;
Ekonomi

Mollakara Altın Madeni için Çağrı: “Yeni bir İliç Faciası Yaşanmasın”

Ağrı

Erzincan İliç’te yaşanan göçüğün ardından gözlerin çevrildiği maden sahalarından biri de yıllardır hazırlık çalışmaları yapılan Ağrı, Mollakara Altın Madeni oldu. Kentte basın açıklaması yapan STK’lar, sahanın neden olacağı tahribatları anlattı ve yeni bir İliç faciası yaşanmaması için çalışmanın durdurulması çağrısı yaptı.

Erzincan İliç’teki Çöpler madeninde 9 işçinin toprak altında kaldığı facianın yankıları sürerken Türkiye genelindeki diğer projeler tartışma konusu oldu. Dikkatlerin çekildiği yerlerden biri de Ağrı’nın Diyadin İlçesi’nde bulunan Mollakara Altın Madeni oldu.

Geçtiğimiz yıllarda Koza Altın İşletmelerinin, 20 ton altın rezervi tespit ettiği bölgede altın arama çalışmaları için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) onayı alan tesisisin hazırlık çalışmaları sürüyor.

İnsan Hakları Derneği Ağrı Şubesi ile Van Çevre Derneği, Ağrı’da düzenlediği basın açıklaması ile tesisin vereceği zararlara dikkat çekti ve çalışmaların bir an evvel durdurulması gerektiğini söyledi.

“Bölge Tahrip Edilecek”

Ağrı merkez Cumhuriyet Caddesi’nde yapılan basın açıklamasına çevre aktivistleri, avukatlar ve kent halkı katıldı. Basın metnini okuyan İHD Ağrı şube eş başkanı Cengiz Oruç, tesisin vereceği zararları anlattı. “Bölgemizde bulunan Diyadin Mollakara Altın Madeni bölgenin ve kalkınmanın temeline dinamitle donatılmış nükleer bir bomba. Diyadin Mollakara Madeni, Fırat Nehri’nin kolu olan Murat Nehri’nin doğduğu Tendürek Dağı eteklerinden çıkıp, 722 km yol kat ederek Fırat’a ulaşıyor. Yine bu bölge tarım ve hayvancılık ile yoğunlaşmış, yaylacılık ve meraları ile değerli bir bölge. Koza Altın Madenciliğin buradaki faaliyetleri bölge halkının zararına. Bu maden ocağının siyanür ile altın ayrıştırması, Doğu Anadolu coğrafyası ile beraber Irak ve Suriye’deki tabiatı da etkileyecek. Bu maden ocağı bilinen maden ocaklarından katbekat zararlı. Siyanür ile altın ayrıştırma işlemi sırasında doğaya bırakılacak gözle görünür zehir oranı %10 civarında. Maden ocağında işlem ve kazı esnasında havaya ve doğaya siyanürle birlikte arsenik, antimon, cıva, nikel, krom ve kurşun gibi ağır madenlerde zehir saçacak.”

“Sera, Kaplıcalar ve Hayvancılık Yok Olacak”

Bölgedeki kaplıcaların, tarımsal sera alanlarının doğrudan zarar göreceğini kaydeden Oruç şunları söyledi: “Mevcut şirket bölgedeki taşınmaz ve gayrimenkulleri yüksek fiyatlara alarak bölgede bir kaos ortamı yaratmış, insanlara aş ve iş sözleri ile halkın geleceğini karartmıştır. Bölgede birçok endemik bitki yetişiyor ki bunların hepsi tehdit altında. Yine bu bölge yaylaları ile meşhur Tendürek ve Aladağlardaki hayvancılığı bitirecek. Bölgenin yapısında bulunan termal su kaynakları patlayıcılar ile zarar görecek. Kaplıca turizmi büyük bir sekteye uğrayacak. Termallere bağlı Türkiye’nin en büyük Diyadin Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi’nde üretilen domatesler ve diğer ürünler sekteye uğrayacak.”

“Tendürek Dağı Volkanı Patlayabilir”

Açıklamada, tesisin yakın mesafede olduğu Tendürek Dağı’ndaki volkanik patlama riskine de değinildi. “Bu maden ocağında 11 milyon ton cevher işlenecek. Bir ton cevher için yarım kilo siyanür kullanılacak. Bu da 5.500 ton siyanür demek. Burada görünen zehir havaya karışan diğer ağır metanlardaki zehre göre yaklaşık 90 kat daha fazla. Bölge adeta cehenneme çevrilecek. Tendürek bölgesi sönmemiş bir volkan. Her an patlayabilir. Rakımın yüksek oluşu böyle bir felakette önü alınmaz zayiatlar oluşturacaktır.”

“Yeni bir İliç Yaşanmasın” 

İliç’in hatırlatıldığı açıklamada duyarlılık çağrısı yapıldı. “Yeni bir İliç katliamı yaşanmaması için devleti bu maden ocağı işletme kararını gözden geçirmeye davet ediyoruz” denilen açıklamaya şu şekilde devam edildi: “Burada kazanan para babaları, dış şirketler olup, bölgenin yararına katkı sağlayamazlar. Oysa bölgedeki kaynaklar tarım, sera, termal turizm için kullanılırsa rantabilitesi yüksek olacaktır. Halkın gelir seviyesi, yaşam kalitesi yüksek olabileceği gibi doğudan batıya göçü önlemiş olur. Maden ocağının 10-15 yıllık bir sürede tahrip edeceği doğa 300 yılda toparlanamaz. Tahrip edilen alan 300 yıl zehir yayacaktır. Maden işletmesinin yaptırmış, hazırlamış olduğu ÇED raporu gerçeği yansıtmıyor. Tüm bu saydıklarımızın önüne geçilmesi için devlet kararını gözden geçirmeli. Halk şirket için heba edilmemeli.”

Oruç, açıklamanın sonunda doğanın ve insanın katledilmesine sessiz kalmayacaklarını ve konuyu yargıya taşıyacaklarını aktardı.

Haber Merkezi

İklim Haber - Haber Merkezi