;
Politika

Umutsuzluğa Kapılmadan İklim Kriziyle Nasıl Mücadele Edilir?  

16 yaşındaki genç iklim aktivisti Greta Thunberg’in dün ( 15 Eylül) Twitter üzerinden iklim kriziyle mücadele ederken, bu alanda aktif olarak rol oynamanın kimi zaman umutsuzluğa, çaresizliğe ve yalnızlık hissine sebep olduğuna ve nasıl mücadele edileceğine dair Peter Kalmus’un bir yazısını paylaşmıştı. Bu alanda mücadele ederken kendini aynı durumlarda bulan bütün okurlarımız adına bu yazıyı çevirdik. 

*Peter Kalmus’un Los Angeles Times’da yayımlanan yazısından çevrilmiştir.

Çeviri: Gülce DEMİRER

İklim krizi günlük yaşamlarımıza girmiş durumda ve bu durum bazen bunaltıcı olabiliyor.

İklim krizinin bir sonucu olan Dorian Kasırgası 70 binden fazla insanı evsiz bıraktı. Okyanusların sıcaklığının artması daha şiddetli fırtınalar, daha korkunç seller; daha sıcak bir atmosfer ise daha fazla yağmur demek. Kaliforniya ve diğer bölgelerde şiddetlenen yangınlar, tarımsal arazilerimizde yaşanan seller, Rocky Dağları’nda yok olan ormanlar, dünya çapında ölen mercan resifleri iklim çöküşünün korkunç sonuçlarının uzayıp giden listesinden sadece bir kaç örnek.

İnsan kaynaklı küresel ısınmanın dünya sistemlerini (karbon, su, nitrojen, fosfor, sülfür döngüsü gibi gezegenin doğal döngülerini) bozduğuna dair kanıtlar açıkça ortada ve bunu görmek için bilim insanı olmak gerekmiyor. Bu gerçeği inkar etmek milyarlarca hayatı riske atıyor ve tarih biliminde şüphesiz kınanacaktır.

Amerikalı yazar Jonathan Franzen New Yorker’da geçen hafta yayımladığı yazısında “Mahvolduk” demişti. Bu görüş krizin nasıl gelişeceği konusunda derin bir yanılgı içeriyor. Franzen’ın yanlış bir şekilde ortaya koyduğu gibi küresel ısınmanın 2 derecelik taşma noktasını birden bire geçip mahvolmayacağız. İklim çöküşü her bir derecenin onda biri kadar fazladan sıcaklık artışında daha fazla ölüme ve acıya sebep olacak. Ne kadar kötü giderse gitsin, bu kötü gidişatı durdurmak için elimizden geleni yapmaya devam etmeliyiz.

İklim adına kendi uyarı alarmım 13 yıl önce Columbia Üniversitesi’nde fizik öğrencisiyken, iklim bilimci James Hansen’ın bir dersinde çalmıştı. Konuşması, bilimsel jargonuna rağmen, beni dehşete düşürmüş ve akademik dergilerdeki iklim literatürünü okumaya başlamama neden olmuştu. Bu zamanlarda ilk çocuğum dünyaya geldi.

Oğluma olan sevgim onun geleceğini kendi geleceğim haline getirdi. Bu sevgi bu gezegendeki tüm yaşama kadar genişledi. Bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyor ancak ne yapacağımı bilmiyordum. Kafam karışmış ve paniklemiştim.

Farkındalığım arttıkça üzüntüm de kademeli olarak artıyordu. Parçalanan ekosistemlere, eli kulağında olası sosyal bir çöküşe ve bunun sebep olacağı ıstıraba ve ölümlere ağladım. Bu keder duygusu kabullenmemi ve işe koyulmamı sağladı. Astrofizikten iklim bilimine doğru bir kariyer değişikliği yaptım ve hayatımı değiştirdim.

Eylemlerimi ilkelerimle paralel bir konuma getirmenin paniklememi ve bilişsel uyumsuzluğumu azaltacağını fark ettim. Karbon emisyonlarımı azaltmak somut olarak yapabileceğim bir eylemdi ve sonucunda eğlenceli ve enteresan bir olaya dönüştü.

2010 yılında kendi karbon ayakizimi hesaplayarak emisyonlarımın çoğunun gıda ve havayolundan kaynaklandığını fark ettim ve vejetaryen oldum. Daha az uçak kullanmaya başladım. Bisiklet sürmeye de başladım; bahçe işlerine ve meyve yetiştirmeye dair ilgimi keşfettim. Bu ve başka değişimler oldukça tatmin edici ve eğlenceli geldiği için bir topluluğa dahil olarak başkalarını da bilgilendirmeye başladım.

Üç yıllık süre zarfında emisyon oranlarımı ortalama bir ABD vatandaşının onda birine indirdim. Her zaman mümkün olmadı ama sıfır-karbon uçaklar olsaydı da muhtemelen yılda bir civarında uçak kullanırdım. Ancak düşük karbon emisyonlu hayatımı tercih ederim. Daha yavaş, daha az telaşlı ve Dünya’ya ve topluluğuma daha bağlı. Bu hayatı daha çok seviyor olsam da tabii ki bu tek başına bir çözüm değil.

Yıllarca süren aktivizmim, her birimizin yapabileceği en önemli şeyin mevcut kültürü olabildiğince değiştirmek için seslerimizi duyurmak olduğunu ortaya koydu. Kitlesel bir küresel iklim mobilizasyonuna ihtiyacımız var, sıfır-karbon bir medeniyete ne kadar hızlı varabilirsek o kadar iyi. Kolektif eylemi mümkün kılmak için insanların iklimsel çöküşün gerektirdiği aciliyeti kabul etmeleri; fosil yakıt kullanımını ve ormansızlaştırmayı sosyal olarak kabul edilemez olarak görmeleri gerekiyor. 1 milyar iklim aktivistine ihtiyacımız var.

Kendi hayatlarımızda daha az fosil yakıt kullanımı sesimizi güçlendirebilecek bir yol. Bu adımı atmanın sesimi duyurmada daha güvenilir olduğunu ve daha özgürce konuşabilmemi sağladığını fark ettim. Eylemler, sözcüklerden daha etkili ve bunun yaşam tarzımı değiştirecek kadar acil olduğunu hissetmem diğerlerinin de anlamasını sağlıyor.

İklim çöküşünden endişe duyanların (bu herkes olmalı!) fosil yakıt kullanımını azaltmaktan fayda sağlayacağını düşünüyorum ancak kolay olmadığını fark ettim. Ancak kendi sesinizi duyurmak için başka birçok yol var. Arkadaşlarımla, ailemle, meslektaşlarımla, marketteki kasiyerlerle ve diğer aktivistlerle her fırsatta iklim çöküşü hakkında konuşmaya başladım.

Bunu herkes yapabilir ve Gelecek İçin Cuma Günleri (Fridays For Future), Sunrise, Citizens’ Climate Lobby, 350.org ve Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion) gibi birçok toplulukla bağ kurmanızı sağlayacaktır. (Türkiye’de de Yokoluş İsyanı, Kuzey Ormanları Savunması, Sıfır Gelecek, 350 Türkiye gibi topluluklara katılarak iklim kriziyle mücadele adına harekete geçebilirsiniz. Ç.N.)

20 Eylül Cuma günü dünya çapında bütün iklim aktivistleri somut eylemler atılması talebiyle küresel iklim grevine katılacak. Aktivistlerin bulunduğu bir topluluğa katılmak diğer bütün seslerle birleşerek daha görünür olmanızı sağlayacaktır ve oldukça zorlayıcı bilgilerle uğraşırken akıl sağlığınızı korumanıza yardımcı olacaktır.

Deneyiminiz arttıkça yaratıcılığınızı kullanın. Akademideki insanların daha az uçak kullanması yönünde çalışıyorum. Harekete geçmek için kendimize özgü yeteneklerimizi kullanabiliriz. Ayrıca bu noktada, endüstriye ve hükümetlere dava açmak anlamlı. Şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri de pratik olarak mantıklı. Bütün bunlar bir farklılık yaratabilecek farklı konuşma türleri.

Benim için bu uzun bir yoldu ve çoğunlukla kendimi ıssız bir yerde yalnız hissettim. Ancak yolculuğum pek de dikkate değer değil. Bu canavarın gözlerinin içine bakmalı ve bu göz kamaştıran dünyaya dair sevdiklerimizi korumak için ayaklanmalıyız.

Bugün, bütün ümitsiz iklim haberlerine rağmen hiç olmadığı kadar iyimserim. İnsanlar uyanıyor! Belki biraz panik oldular ama bu başlamak için iyi ve duyarlı bir yer. Umuyorum ki bir yıl önce hayal edemeyeceğim hız ve büyüklükte bir iklim mobilizasyonu göreceğiz. Hep birlikte, bir milyar iklim aktivisti olma yolundayız.

*Peter Kalmus iklim bilimci ve “Değişimin Kendisi Olun: İyi Yaşayın ve İklim Devrimini Ateşleyin” kitabının yazarı.