;
İklim Panosu Politika

Çevre Kuruluşlarından G7 Zirvesi’ne: “Gerçeklikten Uzaksınız”

Fransa’nın Biarritz kentinde gerçekleşen ve 26 Ağustos’ta sona eren G7 Zirvesi’nin ardından, Üçüncü Nesil Çevrecilik (E3G), İklim Eylem Ağı (CAN) ve Greenpeace gibi çeşitli çevre kuruluşlarından uzmanlardan, iklim krizi konusunda somut adımlar atmadıkları için liderlere eleştiriler geldi.

Haber: Gülce DEMİRER

26 Ağustos’ta Fransa’nın Biarritz kentinde gerçekleşen ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Japonya ve Kanada‘nın, G7 Zirvesi’nde en acil gündem maddesi olan iklim değişikliği konusunda net bir duruş sergilememeleri eleştirileri üzerlerine çekiyor. Zirvenin sonuçları hakkında birçok uzman farklı değerlendirmelerde bulundu.

Üçüncü Nesil Çevrecilik (E3G), İklim Eylem Ağı’nın (CAN) farklı ülkelerden temsilcileri ve Greenpeace gibi çeşitli kuruluşlardan uzmanlar, G7 zirvesinde en acil gündem maddesi olması gereken iklim krizi konusunda somut adımlar atmadıkları için liderleri eleştirdi.

Luca Bergamaschi: “BM sisteminin iklim krizini yönetecek şekilde uyumlaştırılması gerekiyor”

E3G Kıdemli Temsilcisi Luca Bergamaschi, G7 liderlerinin en acil gündem maddesi olan iklim değişikliği konusunda net bir duruş sergilemedikleri yönünde eleştiride bulunuyor. Fransa, İngiltere ve Almanya’nın iklim finansmanına ek fon sağlama vaatlerini geleceğe yönelik önemli bir adım olarak gördüklerini ve liderlerin, Amazon eylem planına ilk defa hak ettiği aciliyeti verdiklerini söylüyor. “Bu durum liderlerin dinleyip harekete geçebildiğini gösterse de, eyleme geçmek için felaketlerin oluşmasını beklemenin geç kalmak anlamına geleceğini unutmamak gerekiyor” diyen Bergamaschi, Amazon ormanlarındaki yangınların, hızla yaklaşan tek iklimsel tehdit olmadığını, G7 ve G20 liderlerinin, küresel güvenliği ve refahı tehdit eden iklim değişikliğini ciddiye almaları gerektiğinin altını çiziyor. “Amazonlar’dan Antarktika’ya, Grönland’dan permafrosta kadar, iklim riskini yönetmeye ve gezegenin hayati organlarını çok geç olmadan korumak için yeni bir küresel sisteme ihtiyacımız var. Kimse bu zorlukla yüzleşmeye hazır değil ve kimse bunu tek başına gerçekleştiremez; ancak herkes bunu önlemek için en azından bir şeyler yapabilir”. Bergamaschi ayrıca, tüm liderlerin kendi ülkelerinde önümüzdeki 20 ila 30 yıl içerisinde iklim değişikliğinin artan etkilerine karşı tedbir alırken tüm fosil yakıt kullanımını sonlandırmaları ve Birleşmiş Milletler sisteminin iklim krizini yönetecek şekilde uyumlaştırılması gerektiğini belirtiyor.  

Lucile Dufour: “Macron, ulusal düzeyde kaybettiği itibarını geri kazanabilirdi”

CAN Fransa Uluslararası Politikalar ve Kalkınma Danışmanı Lucile Dufour ise Bergamaschi gibi Fransa, İngiltere ve Almanya’nın Yeşil İklim Fonu’na finansal katkısını iki katına çıkarma açıklamasını olumlu bir adım olarak değerlendirdiğini ancak G7 zirvesinin sonuç bildirgesinin iklim krizine karşı sessizliğini koruduğunu belirtiyor. “Emmanuel Macron, G7 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadeledeki yetersiz eylemlerini gidermek için halihazırdaki somut girişimlere güvendi. Bu durumu, 23 Eylül’de gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi öncesi hayal kırıklığı yaratan bir gelişme olarak değerlendiriyoruz” dedi. Dufour, bu durumun aynı zamanda Macron için, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ulusal düzeyde kaybettiği itibarını uluslararası ölçekte geri kazanması açısından kaçırılmış bir fırsat olduğunu da ifade ediyor.

Catherine Abreu: “Liderlik şimdi kullanılmayacaksa, ne zaman kullanılacak!”

CAN Kanada Yöneticisi Catherine Abreu ise çağımızın iklim krizinin, G7 ülkelerini ilk kez bir araya getiren 1970’lerin enerji krizi gibi dünyanın en zengin uluslarının gündeminin başında yer alması gerektiğini söylüyor. “Biarritz’deki liderlerin beyanında iklim değişikliğinden bahsedilmiyor. İngiltere ve Almanya’nın iklim finansmanlarını iki katına çıkarması ve Kanada’nın somut olarak belirtilmemiş katkı vaadi olumlu olsa da, liderler zirvesinin Yeşil İklim Fonu’na ortak bir katkı sağlaması açısından hayal kırıklığına uğratıyor” dedi. Amazon’daki yangınlara kısa vadeli acil müdahalenin bu zirvenin önemli bir çıktısı olduğunu; ancak iklim değişikliğiyle mücadelede gerekli olan uzun vadeli yatırımın eksikliğinin sürdüğünü söyleyen Abreu liderleri, “Çok taraflı zirvelerin liderlik vasfı bu tarihsel dönemeçte insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel ve ekonomik krizlere değinmek için kullanılmayacaksa ne şekilde kullanılacak!” diyerek eleştiriyor: “Çok taraflılık yalnızca, liderlerin kararlı ve işbirliği içerisinde harekete geçmeye hazır olarak masaya geldiği durumda işlevsel olur”.

Jennifer Morgan: “Zirve Bu haliyle gerçeklikten uzak ve anlamsızdı”

Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü Jennifer Morgan ise G7 zirvesini 2050 yılına kadar emisyonların sıfırlanması için eyleme geçmeyen ama harekete geçme ihtiyacını yeniden gündeme getiren standart bir zirve olmakla eleştiriyor ve gerçeklikten uzak ve anlamsız olduğunu ifade ediyor: “İklim kriziyle mücadele etmek için kelimelerden daha fazlasına ihtiyacımız var. G7 liderleri gelecek ay gerçekleşecek olan BM İklim Eylemi Zirvesi’ne ve 1,5 derece iklim hedefiyle ve gerçek dünyayla uyumlu politikalarla gelmeliler”.

Morgan, Zirve sırasında G7 liderleri, Amazon orman yangınlarıyla mücadeleye destek sağlamak üzere uluslararası ölçekte bir finansal ve lojistik yardım paketi üzerinde anlaşmış olsalar da, gelecekteki yardımların da Brezilya Cumhurbaşkanı Bolsonaro’nun ormansızlaştırma konusunda taahhüt vermesini sağlayacak şekilde olması gerektiğini düşündüklerini söylüyor. Morgan, “G7 liderleri, Amazon yangınlarını kendi ülkelerinde harekete geçmemelerini gizlemek için kullanmamalı, Cumhurbaşkanı Bolsonaro’ya, gezegenin akciğerlerinin dikkatsizce tahrip edilmesine müsamaha göstermeyeceklerini açıkça göstermeleri gerekiyor” dedi. Morgan ayrıca küresel ölçekteki beslenme şeklimizin de değişmesi gerektiğini vurguladı: ‘’G7 ülkeleri, dün açıklanan finansal desteğe ek olarak, ormansızlaşma ve toprak bozulması sebebiyle tarımsal ürünlerin ithal edilmesi sonucunda Amazonlar’da oluşan tahribatı körüklemeyi bırakmalı. Küresel gıda sisteminde kapsamlı bir değişim gerekiyor. Bu değişim 2050 yılına kadar et ve süt ürünlerinin %50 azaltılmasını içeriyor. Ancak G7 ülkeleri gibi gelir seviyesi yüksek ülkelerde bu pay artıyor”.