;
Ekonomi Politika

COP25: Nelere Ulaşıldı, Nelerin Yapılması Gerekiyor?

Madrid’de iki hafta boyunca süren ve anlaşmaya varılamayan meselelerin yer aldığı COP25 15 Aralık’ta sonlandı. Peki COP’ta nelere ulaşıldı, neler eksik kaldı?

YAZI: Jocelyn Timperley

ÇEVİRİ: Gülce DEMİRER, Çisil SEVİNÇ

Küresel bir karbon ticaret sistemi ve iklim krizine karşı en hassas ülkeler adına kurulacak bir finans sistemi gibi konular, COP25 müzakerelerinde anlaşmazlıkların yaşandığı konular oldu.

İddialı Eylemler

2015 yılındaki Paris Anlaşması uyarınca ülkelerin iklim taahhütlerini 2020 yılında tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Ancak birçok ülke bu yıl, bütün ülkelerin daha iddialı iklim taahhütlerinde bulunması çağrısında bulunuyor. Bu çağrı, ülkelerin mevcut taahhütlerini iyileştirme ve sivil toplumun hükümetleri sorumlu tutabilmesi adına güçlenmelerini sağlamanın kilit bir aracı olarak görülüyor.

Ancak Çin ve Brezilya gibi ülkeler, 2020 yılında ülkelerin daha iddialı iklim taahhütlerinde bulunması zorunluluğuna karşı çıkıyor. Her ülkenin kendi kararını vermesi gerektiğini savunurken, gelişmekte olan ülkelerin 2020 öncesi eylemlerine odaklanmasını tartışıyorlar.

Müzakerelerin son günlerinde, 2020 itibarıyla ülkelerin taahhütlerini güçlendirmesi veya güncellemesi çağrısını iptal eden taslak karar gerginlikleri artırdı. Taslak karar bunun yerine, 2020 yılında taahhütlerin sadece “tartışılmasını” kapsıyor ve ülkeler üzerinde herhangi bir yükümlülük yaratmıyor.

Marshall Adaları öncülüğünde, AB Komisyonu ve birçok Avrupa ülkesi tarafından desteklenen bir koalisyon, son COP25 kararının, 2020’de artırılmış taahhütleri içermesi gerektiğini açıkça ortaya koydu.

Ancak taslak metnin son haline, ülkelerin mevcut taahhütleri ile küresel sıcaklığın 2 derecenin altında kalması için yapılması gerekenler arasındaki farkı işaret eden daha iddialı ifadeler eklendi.

Metin ayrıca yeni iklim taahhütlerinin, eski taahhütlere göre daha iddialı ve mümkün olanın en iyisi olması gerektiğini de vurguluyor. WWF Japonya’dan Naoyuki Yamagishi, taahhütlerde eskisine göre gelişmeler olduğunu ancak “hâlâ zayıf” olduğunu belirtiyor.

İklim düşünce kuruluşu E3G’den politika danışmanı Jennifer Tollman kabul edilen son metnin, ülkelerin 2020’de emisyon açığının kapatılması adına harekete geçeceklerinin güvencesini verdiğini söyledi.

80 ülkenin halihazırda, gelecek yıl iklim taahhütlerini geliştireceklerini bildirdiklerini ifade etmekte fayda var. Ayrıca geçtiğimiz hafta, benzer hedeflere sahip 73 ülkeye katılarak, AB, 2050 yılında iklim nötr olacağı duyurusunda bulundu.

2020 Öncesi

Gelişmekte olan ülkeler uzun yıllardır, zengin ülkelerin 2020 iklim taahhütlerine uygun şekilde hareket etmedikleri için kızgınlardı.

2020 neredeyse geldi ve mevcut taahhütlere ulaşılamamasına dair endişeler devam ederken, müzakereler esnasında da gerginliklere neden oldu.

Çin ve Hindistan gibi ülkeler, zengin ülkelere, gelişmekte olan ülkelere vaat edilen finansman ve desteği sağlama çağrısında bulunmadıkça, taahhütleri artırma konusunda iddialı bir dili desteklemeyeceklerini açıkça belirtti.

Çin ve Hindistan, 2020 öncesi zengin ülkeler tarafından verilen taahhütlerdeki açığı kapatmak için bir çalışma grubu kurulması çağrısında bulundular. Ancak AB buna karşı çıkarken, odaklanılması gerekenin Paris Anlaşması kapsamında, bütün ülkeleri kapsayan, gelecek eylem planları olması gerektiğini vurguladı.

Metnin son halinde ülkeler, 2020 öncesi anlaşmalar konusunda uzlaştı. 2020 öncesi yuvarlak masa toplantılarının sonuçları, 2021’de, Paris Anlaşması’nın “2 derecenin altında kalma” hedefine ulaşma yolundaki ilerlemenin gözden geçirilmesini sağlayacak bir rapora da katılacak.

Küresel Karbon Piyasası

Müzakerelerin ana sonucunun, küresel karbon piyasasını düzenleyen yeni bir kurallar bütünü olması gerekiyordu.

Küresel karbon piyasası Paris Anlaşması tarafından kurulmuştu. Bu piyasanın kurallarının ve anlaşmanın nasıl ilerleyeceğine dair detayların, Paris’in Kural Kitabı tarafından belirlenmesi gerekiyor.

Planlanan bir zaman çizelgesine göre, ülkeler geçen yıl bu kurallar üzerinde anlaştılar, ancak mesele bu yılki görüşmelere de uzadı. COP25’te, kuralların birçok bölümünde gerginliklerin yeniden ortaya çıkması ile sonuç kabul edilmedi.

Metnin son halinde yer alan iki paragraflık bölüm 2020’de devam edecek müzakerelerin özetini oluşturuyor. Bu bölüm, bu yılki müzakerelerin taslak metinlerini gelecek müzakerelerin temeli olarak kabul ediyor, yani ülkelerin sıfırdan başlaması gerekmeyecek. Ancak, bu metinlerin hiçbirinde fikir birliği sağlanamadı.

Avustralya ve Brezilya ise, emisyon azaltımlarının çifte hesaplanmasını ve Kyoto dönemi kredilerinin ticaretine olanak tanıyan boşluklara sahip bir sistem konusunda ısrarcı oldu.

Ancak diğer ülkeler böyle bir sistemin bütün piyasayı sarsacağını düşünüyor. Kosta Rika’nın yürütücülüğünde 31 ülkenin imzaladığı “San Jose İlkeleri” küresel karbon piyasasının bütünlüğünün korunmasını güvence altına alıyor.

Çifte Hesaplama

Paris Anlaşması, emisyon azaltımını başka ülkelere dengeleyici krediler yoluyla satılmasının, ülkenin kendi emisyon azaltımı olarak sayılamayacağı konusunda oldukça açık.

Neredeyse bütün ülkeler bu konuda uzlaşsa da, Brezilya gibi birkaç ülke, bu düzenlemenin gerekli olmadığını iddia etmeye devam ediyor.

Kyoto’dan Aktarılan Krediler

Yeni sistem, emisyon azaltma kredilerinin açık bir karbon piyasasında ticaretine izin verecek. Şu an yürürlükte olan ve 1997 Kyoto Protokolü’nde oluşturulan Clean Development Mechanism’in (Temiz Kalkınma Mekanizması – CDM) yerine bu sistem geçecek.

Avustralya, Brezilya ve Hindistan’ın da dahil olduğu bazı ülkeler, harcanmamış eski CDM kredilerini yeni sistemde kullanabilmek istiyor. Avustralya, CDM kredilerini emisyon azaltma hedeflerinde kullanacağını açıkça planladı.

Ancak pek çok ülke, CDM kredilerinin aktarılmasına izin vermenin piyasayı gerçek emisyon azaltımını temsil etmeyen ucuz kredilerle dolduracağı ve sistemin birliğini baltalayacağı gerekçesiyle endişeli. Bunun sebebi CDM’lerin 2020’den çok daha önce kararlaştırılmış emisyon azaltımını temsil etmesi. Paris Anlaşması’nın resmi olarak başladığı sene 2020 ancak CDM kayıtlı projelerin gerçek emisyon azaltımıyla tasarlandığı üzerine ciddi şüpheler bulunuyor.

Bu konu hakkındaki müzakerelerde oybirliğine çok düşük oranda ulaşılabildi. Taslak metin Kyoto döneminden kalan kredilerin 2050’ye kadar iklim taahhütlerine karşı sayılabileceğini teklif ediyor ancak bu görüş birçok ülke tarafından kabul edilemez bulunuyor. Metnin geri kalanı ise son derece belirsiz.

Li, “Şu anki metin aktarma ihtimalini koruyor, bundan gelecek sene kesinlikle kaçınılmalı.” dedi.

Toplam Azaltım

Paris Anlaşması metni, yeni karbon piyasasına “küresel emisyonlarda toplam bir azaltma” çağrısında bulunuyor. Bunun anlamı ise, sadece dengelemek yerine ek azaltmalara gidilmeli.

Bu konu hakkında taslak, toplam azaltmayı etkinleştirmek için piyasaya aktarılan kredi paylarının en az %2’sinin otomatik olarak iptal edilmesini öngörüyor.

Bununla birlikte konu hakkındaki asıl tartışma, küresel piyasada değil de iki ülke arasında yapılan ticarette de aynı kuralın uygulanıp uygulanmayacağı sorusuna dayanıyor. Paris Anlaşması bu tipteki alım satımların toplam bir azaltmayla sonuçlanmasını özellikle zorunlu tutmuyor. Daha ilerici müzakere grupları, hem karbon piyasası hem de ikili ticaretlerde benzer kural olmazsa sistemin ikili ticaret yararına çarpıtılacağını savunuyorlar.

Taslak metin, piyasa mekanizmasında ne miktar karar kılındıysa bu çizgiye uymak adına ikili dengelemenin gönüllü iptalini “şiddetle tavsiye ediyor”. Bu gönüllü katkıların nasıl çalışacağına dair bir bilgi bulunmuyor.

Adaptasyon Payı

Ülkeler, adaptasyon projeleri için uluslararası karbon piyasası aracılığıyla aktarılan para payını kullanmayı çoktan kabul ettiler.

CDM’de, piyasadaki kredinin %2’si Adaptasyon Fonu’nu finanse etmek için kullanıldı. Bu, azaltma projelerinden çok daha az para alan savunmasız ülkeler için yapılan adaptasyon projelerine önemli bir finansman akışı olarak görülüyor.

Yeni küresel karbon piyasası için benzer bir düzen kabul edilmiş durumda ancak ülkeler miktar konusunda hâlâ kararsız. Seçenekler arasında; gelirlerin %2’si (genel olarak gelişmiş ülkeler tarafından desteklenen), %5 (gelişmekte olan ülkeler tarafından desteklenen), ya da %“x” bulunuyor. Son taslak %2’de karar kılmış durumda ancak bu oran gelecek müzakerelerde değişebilir.

Fakat buradaki asıl tartışma “gelirlerden payın” aynı şekilde ikili ticaretlere de adapte edilip edilmeyeceği konusunda.

Benzer bir önlemin alınmaması, karbon piyasa mekanizmaları yerine ikili ticaretin daha avantajlı olmasına yol açabilir ki bu da adaptasyona giden paranın azalması demek oluyor. Ancak pek çok ülkenin, uluslararası vergilere karşı iç hukuk sistemi bulunuyor. Taslak metin ise orta yolu bulmaya çalışıyor.

WRI’da iklim finansmanı uzmanı olan Joe Thwaites’in dediğine göre, bu gönüllülük dilinin öngörülebilirlik ve finansman ölçeğinde daha çok kesinlik sağlaması için güçlendirilmeye ihtiyacı var, hatta zorunlu kılınması için yasal kırmızı çizgiler dahi düşünülmeli: “Bu hükümler gerçekten fazla bir şey sağlamıyor.”

Sosyal ve Çevresel Önlemler

Yerli ve insan hakları grupları, yeni mekanizmanın finanse ettiği projelerin yerel topluluklara zarar vermemesi için uzun zamandır çağrıda bulunuyor.

Bu gruplar, projelerde insan haklarına saygı duyulması, yerel halkı ve öteki savunmasız grupları korunması, gerektiğinde yerel topluluklara danışma ve ters giden projeler için bağımsız şikayet programı gibi gereklilikler içeren yeni karbon piyasa kuralları getirilmesi gerektiğini savunuyor.

Müzakerelerin başlangıcında bu konuların ilk taslakları tartışılmışken, ardışık taslaklarda bazıları çıkarıldı. Şu anki taslak metinde insan haklarından bahsedilmezken, projelerin sadece “negatif çevresel ve sosyal etkilerinden kaçınması”na yer verildi. Danışmaların yalnızca “uygulanabilir yerel düzenlemelerle tutarlıysa” sağlanabileceğine ve ileri önlemlerin 2028’e kadar değerlendirilebileceğine değinildi.

Pazar sabahı (15 Aralık) gerçekleşen son toplantıda bazı ülkeler insan hakları korumaları için destek verdi.

Yeni piyasa mekanizmalarının faaliyetleri ile oluşan zarardan etkilenen insanların koruması açısından metinler “maalesef yetersiz” diyen Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi (CIEL)’nde kıdemli avukat Erika Lennon, açıklamasına “Kararı COP26’ya ertelemek alınabilecek tek sorumlu karardı.” şeklinde devam etti.

Kayıp ve Zarar

Kayıp ve zarar için yeni finans kaynaklarına uzun zamandır talep vardı.

BM çerçevesinin WIM olarak bilinen kayıp ve zarara yönelik olarak incelenmesinden dolayı bu senenin müzakereleri bu taleplerin yerini bulması açısından önem teşkil ediyordu. Wim 2013’te kurulmasına rağmen iklim kayıplarını giderecek yeni finansmanı sağlayamadı.

COP25’te savunmasız ülkelerin en çok üzerinde durduğu konu, WIM altında kurulacak yeni bir finansal tesis aracılığıyla iklim krizi ile yüzleşen ülkelere yeni ve ek kayıp ve zarara yönelik finansman sağlanması oldu.

Ancak bazı gelişmiş ülkeler, kayıp ve zarar finansmanı konusunda kullanılan dilde son derece dikkatli. “Mevcut fonlamalar için bile olsa yeni iş alanları hakkındaki tartışmalara ABD özellikle karşı koyuyor,” diyen Thwaites, öteki gelişmiş ülkelerin dahil olmaya daha hevesli olduğunu belirtti.

ActionAid’in iklim değişikliği üzerinde küresel lideri Harjeet Singh, CHN’e yaptığı açıklamada son anlaşmanın talep edilenden çok daha zayıf olduğundan bahsetti. Daha önceki taslak gelişmiş ülkelerin hareketini ve desteğini artırması gerektiğini belirtirken, son metin gelişmiş ülkelerin finansal sorumlulukları hakkındaki atıfları kaldırdı.

Kayıp ve zarar finansmanı sağlanması konusundaki müzakerelere daha fazla yer vermek adına uzman grup oluşturulması gibi süreçlerin ufak işaretleri vardı. Thwaites “Bu sorun kendiliğinden ortadan kalkmayacak” dedi.

Eş zamanlı olarak, yeni kurulmuş bir “Santiago ağı” kayıp ve zararın asgari düzeye indirilmesi, kaçınılması ve kurtarılması konusunda yeni çalışmalara vesile olacak. Care International’ın iklim değişikliği lideri Sven Harmeling da, kayıp ve zararın sonucunun hayal kırıklığı olduğunu vurguluyor.

Bir başka teknik ancak önemli tartışma ise, WIM’in Paris Anlaşması altında mı yoksa COP’un altında mı değerlendirileceği sorusu. ABD mevcut taslakta olduğu gibi COP dışında kalması için bastırırken bazı ülke grupları WIM’in hem COP’a hem de Paris Anlaşması’na rapor vermesi gerektiğini açıkça savundu.

Singh “Paris Anlaşması’dan ayrıldıktan sonra COP’a taraf olmaya devam edecek ABD’nin WIM’den etkilenmemek için istediği tam olarak bu” şeklinde belirtti.

Diğer Sonuçlar

İklim müzakereleri, zaferle övünebilme potansiyeline sahipken, iki ufak başarıyla sonuçlandı. Bunlar Toplumsal Cinsiyet Hareket Planı’nın kabul edilmesi ve Yerel Toplulukların ve Yerli İnsanların Platformu için bir çalışma planı hazırlanması.

Gelecek iklim taahhütlerinin beş veya on yıl mı olacağı sorusu üzerine alınacak “ortak zaman dilimleri” kararı gelecek yıla ertelendi.

Öte yandan, uzun vadeli finansmana dair genel kurulda çıkan son dakika tartışması, bu konuda sonuç çıkmayacağı anlamına gelse de, görüşmeler gelecek yıl da devam edecek.

Bir Sonrakinde Nereye?

Kasım 2020’de gerçekleşecek iklim müzakerelerinin sonraki turu için İskoçya’nın Glasgow kentinde karar kılındı. Müzakereye liderlik edecek İngiltere eski temiz enerji bakanı Claire Perry O’Neill, gelecek yıl ilerleme kaydedileceğinin garantisini şimdiden verdi.

Müzakerelerin son bulmasından kısa süre sonra “Kötü bir tekliftense hiç teklif olmaması kesinlikte daha iyi,” şeklindeki görüşünü Twitter’dan paylaştı. O’Neill, “Gelecek yıl doğal karbon piyasaları için netlik ve kesinlik kazanma konusunda hiçbir sıkıntı çekmeyeceğiz ve net kurallar ve şeffaf ölçüm için özel sektör dahil herkesle birlikte çalışacağız.” diye devam etti.

15 Aralık’ta yeni karbon piyasasında çevresel bütünlük için San Jose Prensipleri’ni destekleyen Avrupalı ülkelerden birisi de İngiltere oldu. İngiltere aynı zamanda 2020’deki iklim planları için net çağrı yapan yüksek iddialı koalisyon ülkelerinin bir üyesi.

Bu yılki konferansta çok az noktada anlaşılmış olduğundan Glasgow müzakerelerinde çıta şimdikinden de yüksek olacak. Karbon piyasaları ve ortak zaman dilimleri konusunda bir çözüm bulmak ve aynı zamanda gelecek yıl ülkeleri güncellenmiş iklim taahhüdü verme konusunda canlandırma çabaları bir mücadeleye dönüşecek.

Gelecek yıl müzakere edilmesi kararlaştırılan bir başka konu ise, söz verilmiş yeni küresel iklim finans hedefine 2025’e kadar ulaşmak ve finansmanı 2020-2025 arası her yıl 100 trilyon dolardan yüksek tutmak.

Siyasal meselelerin sonuçlanması olası olmasa da birçok mesele üzerine çalışmalar Mayıs/Haziran 2020’de Bonn’daki yıllık “oturumlar arası” müzakerelerde başlayacak.