;
Bilim

Küresel Yosun Endüstrisi Tarım için İhtiyaç Duyulan Alanı 110 Milyon Hektar Kadar Azaltabilir

yosun

Bilim insanları okyanusun yosun yetiştiriciliğine uygun yerlerini tanımlıyor, bunun beslenme düzeninin %10’unu oluşturarak tarımın etkisini önemli ölçüde azaltabileceğini düşünüyorlar.

Yazı: Graham Readfearn

Çeviri: Eren Baltaş

Yeni bir araştırmaya göre, dünyadaki okyanusların neredeyse Avustralya kıtası büyüklüğündeki bir alanı; endüstriyel yosun yetiştiriciliğini desteklemek, dolayısıyla insanlara besin, hayvancılığa yem ve yakıt endüstrisine alternatif yakıt çeşitleri sağlamak için kullanılabilir.

Yosun tarımı küresel olarak henüz doğmakta olan bir endüstri, ancak araştırmalara göre yeterince büyürse 2050 yılına kadar insanların beslenme düzenini %10’una etkide bulunacak bir düzeye gelebilir ve yeryüzünde yiyecek için kullandığımız alanı 110 milyon hektar kadar azaltabilir. Bu Fransa’nın iki katı büyüklüğünde bir bölge demek.

Fakat araştırmanın sahipleri gelişen yosun tarımı endüstrisinin su altı yaşamına geniş ölçüde kötü etkileri de olabileceğini, bu götürülerin getirilerle dengelenmesi gerektiğini söylüyor.

Araştırma 34 farklı yosun türü ve bunların kolayca yetişebileceği yerler üzerinden yapıldı, sonrasında olası tarım alanlarının kurulacağı yerler insan yerleşimlerine yakın ve suların sakin aktığı bölgelere kadar daraltıldı.

En çok tarım alanına geniş okyanus bölgelerinde ekonomik kontrolleri bulunan Endonezya ve Avustralya sahip olmak üzere, dünyada toplam 650 milyon hektar kadar bir alanın yosun tarımı için uygun durumda olduğu saptandı.

Araştırmanın yazarları, “Yiyecek, yem ve yakıt için bu 650 milyon hektarlık alanın bir kısmında bile olsa yosun yetiştirmek, kara tarımının yarattığı emisyon, su israfı ve ilaç kullanımı gibi sorunların etkisini epey azaltabilir” dedi.

Nature Sustainability dergisinde yayımlanan araştırmayı yöneten Avustralya Queensland Üniversitesi profesörü Scott Spillias, “Dünyanın dört bir yanından önemli kişiler, okyanusa insanlığın ‘henüz dokunulmamış, bakir’ kaynağı olarak bakıyorlar ve daha fazla kullanılması gerektiğini tartışıyorlar” dedi.

Araştırmaya göre, en büyük getirilerden birisi Asparagopsis isimli kırmızı yosun türünün hayvan yemi olarak kullanılmak üzere yetiştirilmesi olabilir. Bu yosunun ineklerin beslenmesinde kullanımının metan salımında ciddi azalma sağladığı kanıtlanmıştı. Avustralya’da geçtiğimiz yıl, ilk defa hayvancılık için kullanılan yosun bazlı bir ek gıda resmi olarak satışa çıktı.

Araştırmada belirtildiği üzere, Asparagopsis yosununun kullanımı 2050 yılında kadar küresel metan emisyonunu yıllık 2.6 milyar ton CO2’ye denk düşecek şekilde azaltabilir. Bu, aşağı yukarı Hindistan’ın yarattığı yıllık seragazı miktarı demek.

Spillias, deniz yosunlarının insanların beslenme düzenine sokulmasının da faydaları olacağını belirtti. Asya’nın bazı bölgelerinde deniz yosunları insan diyetinin %2’sini oluşturuyor, fakat bunu küresel olarak %10 gibi bir orana çıkarmak tarım için kullandığımız 110 milyon hektarlık bir alanın boşa çıkmasını sağlayacak:

“Bu en basit haliyle, insanların daha fazla bitki yemesi demek. Eğer yosun tarımına gerçekten başlarsak yapabileceğimiz en iyi şey, hayvan yemi olarak kullanılmasından ziyade, bunu insanların yemesini sağlamak olur. Fakat bu ciddi bir kültürel değişim ihtiyacı demek.”

Avustralya ve Avusturya’dan dokuz araştırmacı yazar, yosun tarımcılığının gelecekteki olası yükselişinin bedelleri ve faydalarını anlamamız için daha fazla çalışılması gerektiğini, fakat “şimdilik görünürdeki faydaların, bu işin küresel sürdürülebilirlik çabamızı desteklemekte önemli rol oynayabileceği algısını güçlendirdiğini” söylüyor.

2019’da yapılan bir incelemenin altını çizdiği üzere Avrupa’daki artan yosun tarımcılığı su altı ekosistemlerinin dengesinin bozulması ve sahil şeridinin gerilemesi gibi riskleri de beraberinde getiriyor.

Spillias, “Yalnızca birkaç milyon hektarın dönüştürülmesi bile devasa gelişmelere yol açabilir. Şu anda habitatları değiştiriyor, materyalleri daha önce tanıştırmadığımız yerlerle tanıştırıyoruz. Yosun tarımının önemli bir bölümü, okyanus üzerindeki etkilerini bildiğimiz, plastik halatlar ve ağlar kullanarak gerçekleştiriliyor. Eğer yosun tarımı geniş bir ölçeğe taşınacaksa, kullanacak daha iyi materyaller bulmalıyız” dedi.

Spillias’a göre, yosun tarımcılığına yönelik küresel bir yönelim olması durumunda, bunun toplumsal sonuçları da olabilir: “Su altı endüstrilerinin insan hakları konusunda pek iyi bir şöhreti olmadığı biliniyor. Dolayısıyla gözlerden uzak noktalarda yosun tarımcılığı yapacaksak, bu endüstride çalışacak olan insanları düşünmeli, onlara adil davranıldığından emin olmalıyız.”

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.