;
Bilim Ekonomi

CDP’nin Yeni Raporu: Şirketlerin İklim Değişikliği Farkındalığı Eyleme Dönüşmüyor

İngiltere merkezli kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Karbon Saydamlık Projesi (CDP), iklim değişikliğinin getirdiği finansal riskler hakkında önemli bir rapor yayımladı. Çalışma, şirketlerin iklim değişikliği ile bağlantılı risklerine dair ne düzeyde hazır olduklarına odaklanıyor.

Karbon Saydamlık Projesi (CDP) “Şirketler İklim Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü (TCFD) Önerilerine Hazır Mı?” adlı raporunu bugün kamuoyu ile paylaştı. Türkiye’de de faaliyet gösteren CDP, ilgili araştırma kapsamında 51’i Türkiye’den olmak üzere toplam 14 ülkeden 1,681 şirketin iklim değişikliği ile bağlantılı risklere dair attıkları adımları inceledi.

İklim Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü (TCFD) tarafından yayımlanan önerileri temel alarak hazırlanan rapora göre, ankete katılan şirketlerin büyük kısmı iklim değişikliğinin işleri açısından finansal risk teşkil ettiğini kabul ediyor. Bu kapsamda şirketlerin %83’ü fiziksel riskleri, %88’si ise politika değişiklikleri/yeni düzenlemeleri düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş sürecinde karşılaşılacak başlıca riskler olarak tanımlıyor. Ancak bu farkındalığı eyleme dönüştürmeye gelince birçok ülke ve sektörde hala bir kopukluk söz konusu.

Türk Şirketlerinin Sadece %16’sı Karbon Ücretlendirmesi Uyguluyor

Araştırma, Türkiye’den de 52 şirketi kapsıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye’den araştırmaya katılan şirketlerin %84’ü yönetim kurulu düzeyinde iklim değişikliği risk ve fırsatları gözetimi yapıyor. Bu konudaki araştırma ortalaması ise %88’e denk geliyor. Şirketlerin %14’ü ise yönetim kurullarına, kurum içindeki iklim değişikliği konularının yönetimi için teşvik veriyor. Şirketlerin %33’ü de yönetim kuruluna iklim değişikliği konusunda yılda en az bir kere bildirimde bulunuyor.

Araştırmaya katılan 51 şirket, iklim değişikliği kapsamında hem düzenleme düzeyinde hem de fiziksel düzeydeki riskleri tanıyor. Ankete katılan şirketlerin %90’ı fiziksel riskleri çok önemli bir etken olarak kabul ediyor. Şirketler (%45 ile), karbon vergilerini ve emisyon ticareti sisteminin geliştirilmesini iklim değişikliğine dair politika seviyesinde en önemli risk olarak tanımlıyor. Şirketlerin yüzde 61%i ise karbon vergilerini bir politika risk faktörü olarak görüyor. Türk şirketlerinin sadece %16’sı karbon ücretlendirmesi uygularken, %22’si ise 2019’da uygulamak üzere hazırlandıklarını beyan ediyor.

İtibar ve marka değeri şirketlerin büyük kısmının strateji ve uzun dönemli sürdürülebilirliğinin merkezinde yer alıyor ve şirketlerin %63’ü iklim değişikliği bağlantılı itibar meseleleri ve/veya müşteri davranışındaki değişikliklerin önemli bir risk teşkil ettiğini belirtiyor. Türk şirketlerinin %76’sı bu risklerin altını çiziyor.

Araştırmada diğer öne çıkan noktalar şu şekilde sıralanabilir:

Yönetişim: İklim bağlantılı risk ve fırsatlar çerçevesinde kurum yönetimi

  • Avrupalı şirketler iklim değişikliğine dair yönetim kurulu gözetiminde başı  çekiyor.
  • Şirketlerin %82’sinde iklim bağlantılı risk ve fırsatlara dair yönetim kurulu düzeyinde gözetim yapılıyor. Yalnızca %12’si yönetim kurulu üyelerine iklim değişikliği konularının kurum içinde yönetimi için parasal ve parasal olmayan destek sağlıyor.
  • İklim değişikliği konularının yönetimi ve gözetimi yaklaşımlarına sektör bazında bakıldığında ise, Kuzey Amerikalı ve Avrupalı şirketlerin arasında benzer modellere rastlanıyor.
  • Toplumsal perspektiften bakıldığında, bilişim sektörü hem gözetim hem de eylem konularında geride kalmış durumda. Enerji sektöründe ise iklim bağlantılı risk ve fırsatlara dair yönetim kurulu gözetimi ortalama düzeyde ve iklim bağlantılı konularda parasal ve parasal olmayan destek sağlayan şirket sayısı sadece %6 oranında.

Strateji: İklim bağlantılı risk ve fırsatlarının kurum faaliyetleri, strateji ve finansal planlama üzerindeki mevcut ve olası etkileri

  • İş dünyasının odağı kısa vadeli olmaya devam ediyor: Her ne kadar şirketlerin %92’si stratejilerine iklim değişikliğini dahil ettiklerini beyan etmiş olsa bile, daha ziyade kısa vadedeki risk ve fırsatları dikkate alıyorlar. Altı yılın ötesi için ise bu şirketlerin sadece %28’si en az bir düzenleyici (dönüşüm) riskini, %34’ü doğal afet ve değişen iklimin çevre üzerindeki geniş etkileri gibi risklerden en az birini dikkate alıyor.
  • Her ne kadar şirket yönetim kurullarının %82’si iklim bağlantılı risk ve fırsat denetimi yapıyor olsa da şirketlerin sadece %46’sı yönetim kuruluna yılda bir kereden fazla gelişme raporu değerlendirmesi sunuyor.
  • Her ne kadar şirketlerin sadece %45’i tarafından risk olarak belirtilseler bile, şirketler tarafından tanımlanan temel iklim bağlantılı politika risklerinden biri karbon vergileri ya da ya da emisyon üst sınır ve ticareti sistemi geliştirilmesi. Petrol ya da karbon vergileri Birleşik Krallık’taki şirketlerin %76’sı ve Fransız ve Türk şirketlerin %61’i tarafından bir politika riski faktörü olarak tanımlarken, Çinli şirketlerin %21’i, Avusturya ve Alman şirketlerinin ise %27’si bu tanımı yapıyor.

Risk Yönetimi: Kurumun iklim bağlantılı risklerin tanımı, değerlendirmesi ve yönetimde kullandığı süreçler.

  • Risk yönetimi süreçlerinin odağı kısa vadeli olmaya devam ediyor. Şirketlerin yalnızca %50’sinde bütünleşik ya da spesifik iklim değişikliği risk yönetim süreçleri altı yıldan sonrasını ele alıyor.
  • İtibar riski yönetimi ise finansman fırsatları ve yatırımcı öncelliklerinden ziyade müşteri değişikliğinin yol açacağı etkilere odaklanmaya devam ediyor.
  • On şirketten dokuzu iklim değişikliğinin fiziksel ve dönüşüm risklerinin farkında ancak bazı risklere coğrafi açıdan dirençli olunması algılanan risk düzeyini etkiliyor.

Metrik Ölçekler ve Hedefler: İklimle ilgili risk ve fırsatların değerlendirme ve yönetiminde kullanılan metrik ölçekler ve hedefler.

  • Şirketlerin yalnızca %68’si 2016’dan bu yana emisyon azaltım girişimlerine bağlı olarak emisyonlarında düşüş yaşandığını bildirdi. Şirketlerin %36’sı ise emisyonlarında artış bildirdi.
  • Şirketlerin %95’i Kapsam 1 ve/veya Kapsam 2 seragazı emisyonlarını açıklıyor. Şirketlerin yalnızca %78’si, karbon ayak izine büyük etkisi olmasına rağmen, en az bir tane Kapsam 3 kategorisi bildiriyor. Üç kapsamı en az açıklayan şirketler ise Çin şirketleri.
  • Karbon ücretlendirme uygulaması kullanımı yetersiz olmaya devam ediyor: Halihazırda şirketlerin yalnızca %21’i bir karbon ücretlendirme uygulaması kullanıyor, ancak 2019 yılına kadar bu orana %16 eklenmesi bekleniyor. Amerika Birleşik Devletleri en az mevcut ya da öngörülen karbon ücretlendirme uygulaması kullanımı bildiren ülke.