;
Politika

“Çok Kuşaklı ve Çok Irklı bir Koalisyon Kurabilirsek Kazanabiliriz”

Data For Progress’te Yeşil Yeni Düzen Strateji Yöneticisi olan Julian Brave NoiseCat, Yeşil Yeni Düzen’in her ne kadar genç kuşağı ve aktivistleri ateşlemiş olsa da; çevre, iklim ve ilerici hareketlerin birlikte çalışarak alt gelir grubundaki aileleri ve etnik toplulukları iklim krizinde en ön safhaya koyması gerektiğini belirtiyor.

HABER: Nevra YARAÇ

Paris Anlaşması, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, IPCC raporu, okul boykotları ve Yeşil Yeni Düzen… İklim eyleminin -aslında olması gerektiği gibi- ivmelendiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Bütün bu gelişmeler ışığında bu eylemin geleceği konusunda ne düşünüyorsunuz?

Şu an önemli bir iklim anı yaşıyoruz. Artık iklim değişikliğinin ikincil bir öncelik olarak görülmesine izin vermeyen büyük ve birbiriyle bağlantılı bir seçmen kitlesi var.

Güçlü iklim hareketleri ve protestoların yanı sıra, özellikle uluslararası alanda sosyal kalkınma ve adalet hedefleriyle çevre hedeflerini birlikte ele alan bir hareket mevcut. Ancak bu çabalar ne yazık ki yetersiz kaldı. Yeni nesil genç aktivistler ve seçmenler, iklim değişikliği konusunda iddialı eylemler vaat eden hükümetler ve uluslararası kurumların bu konudaki ihmalkâr tavırlarını değiştirmek için mücadele ediyorlar. Özellikle tarihsel olarak kenara itilen, fosil yakıt ekonomisi tarafından kirletilen ve geride bırakılan toplumlar için, insanların yaşamlarını iyileştirirken iklim değişikliğine karşı güçlü ve anlamlı bir cevap talep ediyorlar. Bu noktadaki kilit soru ise, hükümetlerin anlamlı eylem planlarını hayata geçirip geçirmeyeceği, yetersiz yarı önlemlerde uzlaşıp uzlaşmayacağı veya eylemsizliğe devam edip etmeyeceği yönünde. Asıl mesele zaman.

Eski/mevcut “düzen”in işlemediğini görüyoruz. Ocasio-Cortez’in sunduğu Yeni Yeşil Düzen iklim değişikliğinin yanında sağlık, eğitim, adil ücretler gibi unsurlarla yeni bir sosyal, ekonomik ve çevresel düzen getiriyor. Sizce bu ABD sınırlarını aşıp tüm ülkeler tarafından benimsenmeli mi? Neden?

İklim adaletsizliğine, gelir eşitsizliğine ve küresel kirliliğe sebep olan ekonomi, iklim değişikliğini yaratan ekonomik sistemle aynı. Bu durum sadece ABD’ye özgü değil ve etkileri dünyanın Güney kesimlerinde çok daha şiddetli bir şekilde yaşanıyor. Yeşil Yeni Düzen, iklim değişikliğinin yanı sıra sistemsel eşitsizlikleri hedef alarak herkesin yararına olan adaletli bir toplum yaratmayı ele almalı. Eğer ABD bu yolu izlerse, bunun, dünyanın geri kalanı üzerinde de bir etkisi olacaktır. ABD dünyanın en büyük ekonomisi olarak kaldıraç gücünü, küresel pazarları etkilemek için kullanabilir. Bunlara ek olarak, ABD’de Yeşil Yeni Düzen’e enerji katan sosyal hareketler diğer ülkelere de yayılacak. Küresel ölçekte halihazırda doğal bir şekilde yükselen gençlerin yürüttüğü iklim hareketlerine de tanık oluyoruz. Bu eğilim mevcut genç neslin politik olgunluğa ve siyasi çoğunluğa ulaşmaya başlamasıyla var olan kültürü de değiştirecek.

Thomas L. Friedman 2007’de yazdığı makalesinde Yeşil Yeni Düzen’e çağrı yapıyordu. Friedman’ın tarifi ile Ocasio-Cortez’in teklifi arasındaki farklar neler? Bu fikrin 12 yıllık gelişimi ışığında göstergelerin neler olduğunu söyleyebiliriz?

Friedman’ın Yeşil Yeni Düzen kavramı ve Senatör Markey ve kongre üyesi Ocasio-Cortez’in teklifi, iklim değişikliğiyle mücadelede devlet kaynaklarının geniş çaplı mobilizasyonunu talep etmeleri sebebiyle benzerlik taşıyor. Bu mobilizasyon yenilenebilir enerji, topluluk direnci ve yeni iş kollarına yatırım yaparak gerçekleşiyor. Ancak net bir şekilde ayrıldıkları nokta ise, son Yeşil Yeni Düzen’in, Friedman’ın aksine, çevresel ve sosyal adaleti eşit olarak vurgulaması.

Birleşmiş Milletler Küresel Yeşil Yeni Düzen, Birleşik Krallık Yeşil Yeni Düzen Grubu ve ABD Yeşil Parti gibi başka organizasyonlar, Yeşil Yeni Düzen konseptini kullanmaya devam etti ancak hiçbiri geniş çaplı bir politika çerçevesi belirlemedi. Ancak geçtiğimiz 10-12 yıl boyunca bölgesel ve eyalet düzeyinde iklim ve enerji politikaları ve endüstrilerinin gelişmesine tanıklık ettik.

Yeşil Yeni Düzen çerçevesi biraz daha eskiyken bugün, Yeşil Yeni Düzen fikrinin kapsamını yakalamak adına politika, teknoloji ve eşgüdümlü aktivizmin bir araya geldiğini görüyoruz.

Yeşil Yeni Düzen’i çok farklı yorum­layanlar oluyor. Kimileri liberal kimi­leri de sosyalist olarak değerlendiri­yor. Aynı zamanda eleştiriler de var. Bu farklı bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Küresel ısınma gibi büyük bir problemin üstesinden gelmek, yerleşik güç dinamiklerini sarsacak yeni ve muhtemelen rahatsız edici politika fikirlerinin uygulanması cesaret gerektiriyor. İktidardakiler ya da politika geliştirme ve uygulamada statükoya alışık olanlar şüpheli veya eleştirel olma eğilimindirler, çünkü kendi çıkarları ya da dünyanın nasıl işlediği konusundaki anlayışları tehdit altında. Sorunun ölçeğini karşılamak için neyin mümkün olduğu fikrini değiştirmek, normlara tam da bu noktada zorlu ve kalıcı bir meydan okuma niteliğinde, çünkü ılımlılar ve eleştiri yapanlar tarafından önerilenlerin insanlık için yaşanamaz bir dünya ile sonuçlanacağını zaten biliyoruz. Koalisyon kurabilmek ve geçmişten ders çıkarmak veya sorunları yeni bir açıdan görmek adına iyi niyetli tartışmalar, çok yönlü ve çok disiplinli çözümler üretmek için gerekli. Kötü niyetli eleştiriler ise dikkat dağıtmayı amaçlıyor ve Yeşil Yeni Düzen çevresindeki aktivizmin ve enerjinin, ekonomiyi ve gezegeni aynı yıkıcı yolda tutmak isteyen güçleri tehdit ettiğini gösteriyor.

Önümüzdeki süreçte Yeşil Yeni Düzen’in “fark yaratan” aktörleri kimler olabilir sizce?

Yeşil Yeni Düzen yeni toplumsal örgütlenmeleri ve seçilen liderleri harekete geçirdi. Yeşil Yeni Düzen kampanyası başta Sunrise Movement’ın genç örgütleyicileri tarafından etkin hale geldi. Kongrede, Alexandria Ocasio-Cortez gibi Demokrat Parti’nin yeni yüzleri tarafından savunuculuğu yapıldı. Yeşil Yeni Düzen’in başarıya ulaşmasındaki yol genç nesil, yeni sol siyasetçiler ve etnik topluluklar gibi yeni politik aktörlerin ortaya çıkmasından geçiyor. Yeşil

Yeni Düzen her ne kadar genç kuşağı ve aktivistleri ateşlemiş olsa da; çevre, iklim ve ilerici hareketlerin birlikte çalışarak alt gelir grubundaki aileleri ve etnik toplulukları iklim krizinde en ön safhaya koyması gerekiyor. Ve veriler gösteriyor ki topluluklar buna hazır. Latin Amerikalı topluluklar, örneğin, Beyaz akranlarına göre iklim değişikliği konusunda daha endişeli. Çok kuşaklı ve çok ırklı bir koalisyon -yani ahlaki bir koalisyon- kurabilirsek, kazanabiliriz.