;
Ekonomi

Dünya Karantinada, Öyleyse Emisyonlar Nereden Kaynaklanıyor?

Neredeyse bütün dünya karantinada olsa da emisyon salımı devam ediyor. Carbon Brief’in analizine göre küresel karbondioksit emisyonları sadece %5.5 oranında düştü.

Yazı: Shannon Osaka

Çeviri: Gülce Demirer

Yayalar şehirlerin sokaklarını ele geçirirken, uçuşlar neredeyse tamamen durdu. Los Angeles’ta bile hava on yıllardır ilk kez masmavi. Küresel karbondioksit emisyonları ise sadece %5.5 oranında düştü.

Küresel ekonomi neredeyse durma noktasına gelse de, analizler hâlâ normal bir yılda salınan emisyonların %95’inin salımına devam edildiğini ve gezegenimizin ısındığını gösteriyor.

Emisyon oranlarının %5.5 düşmesi, 2008 ekonomik krizinden ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kaydedilen en büyük düşüş olabilir. Ancak bütün bu emisyonlar nereden geliyor? Ulaştırma ve seyahatleri durdurmak iklim krizini yavaşlatmaya yetmiyorsa çözüm ne?

New York’ta, NASA Goddard Uzay Çalışmaları Enstitüsü müdürü ve iklim bilimci Gavin Schmidt, “Bence asıl sorun karbondioksit seviyelerinin gerçekten artmasına neden olan yapısal sorunlarla mücadele etmeden, insanların, uçuş kaynaklı ya da değil bireysel karbon ayakizine çok fazla odaklanmamız” diyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre ulaştırma, küresel karbon emisyonlarının %20’sini oluşturuyor. Sadece ABD’de ise %28’ini. Bütün ulaşımın tamamen elektrikli, sıfır karbon emisyonlu olduğunu (elektrikli tren yolu, özel araç ve uçaklar) hayal ettiğimizde bile %80 oranında bir karbon emisyonu yaşanıyor.

Peki bütün bu emisyonların nedeni ne? İş yerlerine olmasa bile, evlerde kullanmak için neredeyse aynı miktarda elektrik üretiliyor. Elektrik ve ısıtmayı birleştirdiğinizde küresel karbon emisyonların %40’ına denk geliyor. Birçok insan ısıtma ve yemek pişirme için ahşap, kömür ve doğalgaz kullanıyor ve çoğu yerde elektrik üretimi de yeşil değil.

Çalışan nüfusun büyük bir kısmı evlerde çalıştığı için internet ve ışıkların kullanımı devam ediyor. Bu kullanılan enerjinin büyük bir kısmı da fosil yakıtlardan elde ediliyor. ABD’de elektriğin %60’ı kömür, petrol ve doğalgaz kaynaklı. Ancak bazı veriler karantinanın, insanların elektriği kullanma zamanını değiştirdiğini, bunun da yenilenebilir enerji için olumlu olabileceğini gösteriyor.

Üretim, inşaat ve diğer endüstriler karbondioksit emisyonlarının yaklaşık %20’sinden sorumlu. Çelik üretimi ve alüminyum eritme ise yüksek miktarlarda fosil yakıta ihtiyaç duyarken, Schmidt bu üretimlerin salgın boyunca büyük oranda devam ettiğini söylüyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre küresel ısınmanın 1.5 derece ile sınırlandırılması için emisyonların her yıl %7.6 oranında azaltılması gerekiyor. Karantina nedeniyle bu yıl emisyonlar %7.6 oranında düşse bile bir sonraki yıl daha fazla, ondan sonraki yıl daha da fazla azaltılması lazım.

POLITICO dergisinden Michael Grunwald “Los Angeles’taki alışılmış sisin aksine ikonik masmavi gökyüzü fotoğrafları, insanların araç kullanımını bıraktığında neler olabileceğini gösteriyor” diyor.

Ancak bu argümanlar, kendi kendine önemli çevre sorunları olan hava ve su kirliliğini karbondioksit emisyonları ile karıştırıyor. Karbondioksit görünmeyen bir şey, enerji santralları ve petrol rezervleri ise emisyon salmaya devam ediyor. Doğalgaz şirketleri ve hayvancılık sektörü metan gazı salmaya devam ediyor.

Schmidt, “Bence insanlar araç kullanmak yerine bisiklet; uçak yerine de tren kullanmalı. Ancak bunlar hâlâ değişmeyen büyük yapısal sorunların yanında küçük kalıyor” diyor.

Karbon emisyonlarında küçük bir değişimin gezegenin ısınmasını etkilemeyeceğini hatırlamakta fayda var. Bazı bilim insanları atmosferdeki karbondioksiti, su sızdıran bir küvetteki suya benzetiyor. Karantina, musluğu kapatmadı ancak azalttı. Emisyonları net-sıfıra getirene kadar dünya ısınmaya devam edecek.

Üzücü bir şekilde hava kirliliğindeki azalma sıcaklığı artırabilir. San Diego’da Kaliforniya Üniversitesi Scripps Okyanus Bilimi Enstitüsü’nde profesör Veerabhadran Ramanathan atmosferdeki kirletici partiküllerin küresel ısınmada maskeleme görevi gördüğünü, güneş ışınlarını yansıttığını ve seragazı emisyonlarının ısıtma etkisini azalttığını söylüyor. “Bu maske gittiğinde sıcaklıklarda artış yaşanabilir” diyor.

Mavi gökyüzünü ve daha temiz havayı edebiliyorken takdir edelim. Ancak salgın kaynaklı emisyon düşüşleri daha gitmemiz gereken çok yol olduğuna dair bir uyarı olmalı, kutlama nedeni değil.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.

Haber Merkezi

İklim Haber - Haber Merkezi