Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 1,5 Derecelik Küresel Isınma Özel Raporu, iklim değişikliği ile mücadelenin aciliyetini gösteriyor” dedi. Kurum’un IPCC raporuna yaptığı bu vurgu, Türkiye’nin raporu onayladığını gösteren ilk resmi açıklama oldu.
Polonya’nın Katoviçe kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 24. Taraflar Konferansı (COP24) Devlet Başkanları Oturumu’nda bir konuşma yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, sanayi devrimini takiben çevrenin insan eliyle büyük bir tahribata uğradığını, özellikle aşırı tüketimin çevreye büyük zararlar vererek ekosistemdeki dengeyi bozduğunu söyledi.
Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin dünyanın geleceğini tehdit eden büyük bir sorun olduğunu dile getiren Kurum, “İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 1,5 Derecelik Küresel Isınma Özel Raporu, iklim değişikliği ile mücadelenin aciliyetini gösteriyor. Küresel ortalama sıcaklıklar her yıl yeni bir rekor kırıyor. Seller, dolu felaketleri, fırtınalar, kuraklık, uzun süreli orman yangınları gibi afetler artık daha sık yaşanıyor. Gerek dünyada gerek Türkiye’de, aşırı hava olayları yaşıyoruz. Örneğin, İstanbul’da 2017 yılında gerçekleşen 20 dakikalık dolu yağışının verdiği zarar 225 milyon dolar oldu” diye konuştu.
İklim değişikliğiyle mücadelede küresel işbirliğinin sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Kurum, bu kapsamda Türkiye’nin küresel iklim değişikliği ile mücadeledeki yol haritasını belirlediklerini aktardı. Buna göre, hızla gelişen bir ekonomi olarak, seragazı emisyonlarını 2030’da %21’e kadar azaltmayı hedeflediklerini ifade eden Kurum, “İklim değişikliğine ilişkin çalışmalarımızı, imkanlarımız ve alacağımız uluslararası destekler ölçüsünde, artırarak devam ettirmeyi amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.
Kurum, Türkiye’de yeni ve temiz teknolojilerden yararlanıldığını ve yenilenebilir enerji kaynaklarından daha fazla istifade edildiğini anlatarak, elektrik enerjisi kurulu gücü içinde yenilenebilir enerjinin payının %45’e ulaştığını bildirdi.
Hayata geçirilen Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları uygulaması ile büyük ölçekli yatırımlar için uygun koşulların sağlandığına değinen Kurum, enerji verimliliğinde de önemli adımlar atıldığını, Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın hazırlandığını ve son 15 yılda yaklaşık 41,5 milyon ton petrol eş değeri tasarruf sağlandığını aktardı.
Fosil yakıtlara getirilen dolaylı vergilerde Türkiye’nin OECD verilerine göre ilk 10 ülke arasında olmasıyla da iklim sürdürülebilirliğine katkı sağlandığını vurgulayan Kurum, şöyle devam etti: “Ulaştırma sektöründe yapılan yatırımlarla zamandan kazanıyor, mesafeleri kısaltıyor ve emisyonlarımızı azaltıyoruz. Hızla sanayileşen ülkemizde, yeşil üretime dayalı, kaynak ve enerji etkin bir sanayiye geçiş için çalışıyoruz. Seragazı emisyonlarımızın yarısından fazlasını sanayi tesisleri bazında izliyor, raporluyor ve doğruluyoruz. Ormanların önemli yutak alanlar olduğu bilinciyle, ormanlık alanlarımızı 2023 yılında %30’a çıkarmayı hedefliyoruz”.
Sıfır Atık Projesiyle Yıllık 4 Milyar Dolar Tasarruf Hedefleniyor
Kurum, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir ülke ve yaşanabilir bir dünya bırakmak için 2017’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde Sıfır Atık Projesi’nin başlatıldığını anımsatarak, “2023 yılına kadar ulusal düzeyde Sıfır Atık Sisteminin kurulumunun tamamlanmasını hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaştığımızda yıllık 4 milyar dolar tasarruf edecek, 100 bin kişiye de doğrudan istihdam sağlamış olacağız. Bütün bu projelerin temel hedefi, çevre dostu ve iklim değişikliğine dirençli yaşam alanlarının oluşturulmasıdır” değerlendirmesinde bulundu.
İklim değişikliğiyle mücadelede başarılı olunmasının toplumun bütün kesimlerinin bu çabalara dahil edilmesine bağlı olduğuna işaret eden Kurum, bu kapsamda yerel yönetimleri, sivil toplum kuruluşlarını ve üniversitelerin de desteklendiğini anlattı.
İklim değişikliğine uyum konusunun, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye için ayrı bir önem arz ettiğini dile getiren Kurum, “Küresel iklim değişikliğinin de etkisiyle ülkemizin özellikle Karadeniz Bölgesi’nde, sel, taşkın ve heyelan gibi önemli ekonomik, sosyal ve çevresel zararlara sebep olan afetlerin sayı ve sıklığı arttı. Bu nedenle, Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı çalışmalarını başlattık. Bu çalışmaları ülkemizin tüm bölgelerinde yaygınlaştıracağız” dedi.
Türkiye’nin hızla gelişmekte olan bir ülke olduğunun altını çizen Kurum, şunları kaydetti: “İklim değişikliğindeki tarihsel sorumluluğumuz diğer gelişmekte olan ülkeler gibi oldukça düşüktür. Türkiye olarak, ulusal koşullarımız ve kabiliyetlerimiz doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadele için ortak çabalara katılmayı taahhüt ediyoruz. Öncelikle iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uluslararası finans kaynaklarına ülkemizin erişiminin sağlanmasını talep etmekteyiz. Burada en büyük beklentimiz, Türkiye’nin iklim sistemi altında hakkaniyetli bir konuma sahip olması ve Özellikle Yeşil İklim Fonu altındaki finans desteğine erişimimizi sağlayacak kararın Polonya’da alınmasıdır. Biz, 24. Taraflar Konferansı’nın pürüzsüz bir şekilde açılması ve yürümesi için elimizden gelen esnekliği ve uzlaşmayı gösterdik. Sizlerden de aynı uzlaşmacı tavrı göstermenizi bekliyoruz. 24. Taraflar Konferansı dahilinde taleplerimizi karşılayacak bir kararın alınması, Paris Anlaşmasına taraf olma sürecimize ivme kazandıracaktır. Türkiye’nin talebi, hiç tereddütsüz, yapıcı sonuçları olacak, adil ve haklı bir taleptir. Bu toplantı sonucunda Paris Kural Kitabı kapsamında yapılacak çalışmaların, ülkelerin ortak, fakat farklılaştırılmış sorumlulukları doğrultusunda ve hakkaniyet temelli olarak gerçekleştirilmesini bekliyoruz”.
“26. Taraflar Konferansı için Resmi Başvurumuzu Yaptık”
Kurum, Fiji Dönem Başkanlığında yürütülen Talanoa Diyaloğu’nun bugünkü şeklini almasında çaba gösteren Fiji hükümetine teşekkür ederek, “2020 yılında gerçekleştirilecek 26. Taraflar Konferansı’na ev sahipliği yapmak için resmi başvurumuzu yaptığımızı hatırlatmak istiyor ve destek bekliyoruz. Bu düşüncelerle Konferans kapsamında alınan kararların ülkelerimiz ve bütün dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.