;
Politika

IEA: Kritik Mineraller Krizine Dair İlk Sinyaller Gelmeye Başladı

kritik mineraller

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, enerji güvenliği için en büyük riskin kritik mineraller alanında olduğunu söylerken, “Kritik mineraller olmazsa bütün bu zincir felce ve ekonomi inkıtaya uğrayabilir. Tek bir ülkenin %70-80’lere dayanan hakimiyeti her zaman tehlikelidir. Bu yüzden, 1970’lerde gördüğümüz petrol krizine benzer bir ‘kritik mineraller krizi’ umarım yaşamayız ama bununla ilgili ilk sinyaller gelmeye başladı” diye konuştu.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, küresel enerji sektöründeki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bir ülkeye, kaynağa veya ticaret yolunda herhangi bir ülkenin veya dünya ekonomisinin bağımlı olmasının her zaman büyük bir risk oluşturduğunu dile getiren Birol, enerji güvenliğinin bir numaralı “altın kuralının” çeşitlendirme olduğuna işaret etti.

Birol, kritik mineral tedarikinde çeşitlendirme yerine konsantrasyon görüldüğünü ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şu anda enerji güvenliği için en büyük riskin kritik mineraller alanında olduğunu düşünüyorum. Ancak kritik mineraller enerji sektörünün yanı sıra, sanayi, yapay zeka ve savunma teknolojileri dahil birçok sektör için çok önemli. Kritik mineraller olmazsa bütün bu zincir felce ve ekonomi inkıtaya uğrayabilir. Tek bir ülkenin %70-80’lere dayanan hakimiyeti her zaman tehlikelidir. Bu yüzden, 1970’lerde gördüğümüz petrol krizine benzer bir ‘kritik mineraller krizi’ umarım yaşamayız ama bununla ilgili ilk sinyaller gelmeye başladı.”

Bu yıl Nisan’da Çin’in nadir toprak elementleri ihracatına sınır getirdiğini anımsatan Birol, bu durumun dünyanın hemen her yerindeki otomobil imalat sektöründe büyük bir paniğe yol açtığını anlattı.

Birol, birkaç hafta sonra Çin’in bu kararı geri çektiğini belirterek, “Şu anda dünyadaki nadir toprak elementlerinin rafinajının %91’i Çin’de. Bu durumu fark eden ABD, Avrupa, Malezya, Hindistan, Avustralya ve Kanada gibi birçok ülke çeşitlendirme sağlamak için birçok proje yapıyor. Eğer tüm bu projeler 10 yıl içinde gecikmesiz olarak tamamlanırsa bu %91’lik hakimiyet ancak %75’e inecek. Çin hâlâ muazzam bir paya sahip olacak. Bu yüzden, bu durumun diğer enerji güvenliği risklerinin yanı sıra çok önemli ve yükselen bir enerji riski olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Birol, kritik minerallerde şu an bir tedarik kesintisi yaşanmasa bile, herhangi bir ülkenin elinde bu yönde bir koz bulunmasının o ülkeye ekonomiden dış politikaya kadar önemli avantaj sağlayabileceğini sözlerine ekledi.

20 Stratejik Kritik Mineralin 19’unun Rafine Süreçlerinde Çin Hakimiyeti

Kritik mineraller, temiz enerji teknolojileri başta olmak üzere çip ve otomobil üretimi, savunma sanayi teknolojileri, veri merkezleri ve yapay zeka teknolojileri gibi birçok kritik sektörde önemli rol oynuyor.

IEA’nın bu ay yayımladığı Dünya Enerji Görünümü (WEO) raporuna göre, enerji sektöründe yoğun olarak kullanılan ve aralarında bakır, nikel, kobaltın da bulunduğu 20 stratejik kritik mineralin 19’unun rafine süreçlerinde Çin hakimiyeti bulunuyor.

Kasım 2025 itibarıyla, söz konusu 20 kritik mineralin yarısından fazlası ihracat kontrollerine tabi tutuluyor. Giderek yaygınlaşan yapay zeka teknolojileri, elektrik talebinin yanı sıra kritik minerallere yönelik talebi de artırıyor.

IEA’ya göre, veri merkezleri ve enerji sektörü arasındaki ilişkide elektrik talebinin yanı sıra kritik minerallere ilişkin tedarik zincirleri de önemli rol oynayacak ancak bu tedarik zincirleri ve veri merkezlerinin bu alandaki yeri henüz tam olarak anlaşılmış değil.

Çin, çip üretiminde kullanılan kritik minerallerin üretimi ve tedarikinde de hakim konumda. Veri merkezleri sunucuları ve fiber optik kablolarda kullanılan çiplerdeki yüksek saflıktaki silisyumun %95’ini Çin rafine ediyor. Ayrıca Çin, %44’lük pazar payıyla veri merkezlerindeki güç transformatörleri, elektrik tesisatı ve çip üzeri elektrik devreleri için önem taşıyan rafine bakırda da dünyanın en büyük üreticisi.

Söz konusu teknolojilerin ilerlemesinde bir aksama yaşanmaması için, ülkelerin kritik mineral tedarikinde kaynak ve ticaret yollarını çeşitlendirmesi ve bu alandaki projeleri hızlandırmasına ihtiyaç duyuluyor.