;
Ekonomi Politika

Yeşil Ekonomi Konferansı: Yeşil Yeni Düzen’e Nasıl Geçilecek?

Yeşil Ekonomi Konferansı’nda, Yeşil Yeni Düzen’e geçişin ABD ve AB içerisinde istihdamı düşüreceği, ekonomik büyümeyi yavaşlatacağı gibi argümanların uzun vadede ve içinde bulunduğumuz iklim krizi göz önünde bulundurulduğunda tam tersi etki yaratacağı belirtildi.

Haber: Gülce DEMİRER

Cezayir Toplantı Salonu’nda dün (3 Aralık) Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği ve Yeşil Düşünce Derneği işbirliğiyle Yeşil Yeni Düzen başlığıyla Yeşil Ekonomi Konferansı 9. kez gerçekleştirildi. Konferansta, 1929 yılında yaşanan ekonomik buhranın sonrasında dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt tarafından sunulan ve uygulanan Yeni Düzen referans gösterilerek, içinde bulunduğumuz iklim kriziyle mücadeleye yönelik, ekonomik ve sosyal refahı da beraberinde getireceği öngörülen Yeşil Yeni Düzen’e geçişte uygulanması gereken politikalar tartışıldı. Konferansta konuşmacılar arasında Doç. Dr. Sevil Acar, Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı yer aldı.

Yeşil Yeni Düzen’e geçişin ABD ve Avrupa Birliği (AB) içerisinde istihdamı düşüreceği, ekonomik büyümeyi yavaşlatacağı gibi argümanların uzun vadede ve içinde bulunduğumuz iklim krizi göz önünde bulundurulduğunda tam tersi etki yaratacağı öne sürüldü.

Yeşil Yeni Düzen’e geçiş için karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemlerine yoğunlaşılması gerektiği üzerinde duruldu. Şu an AB içerisindeki mevcut ücretlendirme ton başına 25 euro. Ancak uzmanlar ton başına 40 ila 80 dolarlık bir ücretlendirmenin 2020’ye kadar uygulanmasının, Paris Anlaşması kapsamındaki hedeflere ulaşmak adına gerekli olduğunun altını çiziyor. Karbon vergisi şu anda küresel olarak 33 ülkede ve ABD ile Kanada’nın sadece belli eyaletlerinde uygulanıyor.

Türkiye’de ise kişi başına düşen emisyon miktarı 1990’da 4 ton iken, 2017 yılında 6.6 tona yükselmiş durumda. Konferansta tartışılan akademik çalışmalardan birine göre, kömür teşviklerini kaldırdığımızda 2030’da seragazı emisyonlarında %2.5 oranında bir azalımın mümkün olduğu görülüyor. Doç. Dr. Sevil Acar’ın gösterdiği bir başka projeksiyon çalışmasına göre emisyonları düşürdüğümüzde özellikle fosil yakıt sektöründe yaşanacak kayıplar istihdamda bir düşüşe sebep oluyor. Ancak seragazı salımlarının büyük bir kısmından sorumlu şirketlerden alınacak karbon vergileriyle yenilenebilir enerjiye, yeşil iş kollarına ve AR-GE çalışmalarına yapılacak yatırımlarla milli gelirde %2 oranında bir artış yaşanıyor. Ancak Türkiye gibi vergi miktarının ve oranının yüksek olduğu bir ülkede bu vergilerin nereye gideceği, nasıl harcanacağı konularında halkta güvensizlik oluşabileceği de vurgulanıyor.

Bu noktada İsveç’te uygulanan bir pilot uygulama referans gösterildi. Bu pilot uygulamaya göre, Stockholm’de trafik sıkışıklığını vergilendirme teklifinin ilk halk oylamasında ret almasının üzerine yedi aylık bir pilot uygulama sonucunda araç sayısında ciddi miktarda bir azalma yaşandığı gözlemlendi. Pilot uygulamanın ardından yapılan ikinci oylamada ise teklif kabul edildi. Bu çalışmayı referans göstererek Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, uygulanması planlanan bir sistemin doğrudan bireylere düzenli olarak raporlanması ve gözlemlemesinin mümkün kılınmasının, uygulanacak planın halk tarafından kabul edilmesini sağlayabildiğini söyledi. Türkiye’de de böyle bir pilot uygulamanın halk tarafından kabul edilebilme oranını artırabileceğini, güven sağlayacağını ve vergilerin basamaklı olarak uygulanması gerektiğinin altını çizdi.

Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı ise Türkiye’nin Yeşil Yeni Düzen’e geçmesinin mecburi olduğunun altını çizdi. AB, Avrupa Komisyonu’nun yeni seçilen başkanı Ursula von der Leyen’in Avrupa Yeşil Yeni Düzen’i 2030 yılında %50 azaltımı; 2050’de ise karbon nötr olmayı hedefliyor ancak bu hedef sadece AB içi üretimi kapsıyor.

Çin ve Türkiye gibi ülkelerdeki üretimin ithalatını kapsamadığı için bu ülkelerde üretim hem maliyet avantajı sağlıyor hem de Avrupa’daki firmalarda haksız rekabete sebep oluyor. Aşıcı, bir noktada üretimin ucuz olduğu ülkelerin emisyon üretimlerini düşürmemesine teşvik niteliği yarattığını belirtti.