;
Politika

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı: “İşçilerimizin Hakkının Takipçisi Olacağız”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez kapatılan beş termik santralda çalışan işçiler ile ilgili “İşçilerimizin hak hukuku neyse onun takipçisi olacağız. Bir olumsuzluk yaşanmaması için süreci yakından takip edeceğiz” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un filtresiz beş termik santralın tamamen kapatıldığını açıklamasının ardından dikkatler santrallarda çalışan işçilerin akıbetine döndü.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez 13 termik santraldan yedisinin üretime devam edeceğini belirterek elektrik sıkıntısı yaşanmaması için tüm önlemlerin alındığını söyledi. Dönmez, gazetecilerin çevre uyum maliyeti ve kapatılan termik santrallardaki işçilerin durumuna ilişkin sorusunu ise şöyle yanıtladı: “100 milyon dolarlık çevreye uyum yükümlülüğü söz konusu. Onarım izleme üniteleri yapılması, kül atıklarının depolanması gibi birçok husus var. İşçinin mağdur edilmemesi adına işletme sahipleriyle görüşüyoruz. Pozitif yaklaşımlar söz konusu. İşçilerimizin hak hukuku neyse onun takipçisi olacağız. Bir olumsuzluk yaşanmaması için süreci yakından takip edeceğiz.”

“İklim Krizini Yaratanlar Dönüşümün Maliyetini Ödemeli”

350 Türkiye ise bugün sosyal medya hesabından yaptığı “İklim krizi bir sistem krizidir” denilen açıklamada, iklim krizinin çözülmesi için çaba gösterilirken herkesin haysiyetli yaşam hakkına da sahip çıkılması gerektiğini belirtti, gerekli dönüşümün maliyetinin sorunu yaratanlar tarafından karşılanması çağrısında bulundu.

Açıklamada, ihtiyaç duyulan dönüşümün zorlu bir dönüşüm olduğu vurgusu yapılırken “Tek başına teknolojik bir inovasyon ile de gerçekleşmesi mümkün değil. Baştan tüm toplumsal yapıların elden geçmesini gerektiriyor. Bu aşamada kaçınılmaz olan değişimi geciktirdikçe iklim değişikliğinin müsebbibi sektörlerde istihdam edilen insanların mağduriyeti de artıyor. Termik santral kapanmalarına dün gelen bazı tepkiler bunun güncel bir örneği. Ülkemizde ve dünyada çok sık görülen bir eğilim, fosil yakıt sektörünün bir topluluğun ana geçim kaynağı haline gelmesi ve bunu yaparken tüm alternatif yaşam seçimlerini bilinçli olarak yok etmesi. Örneğin bir bölgede kömür madenciliği başladıktan sonra orada tarım başta olmak üzere mevcut diğer faaliyetler ile var olmak giderek zorlaşıyor. Benzer şekilde böyle bölgelerde genellikle maden çıkarmak veya işlemek dışında ekonomik faaliyet gelişmiyor. Dahası böyle bölgelerde öyle bir düzen oturuyor ki sağlığı doğrudan fosil yakıt çıkarımı, işlenmesi ve yakılmasından etkilenen yerel halk haysiyetli bir yaşam için başka seçenek göremediği için bu faaliyetleri destekliyor” denildi.

Bu çerçevede üç noktanın altını çizen 350 Türkiye, bunları şu şekilde açıkladı: “1- Adil dönüşüm iklim değişikliği alanında çalışan herkesin önceliklerinin başında yer almalıdır. Zorla güzellik olmaz. 2- Adil dönüşümün bazı ortak ilkeleri olmalıdır (evrensellik gibi) ama tasarlanması yerelden ve yerelin önderliğiyle olmalıdır. 3- Adil dönüşümün nihai maliyeti iklim krizine yol açanlar ve buna imkan tanıyanlara aittir.”

İklim Dostu Bir Ekonomiye Dönüşüm Adil Olmalı

Avrupa İklim Eylem Ağı’nın (CAN Europe) yakın bir zaman önce yayımladığı rapor, plansız biçimde ve adil dönüşüm esasları olmadan gerçekleşen sektörel değişimlerin, yüksek karbonlu sektörlerde istihdam edilen işçileri ve ailelerini yaşanamaz bir geleceğe terk ettiğine işaret ediyor. Bilgilendirme raporuna göre, enerji sektöründe süregelen düşük karbonlu patikaya geçiş hem ekonomik hem sosyal anlamda adil ve makul olmalı. Rapor, insanları ve doğayı göz ardı etmeden, değişime uyum gösterme şansı tanıyan bir dönüşümü, karbonsuzlaşma sürecinin olmazsa olmazı olarak tanımlıyor.

CAN Europe, Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Elif Gündüzyeli, düşük karbonlu ekonomiye adil dönüşümün, gerçekçi, zamanında ve yerelden aktif katılım süreçleri içeren planlamalarla bölgelerin fosil dışı sektörlerdeki potansiyellerinden yararlanarak, iklim değişikliğine dirençli kalkınmayı sağlayabileceğini belirtiyor.