;
Politika

İklim Değişikliği Mücadelesine COVID-19 Gibi Yaklaşılmalı

Dünya genelindeki hükümetler Covid-19 salgınını bertaraf etmek için seferber oldu. Gerektiğinde hızlı çözümler üretilebileceğinin kanıtlandığını söyleyen uzmanlar, iklim krizi için de derhal sıkı önlemler getirilmesi konusunda uyarıyor.  

Haber: Mary Robinson ve Daya Reddy

Çeviri: Çisil Sevinç

Dünya son haftalarda hızla yayılan COVID-19 küresel salgınını bertaraf etmeye odaklanmış durumda. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hükümetler ve merkez bankalar hızla harekete geçerek virüsün etkilerini azaltmaya çalışıyorken; bilim insanları, karar alıcılar ve kamu sağlığı uzmanları gelişmiş izleme araçlarıyla elde ettikleri önemli verileri paylaşıyor.

Aynı zamanda, virüsten iyileşmiş çok sayıda insan alınan önlemlerin ne kadar etkili olduğunu onaylıyor.

Ani ve beklenmedik COVID-19 tehdidi dışında, dünya aynı zamanda eşi görülmemiş iklim ve çevre acil durumu ile yüzleşiyor. Hükümet ve işletmelerin gündemlerinde acilen iklim değişikliğine yer vermeleri gerekiyor. Küresel salgını yenmek için sarf ettikleri çabaları iklim acil durumu için de göstermeliler.

İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!

Hava kirliliğini düşünün, dünya genelinde her yıl yaklaşık 7 milyon insanın canına mal oluyor. COVID-19’un aksine, bu tehdit yeni değil, çok sayıda kaynaktan çıkıyor ve evlerimizi nasıl ısıtıp aydınlattığımız, nasıl seyahat ettiğimiz ve günlük alışkanlıklarımızla yakından ilişkili.

Bu denli karmaşık bir sorunla yüzleşmek için birçok alanda mücadeleler verilmesi gerekiyor.

COVID-19’a karşı alınan önlemler, ortaklaşa bilimin ve acil durumlar karşısında hızla eyleme geçmenin gücünü ortaya koymuş olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel çevre değişikliği gibi büyük çaplı sorunları çözebilme kabiliyetimizin sınırlarını gösterdi.

Dünya küresel salgının ve getirilen önlemlerin 2008 küresel finansal krizinden de derin izler bırakabileceği gerçeğiyle karşı karşıya.

Bu risklerin sistemsel doğası bize iklim eyleminin neden yetersiz olduğunu gösterebilir. Bilim oldukça net: Küresel karbondioksit emisyonlarını 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine göre %45 oranında azaltmak ve felaket düzeyindeki küresel ısınmadan kaçınılması için yüzyıl ortasına kadar net sıfıra ulaşmak.

Hükümetlerin hiçbir zaman bu kadar acil bir şekilde harekete geçmesi gerekmemişti ancak siyasi liderler bu mücadeleyi hakkıyla veremiyorlar.

BM Genel Sekreteri António Guterres Kasım 2019’daki COP25 iklim konferansında yapmış olduğu “Bizi hayatta tutan sistemleri bilerek yok ediyoruz” uyarısı bir BM lideri tarafından kurulmuş en endişe verici cümleydi.

İçinde bulunduğumuz durumda, ülkelerin Paris Anlaşması altında sundukları ulusal katkı beyanlarının küresel ısınmayı 2050 yılına kadar 1.5 derecede sınırlama hedefine ulaşılabilmesi adına beş kat daha istekli olması gerekiyor.

Karbon nötr olmak için taahhüt veren şirketlerin sayısında artış yaşansa da, bu miktarın çarpıcı seviyelere ulaşması gerekiyor.

Çok fazla sayıda çok uluslu şirket ve yatırımcı iklim dostu politikalar edinmeyi reddediyor ve hükümetlere baskı uygulayarak ciddi yaptırımlar getirilmesini engelliyor.

Küresel karbondioksit emisyonlarının büyük oranının sorumlusu birkaç fosil yakıt şirketi. Hükümetlerin karbona gerçek bir fiyat biçmesiyle fosil yakıt bağımlılığının önüne geçilebilir.

Dijital platformların da yararları dokunabilir. Google ve Facebook COVID-19 hakkındaki yanlış bilgileri temizledi. Bu platformlar iklim değişikliği hakkındaki yanlış bilgilerin yayılmasını da engellemeli.

Bu sene küresel iklim eylemi için oldukça önem taşıyor. Bunun sebebi, yalnızca karbondioksit emisyonlarının 2010 ana hatları ile 2030’a kadar yapılacak radikal düşüşlerin tam ortasında yer alması değil. Aynı zamanda, bu yıl sonunda alınması beklenen yeni küresel biyoçeşitlilik hedefleri ile artık 2021’e ertelenen COP26 göz önünde bulundurulduğunda çevre müzakereleri için bereketli bir yıl.

Ülkelerin iklim taahhütlerinin inceleneceği COP26, ya batacağımızı ya da çıkacağımızı gösterecek ve küresel iklim felaketini bertaraf etme ihtimalimizi ortaya koyacak.

Herhangi bir küresel iklim eylemi insanlığı düşünerek başlatılmalı ve getirilecek çözümlerin herkes adına adaletli ve eşit olduğundan emin olunmalı. Çünkü iklim değişikliği yükü buna en az sebep olanların sırtına biniyor. Değişikliği en çok tetikleyen zengin ve gelişmiş ülkeler emisyon azaltma hareketinin öncüleri olmalı.

Son 12 ayda, iklim değişikliğine karşı alınan yaratıcı önlemler ve uçuş yapmama gibi kişisel tercihlerin artmasıyla birlikte birçok cesaretlendirici gelişmeler kat edildi.

Dünya genelinde Greta Thunberg’ün cesaretlendirdiği yüz binlerce okul çağındaki çocuk iklim eylemsizliğini protesto etti ve iklim eylemi için oluşturulan taban örgütlenmeleri öngörülmemiş seviyelere ulaştı.

Ancak Fransa’daki sarı yeleklilerin yakıt vergisinin artırılması üzerine yaptığı protestolar gibi, bazı gruplara zarar veren iklim politikaları ters tepki yaratabilir. Bu tarz tepkiler, iklim önlemlerinde sosyal adaletin sağlanmasının gerekliliğini ortaya koyuyor.

Dünya 2020 yılında sosyal taşma noktasına ulaştı. Bilim insanları ve sivil toplum beraberce seslerini yükseltmeli ve her çabanın doğru bir şekilde sarf edildiğinden emin olunmalı. Gençler siyasi liderleri bilim insanlarını dinlemeleri konusunda uyarıyor.

Bilim topluluğu COVID-19 küresel salgınında olduğu gibi, insanlığı sürdürülebilir iklim yoluna sokmak adına hükümetler ve işletmelerle beraber çalışmaya hazır.

COVID-19 tehdidi, hükümetlerin bir kriz durumunda hızla çözüm getirebileceği ve insanların iyilikleri için davranışlarını değiştirebileceğini gösterdi. Dünya derhal halihazırda var olan iklim değişikliği mücadelesi için de harekete geçmeli.

Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.