;
Politika

Soru(n)larla Dolu COP15

cop15

2030 yılına kadar doğayla ilgili küresel eyleme rehberlik edecek yeni bir dizi amaç ve hedef üzerinde anlaşmak için yapılacak toplantı öncesinde Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin (CBD) yönetici sekreteri Elizabeth Maruma Mrema bir milyondan fazla türün yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu ve en büyük hayvan gruplarının popülasyonlarında ortalama %69’luk bir azalma olduğunu belirtirken “Dünya değişim için haykırıyor” dedi.

YAZI: Erhan Arca

7-19 Aralık 2022 tarihlerinde Dünya’daki yaşam için çok önemli kararların alınması beklenen Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’nin 15. Taraflar Konferansı (COP 15) Kanada’nın Montreal kentinde gerçekleşecek.

Geçmişten Bugüne

CBD ilk olarak 1992 Rio Zirvesi’nde 150 hükümet lideri tarafından imzalanmıştı. Yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası anlaşma olan CBD, hükümetleri biyoçeşitliliği korumakla yükümlü kılıyor. Anlaşma; ekosistemleri, hayvanları, bitkileri, mikroorganizmaları ve mantarları kapsamasıyla Dünya üzerindeki tüm yaşamı gözetiyor ve sürdürülebilir kalkınmaya, yani biyoçeşitliliği tehdit etmeden insani ilerlemeye odaklanıyor.

2002’de CBD tarafları “2010 yılına kadar mevcut biyolojik çeşitlilik kaybı oranında önemli bir azalma” taahhüt etmişti ancak başarısız oldular. 2010 yılında Japonya’da bir araya geldiler ve doğal yaşam alanlarındaki kayıp oranını azaltmak, balık stoklarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak, tehdit altındaki türlerin korunması ve önemli ekosistemlerin onarılması gibi 20 hedefi  barındıran Aichi Planı üzerinde anlaştılar. Fakat bu hedeflerden hiçbiri son mühlet olan 2020’ye kadar tam olarak gerçekleştirilmedi. 2018’deki BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nda anlaşmanın tüm tarafları yani 196 ülke, Aichi hedeflerinin yerine geçmesi adına 2020 Sonrası Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi altında yeni hedefler geliştirmeyi kabul etti.

Ekim 2020’de Çin’in Kunming kentinde gerçekleşmesi planlanan COP15’in pandemi sebebiyle dört kez ertelenmesinin ardından Çin, 2021 Ekim’inde COP15’i resmen başlattı. Ancak bu CBD taraflarına bağlayıcılığı olmayan ve büyük ölçüde çevrimiçi bir etkinlikti. Çin’de insan haklarını sorgulatan pandemi kısıtlamalarının devam etmesi nedeniyle COP15’in ana bölümü Kanada’ya alınmış olsa da Çarşamba günü başlayacak toplantıya Çin başkanlık edecek.

COP15’te Bizi Neler Bekliyor?

Geliştirilmeye halen devam edilen 2020 Sonrası Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’nin son halinde 2050 için dört uzun vadeli hedef ve 2030 için 22 hedef belirlenmiş durumda. Uzun vadeli hedefler; korumaya, biyoçeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına, adil fayda paylaşımına ve yeterli uygulama araçlarına yani paraya ve teknik kapasiteye odaklanmış durumda.

2030 hedefleri ise oldukça spesifik olan birçok alanı kapsıyor. Örneğin Hedef 2, ülkeleri verimliliği azalmış toprakları ve su kaynaklarını %20 ila %30 oranında eski haline döndürmeye çağırıyor. Hedef 3, zararlı faaliyetleri sınırlandırarak gezegenin en az %30’unu korumayı öneriyor. Hedef 7 ise tarım ilaçlarının kullanımını ya da ilaçların risklerini %50 ya da %33 aralığında azaltmayı amaçlıyor. Diğer hedefler arasında ise; istilacı türler, zararlı sübvansiyonlar, plastik atıklar ve biyoçeşitlilik kaybını önlemede şirketlerin rolü ile ilgili birçok amaç bulunuyor. COP15’teki belki de en önemli gelişme ise hedeflere yönelik ilerlemenin ölçülmesi için bir mekanizma tasarlanacak olması ancak iki haftadan kısa sürecek zirvede kimi hedefler için bir hesaplama sisteminin ortaya konup konamayacağı COP15’in büyük merak konularından biri.

Zirvenin temel metni olan biyoçeşitlilik çerçevesinin ise halen büyük ölçüde taslak halinde olması çevrecileri endişelendiren bir başka konu. Metin, delegelerin üzerinde hemfikir olmadığı, okunması zor ifadeleri barındıran yaklaşık 1.800 parantezi içeriyor. Uluslararası bir avukat olan Elsa Tsiomani, Earth Negotiations Bulletin tarafından düzenlenen COP15 basın toplantısında taslağın iyi durumda olmadığını ve yapılması gereken pek çok temizlik olduğunu belirtirken, hedeflerden yalnızca ikisinin büyük ölçüde tamamlandığını söyledi. Bu iki hedef ise: kentlerde doğayı eski haline getirmek ve teknoloji ve bilgi alanlarındaki gelişmeleri paylaşmak.

Uluslararası Biyoçeşitlilik Yerli Forumu’nda hukuk uzmanı olarak görev alan Viviana Figueroa ise daha fazla yeşil alan koruma çabasının kimi yerli halklarda ve yerel topluluklarda haklarını koruma endişesi doğurduğunu belirtti. Bu endişelerin kökeninde ise “kılıflanmış” olsa da günümüzde hâlâ devam etmekte olan sömürge tarihi yatıyor. Yerlilerin korunmasından sorumlu olan Figueroa konu hakkında “Bin yıldır ne yaptığımızın tanınmasını istiyoruz.” dedi. Çevreciler, anlaşmanın yerli kabilelerin önemini ve haklarını tanımasını bekliyor ancak sözleşmenin 3. hedefinde geçen “korumalı” ifadesinin ne anlama geldiğine dair netleşmiş bir ifade bulunmuyor. Belirtilmiş olan %30 “korumanın” ekosistemin bütünlüğünü korumak için yeterli olup olmadığı ise ayrı bir tartışma gündemi durumunda.

Zirvede beklenen bir başka gerginlik ise koruma için fon sağlanması ve zarar veren sübvansiyonların kademeli olarak azaltılması hakkında. Gelişmekte olan ülkelerin zengin ülkeleri yoksul ülkeler için bir fona yılda en az 100 milyar dolar yatırmaya çağırmasının ardından Doğa için Kampanya (Campaign for Nature) lideri Brian O’Donnell, buna yakın dahi olmadıklarını belirtti. Günümüzde ise biyoçeşitlilik taahhütlerin toplamı yılda yaklaşık 6.6 milyar dolar. Kâr amacı gütmeyen Orman Halkları Programı (Forest Peoples Programme) koordinatörü Helen Tugendhat ise fonun bütçesini kimin yöneteceği konusundaki tartışmanın devam ettiğini ifade etti.

Uzmanların söylemlerine göre ise delegeler; restorasyon, kirlilik, tarım reformu ve şirketlerin rolünü içeren hedeflerde takılıp kalış durumda. WWF International’da politika araştırma ve geliştire sorumlusu Guido Broekhoven neredeyse tüm hedeflerde birçok parantezin ve seçeneğin olduğunu belirtti ve sorularla dolu COP15 hakkında “Nasıl sonuçlanacağını öngörmek gerçekten zor” dedi.