;
Ekonomi

Arap Ülkelerinde Yenilenebilir Kapasitesi Yarı Yarıya Arttı

yenilenebilir

Bölgede Mayıs 2022’den bu yana 6,9 GW’lık büyük ölçekli güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesi eklendi, bu rakam geçen yıla göre %57 artış gösteriyor ancak 343 GW’lık gaz ve petrol santrallarının yerini almak için yaklaşık 500 GW’lık güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesine ihtiyaç duyulacak.

Kirletici kömür, petrol ve doğalgazı terk edip, daha temiz enerji üretimi ile azaltım çalışmalarının güçlendirilmesi dünyanın ana iklim hedeflerinden birini oluşturuyor. Global Energy Monitor tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre de, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın Arapça konuşan ülkeleri yenilenebilir enerji kapasitesini %57 artırarak 19 GW’a yükseltti ve 2024 yılına kadar bu rakamın yarı yarıya artması bekleniyor, ancak bölgenin mevcut gaz yakıtlı üretimin yerini alabilmesi için hâlâ bunun 20 katı yenilenebilir enerjiye ihtiyacı var.

Fosil yakıtların merkezi için ileri bir adım olsa da, geçen yıl eklenen yenilenebilir enerji kapasitesi bölgenin emsallerine kıyasla nispeten iddiasız ve bölgedeki petrol ve gazın büyük rolü karşısında küçük kalıyor.

Aynı dönemde, benzer nüfus büyüklüğüne ve gayri safi yurtiçi hasılaya sahip bir bölge olan Güney Amerika’da dört kat daha fazla yenilenebilir enerji (32 GW) devreye alındı ve sadece Brezilya 14 GW’ın üzerinde büyük ölçekli güneş ve rüzgâr enerjisi ekledi.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki 343 GW’lık gaz ve petrol santrallarından elde edilen elektrik üretimini ikame etmek için yaklaşık 500 GW’lık güneş ve rüzgar kapasitesine ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde, yenilenebilir enerji kaynaklarındaki bu ilerlemenin ne denli yetersiz olduğu da ortaya çıkıyor.

Rapor, bölgedeki 23 ulus devletten ikisi hariç hepsinin geçtiğimiz yıl rüzgar ve güneş enerjisi planlarını artırdığını ve sekiz ülkenin 12 ay öncesine göre en az üç kat daha fazla potansiyel kapasiteye (ilan edilmiş, inşaat öncesi veya inşaat halindeki projeler) sahip olduğunu gösteriyor.

Bölgenin potansiyel kapasitesi geçtiğimiz yıl 292 GW artarak ABD ve Kanada’daki toplam potansiyel kapasitenin toplamından daha fazla oldu.

Ancak, bu potansiyel kapasitenin yarısından fazlası (%60) yeşil hidrojen üretimi veya doğrudan ihracat için ayrıldı. Yeşil hidrojen, petrol ve doğalgaza bağımlı bu ülkeler için ekonomik çeşitlendirme için bir araç sunabilir, ancak daha yüksek risk taşır ve yerel elektrik kullanımının karbonsuzlaştırılmasına katkıda bulunmaz.

Global Energy Monitor Küresel Güneş Enerjisi Takibi Proje Yöneticisi Kasandra O’Malia, “Geçen yılki rüzgar ve güneş enerjisi ilaveleri bölge için doğru yönde atılmış bir adımdır ancak petrol ve gazı tahtından indirmekten hala çok uzak. Sorun şu ki, bölgenin yeşil ekonomiye giden yolu büyük ölçüde hidrojen ihracatına dayanıyor ve bu da ne enerjiye erişim ne de karbonsuzlaştırma için tasarlanmamış kanıtlanmamış bir teknoloji” dedi.