;
Politika

COP30 Bekleneni Veremedi: Antalya’daki COP31’de Neler Olacak?

COP30
FOTO: UNFCCC

Amazonun kalbinde büyük beklentilerle başlayan COP30da, fosil yakıtlardan çıkış ve ormansızlaşmayı durdurma gibi kritik başlıklarda somut ilerleme sağlanamadı. Zirveden yalnızca uyum finansmanının üç katına çıkarılması yönünde zayıf bir karar çıktı. Liderlik eksikliği ve çelişkili ulusal politikalar, kararları niyet bildirimi düzeyinde bıraktı. Türkiyenin ev sahipliğinde gerçekleşecek COP31den, ertelenen bu kritik başlıklarda güven veren bir yönlendirme ve elle tutulur kararlar beklenecek.

Brezilyanın, Amazonun kalbindeki Belem şehrinde yapılan 30. Taraflar Konferansı (COP30) sona erdi. Toplantıda yalnızca iklim değişikliğinin etkilerine uyum finansmanı hakkında zayıf da olsa elle tutulur bir karar alınabildi. Fosil yakıtlardan çıkış ve ormansızlaşmayı durdurma konularında beklenen yol haritaları üzerinde uzlaşmaya varılamadı. Çözümsüz kalan konular, yeniden görüşülmek üzere Antalyada düzenlenecek COP31e bırakıldı.

Her COP aynı ölçüde sonuç üretmeyebilir; bu, sürecin doğasında var. Ancak COP 30, Uluslararası Adalet Divanı’nın devletlerin iklim değişikliği ile mücadeleden sorumlu olduğuna dair tavsiye görüşünü açıklamasından sonra düzenlenen ilk COP olma özelliğini taşıyor. 1.5°C hedefinin fiilen kaçmasının ağırlığıyla da birleşince, sadece yetersiz değil, endişe verici bir siyasi trendin parçası niteliğinde.

Büyük Laflar, Çelişkili Adımlar

Zirve, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silvanın (daha çok bilinen adıyla Lulan) yüksek profilli çıkışları, Amazonun kalbinde verilen fosil çağını bitirme” mesajları, hakikat COPu” ve uygulama COPu” mottoları ile yüksek profilli bir şekilde başladı.

Oysa yakın geçmişe kısaca bakmak bile şüpheci olmak için yeterliydi: Lula 2023te, tam da COP 28 dönemlerinde, Brezilyanın petrol üretimini artıracak kararları onayladı ve petrol ihraç eden ülkelerden oluşan OPEC+a dahil olmak istediklerini duyurdu. 2025te Brezilya, COP 30a ev sahipliği yapacak olmalarına rağmen, OPEC+a katıldı; petrol üretimini artırma planları da devam ediyor. Lulanın fosil çağını bitirme” mesajlarını, bu somut adımları bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Aslında tüm bunlar, COPlarda edilen büyük lafların altının ne kadar boş olduğuna iyi bir örnek teşkil ediyor.

Liderlik Eksikliği, Zayıf Kararlarla Sonuçlandı

COP 30un etkisizliğinin bir diğer nedeni ise Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) zirveye katılmamasıyla oluşan liderlik eksikliğiydi. ABDden açılan boşluğu Çinin doldurması ve belirgin bir liderlik rolü üstlenmesi bekleniyordu, ancak öyle olmadı. Bu liderlik açığı, ev sahibi Brezilyanın müzakerelere yeterince yön verememesiyle birleşince, COP 30 kararları gerçek anlamda zayıf oldu.

Niyet Listesi gibi Sonuç Kararı

“Küresel Mutirão” (bu isim, insanların birbirine yardım etmek için bir araya gelmesi geleneğini ifade eden Portekizce bir kelimeden geliyor) olarak adlandırılan COP 30 kararında 59 paragraf yer alıyor. Bunlarında yalnızca sekizinde yeni bir karar alma ifadesi var. Kararların geri kalanı, ‘‘not ediyor’’, ‘‘tanıyor’’, ‘‘onaylıyor’’ gibi yeni bir adım içermeyen paragraflardan oluşuyor. Oysa onca yıl ve onca karardan sonra devletlerin hâlâ uygulamada ne denli zayıf olduğu düşünüldüğünde, COP kararlarının bir niyet listesine dönüşmemesi gerekiyor.

Kararda Fosil Yakıtların Bahsi Bile Geçmiyor

Zirvenin en kritik başlıklarından biri fosil yakıtlardı. Fosil yakıtların açıkça anılması, COP 28e kadar geçen yaklaşık 30 yıl boyunca neredeyse tamamen tabu olarak kaldı.

COP 28 karar metninde geçen fosil yakıtlardan ‘‘uzaklaşma’’ söylemiyle kısmi bir eşik aşılmıştı. COP 30un da fosil yakıtlardan tamamen ve adil bir şekilde çıkabilmek için bağlayıcı, zaman çizelgeli ve somut bir ‘‘yol haritası’’ çizmesi bekleniyordu. Ne yazık ki bu da başarılamadı. Hatta ‘‘fosil yakıt’’ ifadesi, kararda hiç geçmiyor. Bu konuda ısrarcı olan 80 devlet bulunmasına rağmen ve devletlerin bu çağrısını karara not eden paragrafta dahi fosil yakıt ifadesi geçmiyor. Bu konu, Türkiyenin COP 31deki ana sınavlarından biri olarak karşımıza gelecek gibi görünüyor.

Amazonlardan bile Ormansızlaşma Yol Haritası Çıkamadı

Amazonlarda düzenlenen COP 30, ormanların korunması konusunda sembolik öneme sahipti ve yerli halkların yüksek katılımıyla gerçekleşti. Bu rağmen, çıkmasına kesin gözüyle bakılan, ormansızlaşmanın önlenmesi için bir yol haritası oluşturmaya dair çalışmalar da karar metnine giremedi. Ormansızlaşmayı durdurma hedefi yeniden teyit edilse de, hedefe ulaşmayı sağlayacak yeni, bağlayıcı bir yol haritası veya mekanizma yok.

COP 30da ormanları koruma hedefiyle yağmur ormanları yatırım fonu (Tropical Forests Forever Facility, TFFF) kuruldu; ancak fonun etkinliğiyle ilgili ciddi endişeler var. Amazonda kritik eşik noktasına yaklaşan ekositemlerin bulunduğu bir bölgede yapılan COPun dahi somut bir ormansızlaşma yol haritası üretememesi, Belemin en dikkat çekici eksikliklerinden biri oldu.

Uyum Finansmanı Hedefi, Gerçek İhtiyacı Karşılamaya Yetersiz

COP 30un finansman ayağında öne çıkan tek taahhüt ise uyum finansmanının üç katına çıkarılması oldu. Bu karar kulağa iddialı gelse de, ne kaynak dağılımı, ne finansmana ne zaman başlanacağı ne de paydaşların katkısına dair net bir yol haritası sunulmuş değil.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre son yıllarda küresel uyum finansmanı yaklaşık 32 milyar dolar seviyesindeydi. Bunun üç katı, yaklaşık 96 milyar dolarlık bir bütçe anlamına geliyor. Ancak COP metni başlangıç yılını belirtmediği ve kamu-özel ayrımı netleşmediği için ülkeler bu hedefi 120 milyar dolar civarında – yani ihtiyaca biraz daha yakın bir düzeyde – yorumladı.

Küresel uyum ihtiyacının ise 2030a kadar yıllık 160 ile 340 milyar dolara ulaşacağı hesaplanıyor. İhtiyacın boyutu göz öne alındığında, üç katlık artışın da gelişmekte olan ülkelerin giderek büyüyen uyum açığını kapatmaya yetmeyeceği görülüyor.

COP 28de taslağı oluşturulan, iklim değişikliğinin etkilerinden zarar gören yoksul ülkelere finansal destek sağlayacak Kayıp ve Zarar Fonu da Belemde tamamlanamadı. Fonun yönetim yapısı, katkı yükümlülüklerinin nasıl dağıtılacağı gibi teknik hususları hâlâ  net değil. Bu dosya da Antalyaya devredildi.

Ticarete Yönelik Kısıtlamalar Daha çok Konuşulacak

Ticaret konusunda COP 30da, özellikle ABnin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) etkisiyle, gelişmekte olan ülkelerin artan endişelerine öne çıktı. Bu konu karar metnine sade bir şekilde, uluslararası ticarete keyfi ve haksız kısıtlamaların olmaması niyetini ifade eder bir şekilde girdi.

Zirve boyunca, yeşil sanayileşme ve ticaret politikalarının iklim hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi gerektiği vurgulandı. Kritik minerallerin adil tedarik edilmesi ve sınırda karbon düzenlemelerinin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri tartışıldı. Bu tartışmalar karar metninde net bir şekilde yer alamadı ancak tartışmaların devam edeceğini ve ticaret konusunun bundan sonra çokça konuşulacağını düşünmek hata olmaz.

COP 30da iklim dezenformasyonuna karşı tavır alınması da dikkat çekiciydi. Yanlış ve yanıltıcı bilgilerin iklim eylemini geciktirdiği vurgulandı. Bazı ülkeler ilk kez ‘‘İklim Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi’’ne imza atarak, bilim insanlarını ve çevre gazetecilerini destekleme sözü verdi.

Belemden Antalyaya: Türkiye Güven Verebilmeli

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın açıklamasına göre COP 31 Liderler Zirvesi İstanbulda, müzakereler ise Antalyada düzenlenecek. COP 31 için rekabet eden Türkiye ve Avustralya arasında varılan alışılmadık uzlaşıya göre COP 31 başkanlığı Türkiyede olacak, ancak müzakerelere Türkiyenin atayacağı bir Avustralyalı temsilci başkanlık edecek.

Antalyada fosil yakıtların geleceği, uyum finansmanı, Kayıp ve Zarar Fonu gibi kilit başlıkların ilerleyebilmesi, Türkiyenin tarafları dengeli ve etkin bir müzakere zemininde tutabilme kapasitesine bağlı.

COP 31 ev sahipliği, Türkiye için yalnızca bir organizasyon meselesi değil. Aynı zamanda kendi iklim politikalarını uluslararası kamuoyu önünde daha tutarlı, şeffaf ve güvenilir bir çerçeveye oturtma zorunluluğu anlamına geliyor. Bu bağlamda ev sahibi ülkelere yönelik temel beklentiler, Türkiye için de geçerli olacak: Açık hedefler, iyileştirilmiş şeffaflık, bilim temelli emisyon azaltım yolları ve müzakerelerde taraflara güven veren bir yaklaşım.

Türkiyenin mevcut emisyon artış eğilimi, atık yönetimindeki sorunlar, fosil yakıt desteklerinin sürmesi, İkinci Ulusal Katkı Beyanı’nın zayıf bulunması ve insan hakları ihlalleri, en sık dile getirilen zafiyetler arasında yer alıyor.

Daha Güçlü İklim Hedefleri, Ev Sahipliği Sorumluluğu

COP 31 öncesi Türkiyenin iklim hedeflerini daha güçlü, ölçülebilir ve Paris Anlaşması’yla uyumlu hâle getirmesi yalnızca bir beklenti değil, ev sahipliği sorumluluğunun doğal bir uzantısı. Bilimsel gerçeklikle uyumlu, orta vadeli mutlak azaltım hedefi; enerji dönüşümünde takvimlendirilmiş adımlar; körden çıkışa ilişkin netlik; ulusal politikalar ile 2053 net sıfır hedefi arasındaki uyumsuzlukların giderilmesi, Türkiyenin hem müzakere masasındaki inandırıcılığını hem de COP 31in başarısını güçlendirebilir.

sacası Türkiye, COP 31e giderken bir yandan tarafları bir arada tutan güvenilir bir süreç yöneticisi olmak, bir yandan da kendi emisyon azaltım ve uyum politikalarını güçlendirerek ev sahibi ülke olarak ortaya koyduğu iklim vizyonunu somutlaştırmak zorunda.