;
Politika

Üç Milletvekili Akbelen Ormanı’nda İnceleme Yaptı: “Bir Avuç Sermaye Halkın Sırtına Yapışmış”

akbelen

TİP’li Milletvekili Ahmet Şık, EMEP’li Milletvekili Sevda Karaca ve Gelecek Partisi Milletvekili Selçuk Özdağ orman alanına giriş yaptı. Kolluk kuvvetleri, milletvekillerinin ormana girişi esnasında engel yaratmazken direnişçilerin ve basının ormana girmesine izin vermedi. Milletvekilleri, Akbelen Ormanı’nı ziyaret etmelerinin ardından, nöbet alanından İkizköy direnişçisi Nejla Işık’ın evine kadar oluşturulan insan zincirine katıldı.

YAZI: Erhan ARCA

Milletvekili Karaca, iki yıldır devam eden nöbetten bahsederek başladığı açıklamada “Son dört gündür, ne hikmetse seçimin hemen ardından bir kıyımla karşıya kaldık. Bu kıyımın geleceğini biliyorduk. Halk burada direndi” derken, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu kıyım geldiğinde sadece İkizköy’ün değil, bu çevredeki bütün bölgelerin etkileneceğini açık açık söylendi. Bilirkişi raporları aldılar. Köylüler buradaki deneyimleriyle aktardılar ki buradaki yıkım, bu toprağın, ormanın, suyun yok edilmesi anlamına geliyor. Dokuz köyü yutan LİMAK 10. köye gözünü dikti. 10. köyle kalmayacaklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. O yüzden Akbelen Ormanı’ndaki yıkımın durdurulması, bundan sonraki bütün yıkımların durdurulması için hayati.”

Ormandaki incelemelerine de değinen Karaca “kesilen ağaçları görüntüledik ve bu ağaçların bir insan gibi yerde yatışına tanık olduk. Burada ağaçlara sarılan 90 yaşındaki annelerimiz, İkizköylüler canlarından can gittiğini söylemiş, ağıtlar yakmışlardı. Bu ağıtların yükselmesine neden olacak görüntülerle karşı karşıya kaldık” dedi. Karaca, gözlemledikleri bölgede yıkımın henüz çok geniş bir alana yayılmadığını ancak engellenmezse bu yıkımın devamının geleceğini belirterek sözü Şık’a bıraktı.

İkizköy’deki mücadeleye destek veren herkese teşekkür ederek konuşmasına başlayan Milletvekili Şık, “Bu mücadelenin yürütücülerinin destekçisi, dayanışmacısı, bir parçası olmak için buradayız. İçeride gerçekten çok ağır bir yıkım tablosu var. Sevda’nın dediği gibi çok geniş bir alana yayılmış değil ancak belli ki devam edecek, biraz uzun da sürecek gibi görünüyor” dedi. Kıyımın başlama sebebi olan Yargı hakkındaki yorumlarını da paylaşan Şık; “Bilirkişi olduğu iddiasında ama bilimsel namusa sahip olmayan birinin hazırladığı yalana dayalı beyan içeren bir raporla yürütmenin durdurulmasındaki karar kaldırıldı” dedi ve dün Muğla İdare Mahkemesi’nde açılan yeni davaya değinerek, yargı mensuplarına seslendi: “Çocuklarına birazcık saygıları varsa ve meslek haysiyetlerine inanıyorlarsa bu yıkımı durdururlar ama zaten sahte bir raporla bu yıkımın önünü açan yargıdan da hiçbir beklentimiz yok. Tıpkı siyasi parti kılığına girmiş bir mafyanın devleti işgal ettiği siyasi partilere güvenmediğimiz gibi o yargıya da güvenmiyoruz. Burada her şey yurttaşın yurttaşlık borcunu ödemesine bağlı. Bir avuç insanın buradaki mücadelesiyle olmaz bu. Türkiye’nin neresinde bulunuyorsanız bulunun, Akbelen için çıkarttığınız ses Karadeniz’de kurutulan dereler için çıkmış olacak. Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da kurutulan göller için çıkmış olacak. Hukuksuz bir şekilde hapiste tutulan arkadaşlarımız için, seçilmiş Kürt siyasetçiler için, Milletvekili seçildiği halde hukukun gereği yerine getirilip hapisten çıkarılmamakta ısrar edilen Can Atalay için, Osman Kavala için, Selehattin Demirtaş için, Mücella Yapıcı için çıkacak o ses.”

Akbelen’deki meselenin de aynı Gezi Parkı’ndaki gibi birkaç ağaç meselesi olmadığını vurgulayan Şık, “Türkiye’nin geleceğine dair bir mesele var burada ve bu hepimizin yurttaşlık borcu. Herkes bu borca; namusuna, haysiyetine sahip çıkar gibi sahip çıkmak zorunda. Çünkü bu bizim çocuklarımıza borcumuz. Yarın burada gölgesinde dinlenebileceği bir ağaç, üstüne basabileceği bir toprak olmayacak böyle giderse. Çünkü Türkiye işgal edilmiş durumda. Bir avuç sermaye, halkın sırtına yapışmış. Onlar daha çok para kazansın diye kesiliyor bu ağaçlar. Eğer bu itirazı bugün dile getiremezseniz yarın hiçbiriniz kafanızı yerden kaldıramayacaksınız.”