;
Bilim

“Mega Yangın Riski Bu Yaz Daha Yüksek”

mega yangın

Mayıs ayı ile beraber orman yangınları mevsimi olarak adlandırılan döneme girdik. Kurak geçen bu kışın, 2021 yılına benzer meteorolojik verilere sahip olması ise endişe verici. Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerine göre 2021 yazında Türkiye’de meydana gelen 612 orman yangınında toplam 206.013 hektar alan yanmıştı.

YAZI: Erhan ARCA

İklim değişikliğiyle giderek artan; kuraklık, atmosferik kararsızlık, hava sıcaklığı ve sıcak dalgaları orman yangınlarının sayısında ciddi bir artışa neden oluyor. İklim değişikliğinden en çok etkilenen bölge olan Akdeniz Havzası’nda bulunan Türkiye’de de iklim değişikliğinin getirdiği diğer olumsuzlukların yanı sıra orman yangınları riski de her zaman bulunuyor.

“Bu senenin kurak geçmesi yani; yaz ve sonrasındaki kış yağışlarının beklentilerin altında kalması, bu yazın da kurak geçeceği yorumuna sebep olabilir” diyen Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kavgacı, bu yaz orman yangınlarının çıkma riskinin her zaman var olandan daha fazla olduğunu belirtti. Prof. Dr. Kavgacı, bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de orman yangını riskinin her zaman yüksek olduğunu, bu kapsamda yangınla mücadele önlemleri alınması gerektiğini ve yangın söndürme noktalarında hazırlıkların yapılmasına ihtiyaç olduğunu ekledi: “Gerek yangınları önleme, gerekse yangınları söndürme noktasında iklim koşullarına bağlı kalmaktan öte, hep hazır olmamız gereken bir sürecin içindeyiz.”

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise son 6 aylık meteorolojik veriler incelendiğinde 2021 yılındaki şartlara benzer koşulların yaşandığını not düştü. 2021 yılının yangın sezonda hem orman yangını sayısı hem de orman başına yanan alan bakımından maalesef rekor kırılmıştı. Sıcaklıkların daha da artmasının beklendiği Türkiye’de kuraklığın, yangın sezonu öncesinde ormanlardaki yanıcı madde yükünü çoğaltarak yangın riskinin yükseldiğini ifade eden Prof. Dr. Tolunay, “Önümüzdeki bir, iki aylık sürede yağışlar arzu edilen gibi ya da mevsim normallerinde seyretmezse sıcaklıklar da artacağı için tehlikenin çok üst seviyelerde olacağını söyleyebiliriz” dedi.

Mega Yangınlar Baz Alınmalı

Normalde yangınların; küçük, orta ve büyük olarak adlandırıldığına değinen Prof. Dr. Kavgacı, 2021’deki yangınlar ile terminolojimize “mega yangın” teriminin girdiğini belirtti. Bu yazıda görüşlerine yer verilen iki akademisyenin de katkı sunduğu “Orman Yangınları” kitabında ise “engin yangın” olarak Türkçeleştirilen mega yangınlar; “geçmişteki yangın büyüklüklerinin üstünde ve çok yüksek bir enerjiyle gerçekleşen, denetim altına alınması kolay olmayan, yerleşim yerleri ve insan hayatı üzerinde tehlikeler yaratan ve afet derecesinde etkilere neden olan yangınlar” olarak tanımlanıyor.

Prof. Dr. Kavgacı, 2021 yılı öncesinde Türkiye’nin bulunduğu kuşakta gerçekleşen büyük yangınların aslında Türkiye’de de çıkabilecek mega yangınların bir işareti olduğunu ancak maalesef bunun öngörülemediğinin ortaya çıktığını söyledi. Türkiye’nin bulunduğu kuşakta normal şartlarda kuru ve rüzgarlı havanın yalnızca birkaç gün sürdüğüne ve sonrasında nemli ve denizden esen rüzgarlara değişen bir hava durumunun bulunduğuna değinen Prof. Dr. Kavgacı, ancak bu ve benzer koşullarda da değişimlerin bulunduğunu söyledi. Araştırmacı 2021’deki yangınlarda “iki hafta üzerinde kuru ve rüzgarlı hava gerçekleşince yangınlar çok fazla büyüdü, enerjisini çok fazla aldı ve bizim yangınla mücadele ile yangın söndürme anlamındaki organizasyonumuz yeterli olamadı” dedi.

Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) sorumluluk alanı dışındaki yerlerde de yangınların çıktığını ve bu yangınları söndürme mücadelesi verirken ormanlardaki yangınların büyüdüğünü belirten Prof. Dr. Kavgacı, yangınların mega yangına evrilmesiyle hem kurum içlerinde hem de kurumlar arasındaki organizasyonda eksikliklerin açığa çıktığını belirtti.

2023’te ya da beş, on yıl sonra tekrar mega yangınlarla karşılaşabileceğimizi ifade eden Prof. Dr. Kavgacı, bu riskin hep önümüzde olduğunu yineleyerek hem yangın önlemede hem de yangın söndürmede eksiklerimizi mega yangınlar üzerinden değerlendirmemiz gerektiğinin altını çizdi. Araştırmacı bu durumun bize şunu gösterdiğini söyledi: “Yangınla olan organizasyon kapasitesi çok hassas bir şekilde ele alınmalı. Kurumlararası işbirliği çok iyi bir şekilde ortaya konmalı ve bunun hiyerarşik düzlemi çok iyi çalıştırılmalı.”

Ne Gibi Adımlar Atılmalı?

2021 yangınlarından sonra atılan adımlara değinen Prof. Dr. Tolunay, ilk olarak bugüne kadar neredeyse tamamı yurt dışından kiralanan yangın söndürme araçlarının az sayıda da olsa OGM tarafından satın alındığını belirtti. Uçak ve helikopter alımının yanı sıra arazöz sayısında ve yangın söndürme personeli sayısında artışa gidildiğini ifade eden Prof. Dr. Tolunay, “Bunlara ek olarak orman yangınlarına yönelik cezai yaptırımların artırılması yönünde Orman Kanunu’nda değişikliklere gidildi” dedi.

Bu çalışmaların yapılmasına rağmen halen eksiklikler olduğunu ifade eden bilim insanı, özellikle Ege ve Akdeniz Bölgelerinde her yıl orman yangını risk haritalarının yapılması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Tolunay, yangın risk haritalarının; önceki yıllardaki yangın durumuna, ormanın gençleştirilmesine, ormanda kesim faaliyetlerin yapılıp yapılmadığına göre yıllık olarak oluşturulması gerektiğini ve riskli bölgelerde hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte yer ekiplerinin bu bölgelerde arazözlerin konuşlandırılmasına ihtiyaç duyulduğunu aktardı.

Orman yangınlarına karşı bilinçlendirme çalışmalarının yeterince yapılmadığını belirten Prof. Dr. Tolunay, özellikle ormanla iç içe yaşayan vatandaşların bilinçlendirilmesi için çalışmalarının yapılması gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca orman yangınlarının çıkmasında orman içerisinde izin verilen çeşitli tesislerin de etkili olduğunu ifade eden bilim insanı, elektrik nakil hatlarının da oldukça tehlikeli olduğunu söyledi. 2021 yılında yaşanan büyük yangınlarda yanan alanın neredeyse dörtte birinin elektrik nakil hatları nedeniyle yandığını belirten Prof. Dr. Tolunay, “Elektrik nakil hatları konusunda da çok fazla çalışma yapılmadığını, sadece Orman Genel Müdürlüğü’nün sorumlu olan dağıtım firmalarını uyardığını biliyoruz ama uyarmak yetmez, denetleme yapılması gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. Tolunay bunların yanı sıra; temmuz ve ağustos ayları başta olmak üzere sıcaklıkların iyice arttığı zamanlarda ormana girişlerin yasaklanması ve denetimlerin artırılması, yangın riski yüksek olan dönemlerde ise OGM’nin personeli yetersiz kaldığı için kolluk kuvvetlerinden destek alınması gerektiğine değindi.

Ormanlaştırma Faaliyetleri

Orman yangını çıkan bölgelerdeki iyileştirme faaliyetlerinin yöreye bağlı olarak değiştiğini ifade eden Prof. Dr. Tolunay, özellikle yaz aylarında çıkan yangınların büyük çoğunluğunun bulunduğu Ege ve Akdeniz’de neler yapılması gerektiğine değindi. Bu bölgelerde kızılçam ormanlarının ve maki bitki örtünün yaygın olarak bulunduğunu hatırlatan akademisyen, bu bitki türlerinin orman yangınlarına uyum sağladığını vurguladı.

Kızılçam ormanlarının yangınlarda ağaçları yansa bile çoğunlukla kozalaklarının yanmadığını fakat büyük yangınlarda kozalakların da yanarak içerisindeki tohumların ilk gelen sonbaharda çimleneceğini ifade eden Prof. Dr. Tolunay, “Ağaçlarda yeterince tohum yoksa belki çevredeki yanmamış ormanlardan toplanan tohumlar buraya atılarak kızılçam ormanlarının yeniden oluşması sağlanabilir” dedi.

Maki bitki örtüsünde ise başka bölgelerden tohum alma çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç olmadığını söyleyen Prof. Dr. Tolunay, buna gerekçe olarak maki bitki örtüsünün sürgünleri yansa da köklerinin çoğunlukla zarar görmemesini gösterdi. Yangından birkaç hafta sonra maki bitki örtüsünün köklerinden sürgün verdiğini ve birkaç ay içerisinde de çıplak toprak yüzeyi kapatabildiğini aktaran Prof. Dr. Tolunay, “Bu nedenle; sadece yanmış alanlarda yangın şiddetini belirlemek, yanmış ağaçlarda kozalakların yanıp yanmadığını tespit etmek, şiddetli yangınlar varsa çevredeki yanmamış ormanlardan tohum toplayarak bunların ekilmesi, toprağın şiddetli yangından az da olsa zarar gördüğü yerlerde tırmıklayarak toprağı gevşetmek gibi ufak müdahalelerle kızılçam ve maki bitki örtüsünün birkaç sene içinde yanan alanlara geri gelmesi sağlanabilir” dedi.

Orman yangını sonrasında yapılan fidan dikme kampanyalarına da değinen Prof. Dr. Tolunay, bunun ancak bir B Planı olabileceğini ve mümkün olduğunca tohumdan gençleşmeyi sağlamak gerektiğini vurguladı.