;
COP27 Ekonomi

COP’u Karbondan Arındırın 

karbon

Karbon yakalama ve depolama (CCS), gazı yeşil, petrolü temiz veya kömürü iklim açısından güvenli yapamaz.

YAZI: ECO

ECO, Tarafların uykusuzluktan dolayı kahve ile karbonu karıştırıp, kafeinsiz kahve üretilebildiği gibi karbonsuz petrol ve gaz üretilebileceğini sanmalarından endişe duyuyor. Uyanın artık!

Karbonsuz veya düşük karbonlu fosil yakıt diye bir şey yok.

Petrol, gaz ve kömürü karbondan arındıramayız. Fosil yakıt bağımlılığı sona erdirerek ekonomiyi karbonsuzlaştırmamız gerekiyor.

Fosil yakıt üreticileri, ürünlerini en temiz kirli enerji olarak satmak için çok uğraşıyor. ECO ve COP’taki diğer birçok kişi de bu oyuna kanmıyor.

Karbon yakalama ve depolama (CCS), gazı yeşil, petrolü temiz veya kömürü iklim açısından güvenli yapamaz. Karbon yakalama ve depolama bir iklim çözümü değil ve bu yüzden iklim planlarımıza dahil edilmemesi gerekiyor. Karbon yakalama ve depolamanın ihtiyaç duyduğumuz hızlı emisyon kesintileri için gereksiz olduğunu ve büyük ölçekte işe yararlığı kanıtlanmadığını ve de fosil yakıt çıkarma faaliyetleri, boru hatları ve karbon yakalama ve depolama altyapılarından etkilenen topluluklar açısından adil olmadığını gösteren çok sayıda kanıt var. En son Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunun karbon yakalama ve depolamayı, iklim krizinin daha fazla felakete yol açmasının engellenebileceği en kritik dönem olan 2030 yılına kadarki dönemde yapılacak emisyon azaltımları için en yüksek maliyetli ve en az etkili seçeneklerden biri olarak sıralaması hiç de şaşırtıcı değil.

Elbette petrol ve fosil gaz şirketleri tüm bunları biliyor. Onlar karbon yakalama ve depolama ile iklim eylemine katkı sağlamak için ilgilenmiyor. Bu, onlar için fosil yakıt çıkarmaya devam edebilmek ve enerji geçişini geciktirmek için kullandıkları bir yeşil boyama taktiği. Karbon yakalama ve depolama yaklaşık 50 yıldır var olmasına rağmen küresel emisyonlar üzerinde en küçük bir etkisi olmadı. Karbon yakalama ve depolamayı destekleyenler tarafından vaat edilen ve modellerde yer alan emisyon azaltımları hiçbir zaman gerçekleştirilemedi. Tam aksine, “gelişmiş petrol kazanımı” uygulaması altında daha fazla fosil yakıt çıkarılmasına hizmet etti.

Bunun fosil yakıt endüstrisinin en sevdiği yanlış çözüm olmasına şaşmamak lazım.

Karbon yakalama ve depolamaya yapılan hiçbir yatırım, bizi ihtiyacımız olan fosil yakıtsız geleceğe taşıyamaz. Karbon yakalama ve depolama, tabiatı gereği fosil yakıt bağımlılığı süresini uzatarak, kullanıldığı kirletici tesislerde karbon kilitlenmesine yol açıyor.

ECO, yegane “temiz” petrol, gaz ve kömürün toprak altında bıraktığımız petrol, gaz ve kömür olduğunu biliyor. Fosil yakıtları iyileştirmek diye bir şey yok, fosil yakıtlardan kurtulmamız gerekiyor.

Adil Geçiş mi Yoksa Alelade bir Geçiş mi?

Sanki bazı Tarafların adil geçiş kavramı hakkında akılları karışık. Bunun için, ECO Sendika STK’larındaki (TUNGO) arkadaşlarımızla birlikte küçük bir tarih dersinin iyi olacağını düşündü. “Adil geçiş” ifadesi, 2015 yılında Paris Anlaşması’na girdi. Anlaşmasının giriş bölümünde, Tarafların “ulusal düzeyde tanımlanmış kalkınma öncelikleri doğrultusunda, işgücünün adil geçişi ile insana yakışır ve nitelikli işler oluşturmanın gerektirdiği şartları dikkate almayı” kabul ettikleri ifade edildi. Bu, hem iklim politikaları hem de iklim değişikliğinden etkilenen işgücünü temsil eden dünyadaki tüm sendikalar için büyük bir kazanımdı.

“Adil geçiş” terimi, ilk defa 1970’lerde emek ve çevre aktivisti Tony Mazzochi tarafından kullanıldı ve o tarihten beri işçi hareketi ve sendikalar tarafından temel bir kavram olarak kullanılıyor. Meselenin özü, her zaman işçi haklarının ve geçim kaynaklarının güvence altına alınması ve geçiş ekonomisi nedeniyle değişecek gelecekleri hakkında işçi ve sendikalara söz hakkı tanınması oldu.

Taraflar, Paris Anlaşması’nın ardından Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Adil Geçiş Rehberi’nde adil geçişin tanımını netleştirdiği unuttular mı? ILO, sosyal diyalogun (hükümetler, işgücü ve işverenler arasında), insana yakışır işlerin, işçi haklarının ve sosyal korumanın temel unsurlar olduğu belirterek, Taraflara Paris Anlaşması’nın hayata geçirilmesinde ve adil geçişin bundan sonraki anlaşmalara dahil edilmesinde kullanabilecekleri güçlü bir çerçeve çizmiş oldu.

İlk bakışta, adil geçiş konusunda başarı sağlandı gibi görünüyor. Adil geçişten her geçen yıl daha fazla bahsediliyor. Bu yılki COP’ta bir adil geçiş pavyonu kuruldu ve bir adil geçiş günü vardı. Ancak, bu terimi kullanan Taraf sayısı artıkça sanki terimin kökeni unutuluyor. Bu “jargonlaştırma”, bu terimin yaygınlaşarak anlamını yitirmesine, hatta her şeyi kapsayan bir terime dönüşerek belirli bir Taraf’ın işine gelen bir geçiş türünü tanımlamak için kullanılabilme riskini de beraberinde getiriyor.

ECO, Suudi Arabistan ve karbon yakalama ve depolama planlarını, Birleşmiş Arap Emirlikleri’nin “dekarbonizasyon” planlarını ve Afrika’yı gaza boğmaya çalışan fosil yakıt lobicilerinizi yakından izliyor. Bu süreçte, bu terimin kapsamının genişletildiğini, bulanıklaştırıldığını, yeniden tanımlandığını ve kimi zaman da işçi perspektifinin tamamen kapsam dışı bırakıldığını görüyoruz. Bu, uluslararası iklim değişikliği anlaşmalarında haklarının güçlü bir şekilde korunmasına ihtiyaç duyan 210 milyon işçi açısından son derece endişe verici.

Bu nedenlerden dolayı ECO ve TUNGO aşağıdaki noktalar üzerinde önemle duruyor: İşçiler her zaman adil geçiş anlaşmalarının merkezinde yer aldı ve bundan sonra da yer almalı. Adil geçiş teriminin, kimi zaman fosil yakıt lehinde olan gündemlerini kabul ettirmek için kullanmak isteyenler tarafından gasp edilmesine izin veremeyiz. Bu nedenle, ECO ve TUNGO Tarafları nihai sonuç metnini hazırlarken bu tür girişimlere karşı tetikte olmaya davet ediyor. Adil bir geçiş ancak işçi haklarının güçlendirilmesiyle gerçekleştirilebilir

* Uluslararası İklim Eylem Ağı’nın (CAN International) koordinasyonu ile sivil toplum örgütlerinin UNFCCC toplantılarında yayınladığı ECO haber bülteninin seçtiğimiz bir kaç başlığını Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) aracılığı ve Ayşe Bereket’in çevirisi ile sizlerle paylaşıyoruz.

ECO 1972 yılından beri sivil toplum grupları tarafından UNFCCC’den gelişmeleri ve sivil toplumun sesini aktarmak için yayınlanıyor. Sivil toplumun sarkastik sesi ECO bültenleri UNFCCC’de iklim hareketinin ve halkların gündemini takip ediyor, gelişmeleri değerlendiriyor. ECO sayılarının tamamını metin içindeki linklerden okuyabilirsiniz. 

ECO’ların tamamını buradan okuyabilirsiniz.