;
Bilim Ekonomi

IEA Yeni Raporu: Dünya Yeni Fosil Yakıt Santrallarının Yükünü Kaldıramaz

Uluslararası Enerji Ajansı’nın yayımladığı “Dünya Enerji Görünümü 2018” adlı rapora göre yeni santral projeleri düşük karbonlu olmalı veya mevcut santrallar acilen temizlenmeli.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) bugün (13.11.2018) yayımladığı “Dünya Enerji Görünümü 2018” raporu, dünyanın mevcut pek çok fosil yakıt projesine sahip olduğunu ve uluslararası iklim değişikliği hedeflerini bozmadan daha fazla kirletici altyapı inşasını kaldırmayacağını belirtiyor.

IEA, dünyanın 2040’a kadar olan karbon bütçesinin neredeyse tamamının, bugünkü elektrik santralları, araçlar ve endüstriyel tesisler tarafından bitirilebileceğini söylüyor.

Paris merkezli grubun icra direktörü Dr. Fatih Birol, raporla ilgili yaptığı açıklamada karbondioksit emisyonuna neden olan  herhangi bir şeyi inşa etmek için yerimiz olmadığını belirtiyor. Ekonomist, küresel ısınmayı 2 derecede ve hatta bilim insanlarının önerdiği gibi 1,5 derecede sınırlamak için bütün yeni enerji projelerinin düşük karbonlu olması veya mevcut altyapının temizlenmesi gerektiğini ifade ediyor.

Dr. Birol’a göre böyle bir politika, kirli elektrik santrallarının erkenden emekli edilmesini veya bu santrallara karbon tutma ve depolama teknolojilerini kurmak gibi teşvikleri kapsıyor. Dr. Birol “Başka bir şey yapmasak bile karbon bütçesinin%95’ini tüketiyoruz. Elbette ki daha fazla enerji santralı inşa etmek mümkün değil ” diyor.

IEA, mevcut altyapının önümüzdeki 22 yıl boyunca toplamda 550 gigaton karbondioksiti “hapsedebileceğini” hesapladı. Bu da, sıcaklıkların 2 derece eşiğini aşmayacağı düşünülürse, geriye sadece 40 gigaton veya yaklaşık bir yıla eşdeğer emisyonların kaldığı anlamına geliyor. Rapor, geçtiğimiz yılın raporundaki gelecek karbondioksit emisyonlarını yukarı doğru revize etti.

Küresel emisyonlar on yıllar sonrasında 2014 ve 2016 arasında enerjideki azalma ile düştü ancak 2017’de ve 2018’in bu ayına kadar yükselişini sürdürüyor. IEA, karbondioksit emisyonlarının 2017 yılında 32,53 gigatondan 2040’a kadar 36 gigatona yükselmesini bekliyor.

Dr. Birol, 2014-16 yılları için önerilen verilerin bir düzensizlik barındırdığını belirtiyor ve ekliyor: “Yeni uluslararası iklim araştırmaları ile enerji pazarında olanlar arasında giderek artan bir kopukluk var”. Raporda, dünyanın iklim değişikliği ve hava kirliliği konusundaki hedeflerine ulaşmak için “hâlâ uzun bir yol” olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte, IEA elektrik piyasasının ne kadar yeşil olacağı konusunda iyimser.

Rüzgar santrallarının küresel elektrik üretimindeki payının 2040’a kadar nükleeri geçerek %4 ila % 12 arasında büyümesi bekleniyor. Günümüzde güneş enerjisinin elektrik üretimindeki %2’lik payının 2040 yılına kadar %10’a çıkacağı tahmin ediliyor ve “neredeyse her yerde” yeni kömür santrallarından daha az maliyetli olması bekleniyor.

Hidroelektrik ise, 2040 yılında %15’lik payı ile düşük karbonlu elektrik üretiminin en büyük kaynağı olmaya devam edecek. Pil depolama maliyetlerinin de hızla düşmesi bekleniyor.

Ancak rapor, elektrik üretiminin ötesinde, fosil yakıtların enerji kullanımını domine etmeye devam edeceğini düşünüyor. IEA; uçakların, gemilerin ve sanayinin günümüz teknolojisi ile henüz “elektrik hazır” olmadıklarını söylüyor. Genel olarak, dünyadaki enerji iştahının; nüfusa eklenebilecek 1,7 milyar kişi, artan refah ve batıdan Asya’ya olan talepteki değişim nedeniyle 204’’a kadar artması bekleniyor.

Dünya Enerji Görünümü, petrol fiyatlarının 80 dolar seviyesinin hemen altında seyrettiği 2018 ortasında, “reform çabalarında yavaşlama işaretleri” olduğunu söylüyor. Dr. Birol, petrol piyasalarının yenilenen bir belirsizlik ve dalgalanma dönemine girdiğini belirterek “Beni endişelendiren noktalardan biri de enerji ve jeopolitik arasındaki bağlar giderek daha da karmaşıklaşıyor” diyor.

IEA, önümüzdeki on yıl içinde petrol arzında bir kırılma ihtimali hakkında endişe duyduğunu söyledi. “İnanıyorum ki petrol piyasaları yenilenen bir belirsizlik ve dalgalanma dönemine giriyor. Beni endişelendiren şeylerden biri de, enerji ve jeopolitik arasındaki bağların giderek daha da karmaşıklaşması ve sıkılaşması ”diyor.