiyor

Doğa bazlı çözümler yalnızca iklim değişikliği mücadelesinin temel bileşeni olmakla kalmıyor. Bu çözümler, aynı zamanda toplulukların olumsuz etkilerden arınmasına yardımcı olabilir ve topluluk ve ekonomilerin uzun vadede daha dirençli ve sürdürülebilir hale gelmesini sağlayabilir.

Doğal ekosistemler temiz hava ve su sağlıyor, taşkınlar ve kasırgalara karşı koruma sağlayarak toplulukları giderek ısınan iklime karşı daha dirençli hale getiriyor ve özellikle kırsal ve savunmasız topluluklara yeni iş imkanları sağlıyor.

Geçen sene Food and Land Use Coalition tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, dünyanın yalnızca gıda ve toprak kullanım sistemlerinde başlatılacak dönüşümler 2030 yılına kadar 4.5 trilyon dolar değerinde yeni iş fırsatları kapısı açabilir.

Bunların yanı sıra, insanlara ve gezegene mâl olan yıllık 5.7 trilyon dolar değerindeki zarar da ortadan kaldırılıyor.

Aynı zamanda yeşil altyapıda görülen artış sayesinde de, taşkın yönetimi ve su arıtımı gibi hizmetler için gri altyapılara oranla düşük maliyetle daha iyi performanslar elde edilebilir.

Burada çok büyük bir potansiyel var: OECD su tedariği altyapısı için gerekli küresel finansmanın 2030 yılına kadar 6.7 trilyon dolar ve 2050’ye kadar 22.6 trilyon dolar olacağını öngörüyor.

Hükümetlerin kamu harcamaları yaparken mevcut ekonomik krizle birlikte emisyonları azaltma ve dünyadaki doğal ekosistemlerin korunmasına da odaklanması gerekiyor.

Uzun dönemli teşvik yatırımları daha iyi bir gelecek inşa etme amacı gütmeli ve bu da harcamaların hem emisyonları düşürmeye hem de 2030’a kadar doğa kaybını durdurmaya yönlendirilmesi anlamına geliyor.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.