;
Ekonomi Politika

İklim Savunucuları Neden Opec++ Anlaşmasını Kutlamalı?

Koronavirüs salgını karşısında küresel petrol talebinde düşüşler yaşanmaya başladı. Peki bu gerileyiş iklim savunucuları için iyi haber anlamına mı geliyor?

Haber: Michael Dobson

Çeviri: Çisil Sevinç

Onlarca yıldır Big Oil ile mücadele veren iklim kampanyacıları, endüstrinin koronavirüs salgını sonucu kaosa sürüklenmesini kutlamayı düşünmüş olabilir.

Ancak başkalarının zararlarına sevinmemeliyiz.

ExxonMobil, küresel talebin günlük 100 milyon varilden aniden 25-35 milyona düşmesi üzerine sermaye harcamalarını %30 oranında kesti.

Öncelikle, bu durum yeşil yeni düzencilerin koruma sözünü verdiği alt tabaka petrol işçileri arasında katı bir duyarsızlığa neden oluyor.

Bununla birlikte, güvenilir şekilde kullanabileceğimizden daha fazla petrol çıkarılan dünyada, üreticiler arasında iş birliği güdülmesi elbette tam rekabete tercih edilir.

Geçen hafta gerçekleşen Opec++ toplantısı, Pazar günü (12 Nisan) petrol üretimini azaltacak ve iklim topluluğunun önemli dersler çıkarabileceği tarihi bir anlaşmayla sonuçlandı.

Talepteki ani ve devasa düşüşe bir göz atalım.

İlk olarak, aşırı üretim depoya akıyor ancak bunun da sonuna gelinmeye başlandı. Bu da radikal bir seçim yaptırıyor: Piyasanın yönetmesine izin verin ve böylece önce depolama alanı kalmayanlar üretimi durdursun, ya da gerekli azaltımları üreticiler arasında adil bir şekilde paylaştırın ve kaostan kaçının.

İş birliği konusunda başarısız olanlar, Nijerya, Angola, Irak ve Cezayir gibi gelişmekte olan ülkeler. Petrol gelirlerinin çöküntüye uğramasının bu bölgelerde felaket sonuçları olabilir.

Dünyanın en büyük üç üreticisi ABD, Rusya ve Suudi Arabistan.

Rusya ve Suudi Arabistan sahip olduğu önemli nakit rezervleri ve ABD’nin çeşitlendirilmiş ekonomisi ile acil tehditten göreceli olarak yalıtılmış olsa da, başarılı bir küresel önlem planında öncelikli konumda yer alıyorlar.

Kulağa tanıdık geliyor mu?

Petrolün küresel talebi kısa dönemli zirvesini 1979 yılında görmüş, ardından 1983 yılına kadar düşüş yaşamış ve sonrasında istikrarlı bir yükseliş göstermişti.

COVID-19’un kötücül etkileri geride kaldığında talep büyük ihtimalle yeniden yükselişe geçecek.

Petrol üreticileri gerçek talep zirvesinin yaklaştığının farkında. Ocak ayında yaptıkları açıklamada, bu durumun Opec’e üç seçenek sunduğu söylemişlerdi:

  1. Opec kendini sona erdirecek ve böylece petrol fiyatlarının belirlenmesinde tam rekabet piyasası oluşacak. Her üretici kendi rezervlerinin başarısızlığını minimum seviyeye indirecek.
  2. Piyasa yanlısı bir strateji benimsenecek, fiyatların en yüksek noktada tutulmasıyla petrole olan küresel bağlılığın garantilenmesi hedeflenerek arz kısıtlaması devam edecek ve böylece petrol üretimi maksimum seviyede tutulacak.
  3. İklim değişikliğinin bazı fedakarlıkları zorunlu kıldığı düşünülmeden, gerçekten gerekli olduğu da kabul edilerek, topraktan çıkarılan petrolün azaltıldığı bir strateji benimsenecek.

Yakın zamana kadar üçüncü yaklaşımın olasılığı ABD gibi Opec’e dahil olmayan büyük üreticilerin isteksizliğinden dolayı oldukça düşüktü.

COVID-19 bu tabuyu tamamen kırmasa da, ciddi zararlar vermiş bulunuyor.

Yalnızca Texas petrol yöneticilerinin değil, Opec’in azılı eleştirmenlerinden Başkan Donald Trump’ın da alışılagelmişin dışındaki anlaşmaya destek olduğu biliniyor.

Pazar günü duyurulan ve Mayıs ve Haziran ayları için 9.7 mbd’lik arz kesintisi getiren anlaşma, piyasadaki fiyat savaşına son veriyor ancak bu durum arz ve talep arasındaki uçurumu ortadan kaldırmaktan ziyade hafifletecek.

ABD, Kanada, Norveç ve diğerlerinin somut azaltma taahhütleri için yürüttüğü birincil araştırmalar; Opec+ ittifakı dışındaki G20 ülkelerinin şüpheli, miktarı belirli olmayan ve piyasa odaklı azalmalara yönelmesine öncülük etti.

Saygıdeğer ekonomileri göz önünde bulundurulduğunda, Norveç’in daha fazla üretim yapabilmesi için Nijerya’nın neden üretimini azaltması gerektiği pek de açık değil.

Anlaşmanın açık yaraya müdahale etkisinin mi olacağı, yoksa uluslararası petrol endüstrisini mantık çerçevesinde yönetmenin ilk küresel çabası mı olacağı beklenip görülecek.

Elbette, küresel bir salgının yol açtığı kısa veya orta vadeli talep duraksamalarını düzenlemek için oluşturulan iş birliği ile emisyonları güvenli bir yörüngede tutmak için uzun vadeli üretimi bölümlere ayırmak üzere oluşturulan iş birliği arasında büyük bir fark bulunuyor.

Ve elbette, Texas’taki ve ABD başkentindeki yönetimlerin daha gerçekçi bir bakış açısına sahip olabilmeleri için en nihayetinde değişmesi gerekecek.

Yine de, eğer petrol dünyası gelecekte tehlikeli iklim değişikliğine akıllıca ve işbirlikçi yaklaşacak olursa, bunun ilk adımı COVID-19 ile mücadele için atılan sağlam adımlarla başlamış olabilir.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.