;
Bilim Ekonomi

Yeni Rapor: 1.5 Derece Hedefi için Fosil Yakıtların Yer Altında Kalması Gerekli

Yeni bir araştırma, 1,5 derece hedefini tutturmak için fosil yakıtların yerin altında kalması gerektiğini ortaya koydu.

University College London araştırmacıları tarafından yapılan çalışmaya göre, küresel ısınmayı 1.5 derecenin altında tutmak için 2050 yılına kadar hem petrol hem de doğalgazının yaklaşık %60’ının ve kömürün %90’ının yerin altında kalması gerekiyor.

Bu hedefe ulaşmak için küresel petrol ve doğalgaz üretiminin 2050 yılına kadar yıllık %3 oranında azalması gerekiyor. Hem planlanan hem de işletmedeki birçok fosil yakıt çıkarma projesi, 2015 yılında Paris İklim Anlaşması’nda belirtildiği üzere, küresel ısınma konusunda uluslararası kabul görmüş hedefleri karşılamaya elverişli değil. Bu sebeple, birçok bölge, şimdiden fosil yakıt üretiminde pik noktaya ulaştı ve belli bir yerdeki üretimde herhangi bir artış, başka bir yerdeki üretimde daha büyük düşüş ile dengelenmek durumunda.

Nature dergisinde yayınlanan bulgular, bu yüzyılda ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama olasılığını %50 olarak ele alıyor. 1,5 derece hedefine ulaşma olasılığının artması, üretimde daha da hızlı bir düşüş ve daha fazla fosil yakıtın yer altında kalmasını gerektiriyor.

Araştırmacılar, bölgesel ve küresel olarak yer üstüne çıkarılmadan bırakılması gereken fosil yakıt miktarını değerlendirmek için küresel bir enerji sistemi modeli kullandılar.

Çıkarılmaması gereken rezervler, 2018 yılı rezervleri baz alınarak yüzde olarak veriliyor: 2050 yılına kadar bu oranın petrol için %58, doğalgaz için %59 ve kömür için %89 olması gerekiyor.

Araştırmanın baş yazarı UCL Sürdürülebilir Kaynaklar Enstitüsü’nden Dan Welsby, “2015’te 196 taraf Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı ve ortalama küresel sıcaklık artışını 2 derecenin oldukça altında ve tercihen 1,5 derecede tutmayı hedefliyor. O zamandan beri, 1,5 derece ile ilgili IPCC Özel Raporu, birbirini takip eden Üretim Açığı Raporları ve IEA Net Sıfır Raporu, net sıfır emisyona doğru ilerlemek için fosil yakıt üretiminde hemen ciddi kesintiler yapılması gerektiğini ve mevcut ile planlanan fosil yakıt üretimi gidişatının bizi yanlış yöne götürdüğünü gösteriyor” dedi.

Welsby, “Yeni makalemiz, küresel petrol ve doğalgaz üretiminin zaten zirveye ulaştığını gösteren son araştırmalara daha fazla ağırlık veriyor. Bölgesel bir perspektiften, ulaştığımız sonuçlar, büyük fosil yakıt üreticileri için önemli geçiş riski olduğunu gösteriyor. Örneğin Orta Doğu’daki petrol üretimi, 2020 ile 2050 arasında kabaca yarıya inmeli; bu da ekonomilerinin hidrokarbon gelirlerine bağımlılıktan uzaklaştırılmasının çok kritik olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

Çalışma, ısınmayı 2 derece ile sınırlandırmak için petrol rezervlerinin üçte birinin, doğal gazı rezervlerinin yaklaşık yarısının (%49) ve kömür rezervlerinin %80’den fazlasının yerin altında kalması gerektiğini ortaya koyan 2015’te yapılmış önceki araştırmaları bir adım daha geliştiriyor.

Araştırmacılar, University College London’da TIMES Entegre Değerlendirme Modeli’ni (TIAM-UCL) kullandılar. Model, üretimden dönüşüme (elektrik, hidrojen, biyoyakıt üretimi veya petrol rafinerisi gibi) ve son kullanıcıların talebini karşılamak için dağıtım da dahil olacak şekilde, birincil enerji kaynaklarını (petrol, doğalgaz, kömür, nükleer, biyokütle ve yenilenebilir kaynaklar) dahil ediyor.

Ülkeler bölgesel enerji sektörlerinin ayrıntılı bir karakterizasyonuna izin veren 16 bölge olarak temsil edildi. Model, temel karbon yoğun sektörlerdeki (havacılık ve kimyasallar) daha düşük talepler ile, karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) ve negatif emisyon teknolojilerinin (NET’ler) mevcudiyeti ve dağıtımına ilişkin belirsizlikler de dahil olmak üzere farklı senaryoları değerlendirdi.

Çıkarılamayan fosil yakıt rezervlerinin bölgesel dağılımı açısından, araştırmacılar, Orta Doğu’nun petrol ve gaz rezervlerinin yaklaşık %60’ının yerin altında bırakılması gerektiğini tespit ediyor; bu durum, rezerv tabanının büyüklüğü göz önüne alındığında, aynı zamanda çok büyük mutlak hacimler anlamına geliyor.  Buna ek olarak, Kanada’daki petrol kumları (%83) ve Orta ve Güney Amerika’daki ultra ağır petrol (%73) dahil olmak üzere, rezerv bazında nispeten yüksek maliyetli ve yüksek karbon yoğunluklu petrol yataklarının ciddi konsantrasyonlara sahip olduğu bölgeler, büyük oranda çıkarılamayacak rezervi işaret ediyor. Çıkarılmaması gereken fosil yakıtların oranındaki bölgesel farklılıklar, çıkarma maliyetleri, üretimde karbon yoğunluğu ve fosil yakıtlara alternatif teknolojilerin maliyetleri gibi faktörlerin bir kombinasyonuna bağlı olarak elde ediliyor.

Welsby şöyle devam etti: “1,5 dereceyi karşılama olasılığını yalnızca %50 olarak kabul ettiğimiz ve negatif emisyon teknolojilerinin yaygınlaştırılması konusundaki büyük belirsizlikleri dikkate alarak bir karbon bütçesi kullandığımız göz önüne alındığında, çıkarılamayan rezervler ve üretimdeki düşüş oranlarına ilişkin tahminlerimizin muhtemelen gerçek değerinden çok daha düşük olduğunu vurguluyoruz. Ancak, Paris’te verilen taahhütleri yerine getirmek için siyasi iradenin mevcut olduğunu varsayarsak, çalışmamızda önerdiğimiz şekilde fosil yakıtların azaltılması tamamen mümkündür.”