;
Politika

Kamuoyu Ekolojik Krizin ve İklim Değişikliğinin Farkında, Peki Ya Politikacılar?

YAZI: Prof. Dr. Doğanay TOLUNAY, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi

KONDA Araştırma  ve İklim Haber işbirliğinde üç yıldır gerçekleştirilen anketlerin sonuncusunda da ülkemizde iklim değişikliği farkındalığı oldukça yüksek çıktı ve katılımcıların yaklaşık %70’i iklim değişikliğinden endişe duyduğunu ifade etti. Katılımcıların %85’i ise son yıllarda aşırı hava olaylarının arttığına inanıyor. Nitekim Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) 2019 yılı iklim değerlendirmesi1 bu tespiti doğruluyor. MGM verilerine göre, 1990’lı yılların ortasından itibaren aşırı hava olayları sürekli artmış ve 2019 yılı 935 olay ile en fazla afetin yaşandığı yıl olarak kayda geçmiş. Sel ve aşırı yağışlar gibi sık rastlanan afetlere artık fırtına, hortum, dolu gibi hava olaylarının ve son birkaç yıldır ülkemizde ve dünyada artış gösteren orman yangınlarının da eklenmesiyle, artan aşırı hava olayları-iklim değişikliği ilişkisi konusundaki farkındalığın artması aslında şaşırtıcı bir sonuç olmamalı çünkü aşırı hava olayları artık köyden kente kadar her kesimi yakından ilgilendiriyor ve olumsuz olarak etkiliyor. Hatta sorular arasında yok ama iklim değişikliğinin gıda fiyatlarını artırıp arttırmadığı yönünde bir sorunun yine “Çok yüksek oranda artırıyor” şeklinde cevaplanacağını tahmin ediyorum.

Ancak anketin benim için şaşırtıcı sonuçları yok değil. Örneğin “Ekonomik kalkınma için ormanlar kesilebilir” sorusuna “kesinlikle yanlış” ve “yanlış” diyenlerin oranının %85 olması oldukça ilginç. Yine ormanların ve yeşil alanların yok olmasının iklim değişikliği sebepleri arasında sayanların oranı %66’ya çıkıyor. Bu oran kömürü, petrolü, doğalgazı ve sanayiyi iklim değişikliği sebepleri arasında sayanlardan fazla. Katılımcıların %75’i iklim değişikliğine karşı yeşil alanların korunması gerektiğine inanıyor. HES’lerle ilgili sorulan soruya “Doğaya ve köylüye çok zararı oluyor, asla kurulmamalı” diyenlerin oranı da %70. Bu cevapları kamuoyunun sadece iklim krizinin değil, ekolojik krizin de farkında olduğu şeklinde okuyorum. Nasıl olmasın ki? Ormanları gözden çıkaran madencilik ve enerji politikaları nedeniyle ülkemizde maden ocağı, HES, RES ve JES’lerden etkilenmeyen neredeyse hiçbir köy yok. Bu tür yatırımlar için söylenenler arasında yer alan istihdamı artıracağı ve ekonomik kalkınmayı sağlayacağı gerekçelerinin kamuoyunda fazlaca bir karşılık bulmadığı anket sonuçlarından anlaşılıyor.

“Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2020” çalışmasından benim çıkardığım sonuç toplumun ekolojik kriz ve iklim değişikliği konusundaki farkındalığının oldukça yüksek olduğu şeklinde. Ancak benim bu sonuca ulaşmamın bir anlamı yok. Önemli olan, iktidar ve muhalefet partilerinin, toplumun endişe ve beklentilerini tespit etmeleri ve bunları doğru okumalarıdır. Okuyorlar mı diye sorarsanız, sadece pandemi sürecinde gündeme gelen Maden Yasası’nda maden şirketleri lehine yapılan değişiklikler, Sinop Nükleer Santralı ÇED Raporu’nun olumlu bulunması, yoğun itirazlara rağmen açılan maden ocakları ve benzeri gelişmelere bakarak “hayır” derim.

1 https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/yillikiklim/2019-iklim-raporu.pdf