;
Politika

AB Mahkemesi, İklim Krizinden Etkilenen Vatandaşları Geri Çevirdi

Foto: Morris Kemp

Avrupa Adalet Divanı, 10 aile ve temel hakları iklim krizinden etkilenen yerli Saami gençlik örgütü tarafından başlatılan dönüm noktası niteliğindeki “Halkın İklimi Davası“ndaki kararını açıkladı. Mahkeme, ilk mahkemenin (Avrupa Genel Mahkemesi) kararını onaylamaya ve davayı usul gerekçesiyle reddetmeye karar verdi. Bu karar bir kez daha AB’nin çevresel konularda adalete erişim eksikliğine ışık tutuyor.

2018’de Portekiz, İtalya, Fransa, Almanya, Romanya, Kenya, Fiji’den aileler ve yerli Sámi gençlerini temsil eden Sáminuorra derneği, emisyonların en az %40 oranında azaltılmasını kapsayan önceki 2030 iklim hedefi nedeniyle AB’yi mahkemeye götürmek için bir araya gelmişti. Davacılar, AB’nin hedefinin nesnel olarak iklim krizini önlemek için yetersiz olduğunu ve iklim değişikliğinin kötüleşen etkilerinden zaten etkilenen yaşam, sağlık, meslek ve mülkiyet hakları gibi insan haklarını korumada başarısız olduğunu savunmuştu.

Davacıların başvurularında sunduğu tüm bilimsel kanıtlara ve Mahkemenin iklim krizinin kendilerini etkilediğini kabul etmesine rağmen, Avrupa Adalet Divanı esaslar (AB’nin iklim eylemsizliği ve temel haklar üzerindeki etkileri) hakkında konuşmayı reddetti ve sadece usul kurallarına odaklandı. Mahkeme, davacıların, 1960’lı yıllara dayanan eski içtihat hukukuna dayanarak, AB’nin eylemsizliği nedeniyle AB’ye itiraz etme hakkına sahip olmadığını, bu nedenle bir bireyin böyle bir itiraz hakkı olabilmesi için bir AB yasama eyleminden “benzersiz bir şekilde” etkilenmesi gerektiğini açıkladı.

Mahkeme, bu benzersizlik kriterinin uygulanmaması durumunda, birçok insanın çevre gerekçesiyle AB’ye itiraz etmek için dava açabileceğinden korkuyor. AB mahkemelerinin bu yorumu, sorun ne kadar evrensel ve şiddetli olursa, o kadar az kişinin AB mahkemelerinde yasal koruma arayabileceği anlamına geldiğinden, bu, temel insan hakları ilkesiyle tam bir tezat oluşturuyor.

Avrupa’da artan sayıda ulusal mahkeme, Üye Devletleri iklim krizinden sorumlu tutmakta ve bazı durumlarda, vatandaşları mevcut ve gelecekteki iklim etkilerinden korumak adına seragazı emisyonlarını azaltmalarını hızlandırmalarını emrediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de “gündeme getirilen sorunların önemi ve aciliyeti” temelinde altı genç Portekizli tarafından başlatılan iklim davasına öncelik verdi.

AB mahkemeleri ise bu kararıyla, hükümetleri iklimdeki hareketsizliklerinden sorumlu tutmada önemli bir rol oynayan ulusal ve uluslar üstü mahkemelere katılamıyor. AB mahkemeleri iklim krizi hakkında konuşmayı reddetmesine rağmen, çok sayıda vatandaş, bilim insanı ve STK davacıları destekleyerek AB’nin seragazı emisyonlarının en az %55’e düşürülmesini hedefleyen 2030 iklim hedefinin hayata geçmesini sağladı. Ancak bu, AB’yi Paris Anlaşması kapsamındaki küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma yolunda, adil payını yerine getirmesinden hâlâ uzak.

AB mahkemelerinin kapılarını iklim etkilerinden etkilenen kişilere kapatma kararı, iklim acil durumunun ele alınmaması nedeniyle davacılar, hukuk uzmanları ve sivil toplum tarafından eleştirildi.

Halkın İklimi Davası’nın koordinatör avukatı Roda Verheyen “Bu aileler, haklarını korumak için AB hukuk sistemine güveniyorlar. Ancak AB mahkemeleri, iklim değişikliği bağlamında mevcut kuralları uygulayamadı. Bu yargı ikna edici değil ve yalnızca vatandaşların eylemden korkmasından söz ediyor. Vatandaşlarına adalete erişim hakkı vermek AB’ye zarar vermez, aksine onu güçlendirirdi” dedi. 

İklim Eylem Ağı (CAN) Avrupa Direktörü Wendel Trio ise  “İklim aciliyetinin her geçen gün artmasıyla, AB’nin iklim eylemini hızlandırması gerekiyor ve AB vatandaşları, tehlikeli iklim değişikliğinden kaçınmalarına yardımcı olmak için mahkemelerine güveniyor. Avrupa Adalet Divanı’nın, konuyu ele almayı reddederek ve kendisini eski usul kurallarının arkasına saklayarak diğer mahkemelerden uzak durması utanç verici. AB’nin, vatandaşları için anlamlı olmak adına, iyi işleyen bir demokrasiyi sağlamak için hesap verebilirliğin anahtar olduğunu kabul etmesi gerekiyor. AB, hem iklim eylemini artırarak hem de tüm vatandaşlarına adalete erişim sağlayarak vatandaşlarının korumasını acilen artırmalıdır” dedi.

Halkın İklimi Davası’nın davacıları, AB Mahkemesi ve AB parlamenterlerine, iklim değişikliğinden etkilenen vatandaşlara kulaklarını tıkayarak iklim krizini çözemeyeceklerini hatırlattı.

Yerli Sámi gençlik organizasyonunu temsil eden Sanna Vannar “Sámi halkı her gün iklim krizinin ortasında yaşıyor. İklim krizinin ren geyiklerini, doğayı ve kültürümüzü nasıl etkilediğini görüyoruz. Uzun zamandır bu değişiklikler ve etkileri hakkında konuşuyoruz. Maalesef kimse dinlemedi. Beni o kadar kızdırıyor ve sinirlendiriyor ki, AB bu sorunu ciddiye almıyor ve acil bir durum gibi ele almıyor – çünkü bu Avrupa’nın yerli halkları için bir acil durum” diye konuştu.

Alman davacılar Maike ve Michael Recktenwald ise, “Bu davayı, bizim gibi adalarda yaşayan insanlara ve gelecek nesiller adına iklim adaleti talep etmek için başlattık. Adamızda her gün iklim değişikliğinin etkilerini görüyoruz. Mahkemenin kararı bizi durdurmayacak. Giderek daha fazla insan iklim krizinden etkilendikçe, iklim hareketi büyümeye, güçlenmeye ve adalet talep etmeye devam edecek. Şu anda Federal Anayasa Mahkemesi’nde Alman İklim Yasası’na meydan okuyan oğlumuz Lüke ile birlikte, büyük emisyon kaynağı ülkeleri sorumlu tutmak, tutarlı iklim korumasını uygulamak ve temel haklarımızı garanti altına almak için yasal mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Davacı Portekizli çiftçi Alfredo Sendim ise “Mahkemenin kararı hayal kırıklığı yaratıyor, ancak pes etmeyeceğiz. Haklarımızı korumaya devam edeceğiz ve AB karar vericileri vatandaşlarını dinleyene ve iklim değişikliğini öncelik olarak alana kadar iklimin korunmasını talep edeceğiz. Portekiz, sık görülen kuraklıklardan çok etkileniyor. Günümüzde mevcut iklim koşullarına uyum sağlamak ve doğanın döngüsünü takip etmeyi amaçlayan sürdürülebilir tarım çiftçiliğimizi sürdürmek neredeyse imkansız hale geldi. Tarihin akışını değiştirmek ve gelecek nesiller için daha güvenli bir geleceğe sahip olmak için hâlâ vaktimiz var, ancak bunu yapmak için hemen harekete geçmeliyiz. Aksi takdirde çocuklarımın ve diğer birçok vatandaşın geleceği tehlikeye girecek” diye konuştu.