;
Politika

“Gezegeni Sömürücü Bir Sistemle Kurtaramayız”

insan hakları

6 yıl boyunca BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü görevini yürüten David Boyd, insanların ve doğanın sömürüsüne dayanan ekonomik sistemde köklü bir değişiklik gerçekleşmediği sürece, “Titanik’in güvertesindeki şezlongların yerini değiştirmekten başka bir şey yapmamış oluruz” dedi. Boyd ayrıca iklim eyleminde bulunmayan devletlerin ya da iklim değişikliğine neden olan şirketlerin “insan hakkı” temelli mücadeleyle işlerinin daha da zorlaşacağını kaydetti…

BM’nin önde gelen çevre ve insan hakları uzmanına göre, gezegeni koruma yarışı insanların ve doğanın sömürülmesine bağlı küresel bir ekonomi nedeniyle sekteye uğruyor. 2018 yılından Nisan 2024’e kadar BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü görevini yürüten David Boyd samimi açıklamalarda bulundu. Guardian’a konuşan Kanadalı hukuk profesörü Boyd, anlamlı iklim eylemi yürütmeyen ve kirletici sanayileri düzenlemeyen devletlerin çok yakında birçok davayla karşı karşıya kalacağını belirtti. Sağlıklı bir çevre hakkı için sistematik ve dönüşümsel değişiklikler gerektiğinin altını altı yıl önce çizmeye başladığını kaydeden Bold, “Ancak insan hakkı, küresel ekonomi içinde her zamankinden daha büyük bir güçle, çok açık bir şekilde insanların ve doğanın sömürülmesine dayanan bir sistemle karşı karşıya. Sistemde köklü bir değişiklik yapmadığımız sürece, Titanik’in güvertesindeki şezlongların yerini değiştirmekten başka bir şey yapmamış oluruz” dedi.

“Oyunun Kuralları Değişti”

Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının temel bir insan hakkı olduğu BM tarafından 2021-22’de kabul edilmişti. Bazı ülkeler, özellikle de dünyanın tarihsel olarak en büyük kirleticisi ABD ise BM resmi kararlarının yasal olarak etkili ama bağlayıcı olmadığı görüşünde. Devletler bağlamında insan haklarının yasal anlamda uygulanabilir yükümlülüklere sahip olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

“Bu durumun oyunun kurallarını değiştirebileceğine inanıyorum. Zaten uzun süredir devletlerin direnmesinin nedeni de bu. Denkleme insan hakları dahil edilince artık hükümetlere seragazı emisyonlarını azaltmanın, fosil yakıtlardan kademeli olarak vazgeçmenin yolu bu değil diyebilecek kurumlara, süreçlere ve mahkemelere sahibiz. Bunlar, iş dünyasının düzenlenmesini de kapsayan, iş dünyasının iklime, çevreye ve insan haklarına saygı duyduğundan emin olabileceğimiz yükümlülükler.”

Umutlar Hep Uluslararası Anlaşmalara Bağlanmış Durumda

Altı yıllık görevi boyunca iklim değişikliği kaynaklı felaketlerden doğrudan etkilenen binlerce kişiyle tanışan Boyd’un son görevi Maldivler’deydi. Bu adaları Hint Okyanusu’nun ortasında bir mücevhere benzeten Boyd, “İklim biliminden anlayan herhangi biri buraları ziyaret etse, deniz seviyesinin yükselişi, fırtınalar kaynaklı büyük dalgalar, sahil erozyonu, asitleşme, yükselen okyanus suyu sıcaklığı ve sıcak hava dalgaları nedeniyle büyük hayal kırıklığına uğrar” dedi. Bilim insanları da 2050 yılı itibariyle takımadaların %80’inin yaşanamaz, yüzyıl sonunda ise tamamının sular altında kalacağı uyarısında bulunmuşlardı. Üstelik fosil yakıt ve kimya sanayi tek kullanımlık paketle küresel pazarı beslemeye devam ederken, Maldivler gibi birçok başka ülke büyük bir plastik sorunuyla da yüz yüze. Çöplük olarak kullanılan Thilafushi Adası’na her gün 300 ton çöp depolanıyor. İş dünyası ve siyasi elitlerden oluşan bileşik gücü “dizel mafyası” olarak nitelendiren Boyd, “Bu güç mevcut sistemden hâlâ nemalanıyor. Bunu değiştirmek için de insan hakları ve halk protestoları da dahil her türlü aracı kullanacak tabandan gelen geniş bir harekete ihtiyaç var” dedi.

Boyd, özel raportör olarak Fiji’ye ilk yaptığı ziyarette, yükselen sular nedeniyle yaşanmaz hale gelen ve insanların daha yüksek kesimlere göçe zorlandığı bir sahil kasabası Vunidogoloa’dan topluluk üyeleriyle tanışmıştı. Geçen yıl ise Botswana’da artık daha da kötüleşen sıcaklık ve su sıkıntısı nedeniyle yaşanmaz hale gelen Kalahari Çölü’nden yerli halkla görüşen Boyd, “Sanırım şu anda milyonlarca gizli iklim göçmeni mevcut. Şayet bu konuya çabucak el atmazsak bu sayı yakında üçe katlayacak” uyarısında bulundu.

Dünya geçen 30 yıl içinde, başta BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi olmak üzere küresel ısınmanın hızını kesmek için umutlarını uluslararası anlaşmalara bağlamış durumda. Ancak devletleri yaptıklarından sorumlu kılacak mekanizmalar var olmadığından, kaydedilen bazı ilerlemelere rağmen seragazı emisyonları artış göstermeye devam ediyor ve iklimdeki değişim hızlanıyor. Boyd, “İklim krizine, biyoçeşitlilik krizine ve kirlilik krizine yönelik insan hakları temelli bir yaklaşım geliştirememek, onlarca yıllık bütün o çabaların aşil tendonudur” dedi.