;
COP27 Politika

Evrim Rızvanoğlu: “Ulusal Katkı Beyanı’nı Hazırlama Süreci Şeffaf Değil”

iklim eylem planı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Doğa Hakları ve Çevre Politikaları Başkanı Evrim Rızvanoğlu, Türkiye’nin iklim eylem planı hazırlama sürecinin şeffaf olmadığını vurgularken, “Kömürden çıkış tarihini çok merak ediyorum, bir tarih verecekler mi ondan da emin değilim” diyor. 

Geçtiğimiz Haziran ayında Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planı’nı kamuoyu ile paylaşmıştınız. Eylem Planı’nızda kömürden çıkışa yer verseniz de kömürden çıkış tarihi belirlememiştiniz. O günden bu yana yeni çalışmalarınız ve bu bağlamda hedefler belirlediniz mi?

Bildiğiniz gibi Çevre ve İklim Değişikliği Eylem Planı’nda 2050 net sıfır hedefi koymuştuk. Siz de hatta bana “Kömürden çıkış tarihi vermiyorsunuz, ne kadar samimisiniz?” şeklinde bir soru yöneltmiştiniz. O gün söylemiştim, şimdi hafızaları tazeleyelim diye bir kez daha söylüyorum. Biz, 2050 net sıfır hedefine istinaden kömürden çıkmak zorundayız. Popülist bir yaklaşımla “Kömürden çıkacağız” demek kolay ama DEVA Partisi olarak yapmayacağımız şeyi plana koymayı sevmiyoruz. Genel Başkanımız Ali Babacan da bu anlayışta biri. Enerji grubumuz “Kömürü nasıl ikame edeceğiz, Türkiye’nin enerjisini nasıl sağlayacağız?” sorusu üzerine çalıştı. Çalışmalara istinaden ekibimizin geldiği son noktayı Enerji ve Madencilik Eylem Planı ile açıkladık. Buna göre en geç 2040’a kadar kömürden çıkabiliyoruz.

Türkiye’nin şu anki enerji ihtiyacını karşılayarak, farklı çeşitlendirmelerle kömürden çıkışı 2040’tan geç olmamak kaydıyla gerçekleştirmek zorundayız. Daha geç bir tarihte 2050 hedefine ulaşamıyoruz. Günün sonunda kömürden çıkış tarihini 2035 ila 2040 arasında belirledik. Ve onu da gerek genel başkanımızın ağzından gerekse Eylem Planı’nda enerji ekibinin başında bulunan Candan Karlıtekin’in ağzından dile getirdik. Dersimize iyi çalıştık. Türkiye’de hedef belirleyip kömürden çıkış tarihi veren ilk siyasi partiyiz.

2050 net sıfır hedefi için ara hedefler vermeniz gerekiyor. Net sıfır olacağız ama bunu, kime ve neye göre yapacağız? Şimdi Ulaştırma Eylem Planı’nın hazırlığı içindeyiz. Ulaştırma Eylem Planı ile birlikte ulaştırma modellerini nasıl yapacağımızı konuşacağız.

Ulusal Katkı Beyanı’na (NDC) dair bir planınız/çalışmanız var mı? Size göre nasıl bir emisyon azaltım taahhüdü verilmeli?

Öncelikle biz bakanlık değiliz. Genç bir siyasi partiyiz. Elimizdeki kaynaklar ancak gönüllülük esasına dayalı bir çalışma modeline dayanıyor. Özellikle çevre ile ilgili konularda gerek Deva Partisi gönüllüsü gerekse dışarıdan çevre gönüllüsü olan insanlarla çalışıyoruz. Sektörlere göre ayırma mecburiyeti olduğunu biliyoruz. “Bir NDC üzerine çalıştınız mı?” derseniz elbette çalışmadık. Şu anda bizim bir NDC planı yapmamız gerekmiyor. Bizim yapmamız gereken muhalefet olarak bir hedef koymak, Paris Anlaşması’nın gereklerini yerine getirmek, bu konuda hassas olmak. Geçenlerde Genel Başkanımız Ali Babacan ile sohbet ediyorduk: “En yakın zamanda, COP neden Türkiye’de yapılmasın?” diye konuştuk. İklimle ilgili hedeflerimiz arasında bu kadar prestijli konuların Türkiye’de yapılması yer alıyor.

Biz başından bu yana iklim değişikliğine “uyum sağlanması mecburiyeti” üzerine çalışmalarımızı yaptık. O yüzden de iktidarımızda, içinde olduğumuz bir yapılanmada COP’u Türkiye’de yapma gibi hayaller kuran bir siyasi partiyiz.

Sivil toplum kuruluşlarının (STK) açıklamalarına nasıl yaklaşıyorsunuz? 2020 seviyesine göre 2030 kadar %35’lik azaltım seviyesini destekliyor musunuz, konuya yaklaşımınız nedir?

Çok kıymetli çalışmalar var. STK’lar tüm konuların domino taşı ama özellikle çevre konusunda hem yurt dışındaki hem Türkiye’deki STK’lar çok iyi çalışıyor. Bu konuda ortaya konulan tüm raporları, önerileri dikkatlice takip ediyoruz. Üzerinde çalışıyor ve onlarla da konuşuyoruz. Neden olmasın?

En önemli adımın bir hedef belirlemek olduğuna inanıyorum. Ardından hedefiniz doğrultusunda ona nasıl varacağınızın yol haritasını yani “ara hedefleri” belirlemeniz gerekiyor. Sonra da o hedefe varmak için siyasi iradeyi ortaya koymalısınız. Şayet 2050 net sıfır hedefini ortaya koyuyorsanız aynı zamanda azaltım hedeflerinizin de belirlenmiş olması gerekiyor. Bu anlamda STK’lar bizim işimizi kolaylaştırıyor. Makul olmayan hiçbir şey görmüyoruz. Çok uç şeyler değil bunlar…  Çok ilginçtir ki siyasi partiler arasında da böyle. Örneğin, göç konusu. Konumuzla pek alakalı olmasa da Türkiye’deki göç hikayesi üzerinden örnek vereceğim. İnsanların Altılı Masa’nın göç konusunda anlaşamayacağı gibi bir düşüncesi vardı. İyi Parti bambaşka bir tarafta, Deva bambaşka bir tarafta vb. yorumları yapıldı. Birkaç ay önce ilk göç eylem planımızı açıkladık. İki hafta sonra Gelecek Partisi sonra da İyi Parti açıkladı. Aklın yolu bir ve çevre konusunda da böyle olmalı. Yeter ki o iradeyi ortaya koyun ve harekete geçin. O nedenle incelediğinizde birbirinden çok ayrı fikirlerin çıkmadığını görüyorsunuz.

COP27’ye az bir zaman kaldı. Türkiye’yi en çok ilgilendiren konu NDC. Onu da ilerleyen zamanda göreceğiz. Küresel anlamda COP27 sizin tarafınızda nasıl görülüyor ve ne gibi sonuçlar bekleniyor?

Biz COP26 gibi COP27’yi de ekiplerimizle, çevrimiçi olarak çok yakından takip edeceğiz. Ama şunu söyleyebilirim ki COP27’ye girerken olumlu ve olumsuz dünyada birçok şey oldu. Olumlu taraf Amerika’daki Enflasyon Azaltım Yasası’nın onaylanması. Diğer tarafta Ukrayna-Rusya savaşına şahit olduk. Bunun AB’de RePowerEU gibi sonuçları oldu. Sözünü ettiğim gelişmeler olmasaydı COP27’ye farklı beklentilerle girebilirdik. Önümüzdeki müzakerelerde kayıp ve zarar konusunun ciddi şekilde konuşulması gerekiyor. Pakistan örneği gibi küresel ısınmaya en minimumda katkı veren ülkeler çok büyük zararlar görüyor. Tarihi süreçte bundan sorumlu olan ülkelerin verdiği finansman sözünü tutmamasının masaya ciddi şekilde yatırılması gerekiyor. Bu yıl COP27’den kayıp ve zarar özelinde çok büyük beklentilerim var. Konuya gerçekten adalet çerçevesinden yaklaşılması gerekiyor.

Türkiye de iklim krizinden çok şiddetli şekilde etkilenmeye devam edecek. İklim krizinin kapımıza uğramayacağı bir ülkede yaşamıyoruz. O nedenle COP27’den çıkacak sonuçlar ileri vadede stratejilerimizi, hayatımızı da etkileyecek. Belki bundan üç-beş yıl sonra iklim göçmenleri uluslararası ilişkilerimizin ana konusu olacak. Yaşanan süreçler içinde COP’lar, ülkelerin konuya nasıl yaklaştıklarını gözlemleyebildiğiniz bir süreç.

COP27’ye özelinde ilk defa bir gençlik ve çocuk pavyonunun olması benim hoşuma giden tatlı bir dokunuş. Omnia El Omrani adlı iklim aktivistinin de içinde olduğu, gençlerin sürece resmi olarak katılabilmesi ilgimi çekti. Oradan neler çıkacağını merakla bekliyorum. Öte yandan finansman ayağının nasıl çözüleceğini de ilgiyle izleyeceğim.

Türkiye’nin NDC konusundaki yaklaşımına dair şunu söyleyebilirim: Hiçbir konuda şeffaflık olmadığı gibi bu süreçte de şeffaflık yok. Ne olduğunu bilmiyoruz. Keşke birisi çıksa ve “Biz çalışıyoruz ama böyle çalışıyoruz” dese.

Biz belirli aralıklarla insanların bilgilendirileceği toplantılar yapılmasını savunuyoruz. Neredeyiz, ne durumdayız, ne hedefliyoruz? Bir şirket gibi düşünün, hedeften ne kadar saptın, hedefinle neye varmaya çalışıyorsun? Bunlar hakikaten çok zor işler ya da düşünüldüğü kadar çözümsüz süreçler değil ama öncelikle o ciddiyeti fark etmek lazım.

Türkiye için özellikle NDC’de kömürden çıkış tarihini çok merak ediyorum, bir tarih verecekler mi bilmiyorum. 2053 hedeflerine nasıl ulaşacaklar?

Mısır hükümetine karşı çok ciddi eleştiriler var. Ülkenin Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’nin demokrasi karşıtı tavırları çokça eleştiriliyor. STK’ların katılımlarının engellendiğine dair insan hakları örgütlerinin çok ciddi raporları ve eleştirileri var. Böyle bir ortamda düzenlenen müzakereler başarılı olabilir mi?

Dünyada çok farklı görüşler var. Konum olarak Kahire gibi ulaşımı daha rahat olacak bir yer yerine Şarm-El Şeyh’in seçilmesi ve rakamların yüksek olması kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Mısır enerji üretiminin %88’ini fosil yakıtlardan karşılıyor. Bir samimiyet testinde Mısır haklı olarak birçok insanın tedirgin olduğu bir ülke. Çevre Bakanı Yasmine Fouad’un COP’un bu yılki başkanı olması beklenirken onu COP’un iklim özel elçisi olarak atadılar. Dış İşleri Bakanı Sameh Shoukry’e bu görevi verdiler. Bu tarz eleştirilere fazlasıyla açık bir COP oldu ama öte taraftan da Afrika’ın COP’u olması anlamında kıymetli. Farklı bir kıtada, farklı bir COP; zarar gören ülkeler Mısır’ın çok yakınında… Dolasıyla COP27’ye çok negatif de çok pozitif de bakamamakla birlikte varlığının değerli olduğunu düşünüyorum. Önceden bir eleştiri yapmayı doğru görmüyorum.