Yaşam savunucuları ve ekolojistler, Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde Silvan Barajı yapımı nedeniyle uzun süredir tahrip edilen Diyarbakır’daki Goderne Vadisi’ne gitmek istedi. Güvenlik gerekçesiyle bölgeye alınmayan grup burada açıklama yaptı ve “Nehirlerimizi, vadilerimizi ve tüm yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz! Hep birlikte bu yıkıma dur diyeceğiz! Dicle özgür aksın, Goderne Hasankeyf olmasın!” dedi.
Diyarbakır’ın Lice, Kulp ve Hazro ilçeleri üçgeninde yer alan Goderne Vadisi’nde yapımına devam edilen Silvan Barajı inşaatı için ağaç kesimleri ve ekolojik tahribat sürüyor. Yaşam savunucuları ve ekolojistler, Mezopotamya Ekoloji Hareketi çağrısıyla Silvan Barajı’nın yapımına karşı Goderne Vadisi’ne gitmek istedi. Aralarında Ekoloji Derneği, Polen Ekoloji, Mardin Ekoloji Derneği, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Melis Tantan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Amed Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri ile çok sayıda yurttaşın olduğu kitlenin vadiye girişi engellendi.
Güvenlik gerekçesiyle tahribatın yaşandığı bölgeye alınmayan grup, bir süre burada oturma eylemi yaptı. “Sermaye elini Goderne’den çek”, “Doğamıza, kültürümüze ve tarihimize sahip çıkıyoruz”, “Gelîyê Goderne yıkılmasın”, “Godernê tê tunekirin bêdeng nemîne” (Godernê yok ediliyor sessiz kalma), “Doğana, kültürüne sahip çık, Godernê’ye ses ver” yazılı pankart ve afişler açıldı.
Daha sonra konuşan Amed Emek ve Demokrasi Platformu’ndan Serhat Kılıç, yaşamın ve uzun yıllara dayanan tarihin barajla beraber yok edileceğini söyledi. Kılıç, “Biz biliyoruz ki burada yanı başımızda akan bu nehir binlerce yıldır tüm insanlığın, börtü böceğin tüm canlıların yurdu ve yaşam alanıdır. Bugün yapılmak istenen barajla tüm yaşam alanı sular atlında bırakılmak isteniyor. Burada sadece bir yaşam değil aynı zamanda çok derin bir tarih de yanı başımızda yapılacak barajla beraber tarih de yok edilmek isteniyor” dedi.
“Ekokırım Suçu İşleniyor”
Kitle adına ortak basın açıklamasını ise Mezopotamya Ekoloji Hareketi üyesi Gökhan Saran okudu. Saran, vadinin taşıdığı ekolojik ve tarihi zenginliğe dikkat çekti ve büyük bir ekokırım suçu işlendiğini dile getirdi.
Tahribatların yanı sıra yöre halkının göç etme riskinden de söz eden Saran, “Dağlarımız, yaylalarımız petrol ve maden arama şirketleri tarafından delik deşik edilirken vadilerimiz ise HES’ler ve barajlarla sulara gömülmektedir. Dere ve nehirlerin barajlara hapsedilmesi ile en temel yaşamsal varlık olan su gasp edilirken özel savaş yöntemi olarak yürütülen siyasi, kültürel ve fiziki soykırımın devamı olarak doğamız da yaşanmaz hale getirilmektedir. Toplamda 16 güvenlik barajı ile Dicle ve Fırat havzası, suları, havası, toprakları, canlı ve cansız tüm varlıkların sulara gömülmesi, toplumsal yapının dağılması ve neticede yaşamın tasfiye edilmesi planlanmıştır. Tıpkı Ilısu barajında Hasankeyf sular altında kalırken şahit olduğumuz gibi şimdi de Silvan Barajı ile birlikte halk yerinden, bununla birlikte kültüründen, dilinden, tarihinden ve toplumsallığından koparılmaya çalışılmaktadır” sözlerini kullandı.
“Dicle Özgür Aksın, Godernê Hasankeyf Olmasın!”
Saran, iktidarın ve çalışma ile ilgisi olan kurum ve şirketlerin tarihteki karanlık yerini alacaklarını söyledi. Saran, “Bu toplumun doğa ile uyumlu barışık ve dayanışmacı karakteri ile yaşama iradesi sergileyen tüm yurttaşlar olarak bizler; doğamızı, tarihimizi, kültürümüzü savunmaya devam edeceğiz. Nehirlerimizi, vadilerimizi ve tüm yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz! Hep birlikte bu yıkıma dur diyeceğiz! Dicle özgür aksın, Godernê Hasankeyf olmasın!” dedi.