;
Bilim

2020’nin İlk 8 Ayında Yayımlanan En Önemli 13 İklim Değişikliği Raporu

Bu yılın başından beri iklim değişikliğine dikkat çeken bu ücretsiz çalışmalar ve raporlar gıda güvenliği, ABD’deki sel riskleri, yenilenebilir enerji ve çok daha fazlası hakkında en son bilgileri içeriyor.

Haber: Michael Svoboda

Çeviri: S. Sena Akkoç

2020’nin sadece ilk yarısında ortaya konan raporların sayısına bakılırsa yeni koronavirüs, iklim değişikliğine dikkat çeken uluslararası, ulusal ve sivil toplum çalışmalarını yavaşlatmadı.

Bu iyi bir şey; çünkü atmosfere giren seragazı miktarının geçici olarak azaltmasına rağmen koronavirüs krizi, yıllardır yakılan fosil yakıtlardan sonra karbondioksitin iklimsel etkilerini yavaşlatmak için hiçbir şey yapmadı. Gezegen hâlâ ısınıyor, okyanuslar hâlâ asitleniyor ve giderek daha fazla insan bunun sonuçlarıyla yüzleşiyor.

Kitap önerilerimizin bu sayısında, Yale Climate Connections, su, ulusal güvenlik, medya, sağlık, gıda, finans, enerji ve iklim ve çevresel adalet konuları üzerine bir rapor serisine dikkat çekiyor.

Okuyucular ayrıca, genişlikten çok derinlik sağlayan daha uzun bir rapor listesinin de bağlantılarını bulabilirler. Örneğin gıda güvenliği, yılın başından bu yana yayımlanan altı ayrı raporun konusu, ancak bu ayın listesine yalnızca biri dahil edildi.

13 raporun açıklamaları, yayıncıların sağladığı kopyalardan uyarlandı. Aşağıda profili verilen ve daha geniş kapsamlı listeye dahil olan tüm raporlar, çevrimiçi olarak pdf biçiminde ücretsiz olarak mevcut. Ancak bazıları için, okuyucuların raporları yayınlayan kuruluşlara kaydolması gerekebiliyor.

  • State of the Climate 2019: J. Blunden ve D.S. Arndt tarafından düzenlenen American Meteorological Society Bültenine Özel Ek (BAMS 2020, 435 sayfa, buradan ücretsiz indirilebilir; 10 sayfalık özet de dahil)

NOAA’nın Ulusal Çevresel Bilgi Merkezleri tarafından derlenen ve Amerikan Meteoroloji Derneği Bültenine ek olarak yayımlanan İklim Durumu Raporu, küresel iklim göstergeleri, önemli hava olayları ile kara, su, buz ve uzayda kurulan izleme istasyonları ve izleme araçları tarafından toplanan diğer veriler hakkında ayrıntılı bir güncelleme veriyor.

“2019’da İklimin Durumu”, 1996’dan beri Bülten tarafından yayımlanan yıllık değerlendirmenin 30. yayını. Her cildin ana işlevi, iklim sistemi bileşenlerinin durumunu ve yörüngesini belgelemek. Bununla birlikte, bir seri halinde yayımlanan rapor aynı zamanda kapasitemizin durumunu, yörüngesini ve iklim sistemini gözlemleme kararlılığımızı da belgeliyor.

Kâr amacı gütmeyen araştırma ve teknoloji grubu First Street Foundation, ülkedeki 142 milyondan fazla ev ve mülk için sel riski verilerini kamuya açtı. Veriler, ABD’deki her mülke, otuz yıllık bir ipotek boyunca kümülatif sel riskine bağlı olarak bir “sel katsayısı” saptıyor. Model, değişen deniz seviyelerini, ısınan deniz yüzeyini, atmosferik sıcaklıkları ve değişen yağış modellerini ayarlarken, ciddi risk altındaki mülk sayısının 2050 yılına kadar 16,2 milyona çıkacağını tespit etti. “İlk Yıllık Ulusal Sel Riski Değerlendirmesi: Amerika’nın Büyüyen Riskini Tanımlamak”, First Street Foundation Modelinin önemli ulusal, eyalet ve şehir bulgularına dikkat çekiyor.

İklim değişikliği, temel insan ihtiyaçları için suyun mevcudiyetini, kalitesini ve miktarını etkileyerek potansiyel olarak milyarlarca insanın su ve sanitasyon haklarından etkin bir şekilde yararlanılmasını tehdit edecek. Su döngüsündeki değişiklikler aynı zamanda enerji üretimi, gıda güvenliği, insan sağlığı, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması için de riskler oluşturacak. “2020 BM Dünya Su Kalkınma” raporu, su yönetiminin iyileştirilmesi sırasında karşılaşılabilecek zorluklara odaklanıyor. İklim değişikliğine uyum ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmeyi su sorunu üzerinden birleştirmek, su temini ve arıtma hizmetlerinin sunumunu iyileştiren ve afet riskinin azaltılması dahil olmak üzere iklim değişikliğinin hem nedenleri hem de sonuçlarıyla mücadele eden bir kazan-kazan önerisi.

Bu yıl, BM’nin yıllık “Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu” raporu, uygun fiyatlı sağlıklı diyetler için gıda sistemlerinin dönüştürülmesine odaklanıyor. Dünya genelinde bölgelere ve farklı gelişim seviyelerine göre sağlıklı beslenme maliyetlerini ve satın alınabilirliğini analiz ediyor. Raporda mevcut gıda tüketim kalıplarımızla ilgili “gizli” sağlık ve iklim değişikliği maliyetlerinin yanı sıra sürdürülebilirlik konusunu içeren sağlıklı diyetlere geçilmesiyle yapılacak maddi tasarruf hakkında yeni analizler sunuluyor. Aynı zamanda mevcut gıda sistemlerini dönüştürmek ve herkes için uygun maliyetli sağlıklı beslenme için politika önerileri de sunuluyor. Sıfır Açlık – Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 2’ye ulaşmak için bu çabalar çok önemli.

Çevresel sebeplere dayanan hastalıkların yükü yüksek ve kalıcıyken (tüm ölümlerin yaklaşık dörtte biri) küresel iklim değişikliği ve hızlı kentleşme daha da fazla sağlık endişesi yaratıyor. Buna yanıt olarak tüm politikalarda sağlığı hesaba katarak hastalıkları önleme ve sağlık sektörünün geliştirilmesi üzerinden çevresel risklerle mücadele etme şeklimizi dönüştürmek için sağlık, çevre ve iklim değişikliği üzerine yeni bir küresel strateji geliştirildi. Bu stratejinin güçlendirilmiş bir sağlık sektörü, yeterli yönetim mekanizmaları ve gelişmiş iletişim ile desteklenmesi ve böylece de sağlıklı çevreler için bir talep yaratması gerekiyor. Yeni strateji yerinde oldu, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemine ve GPW13’e yanıt veriyor ve bunlarla uyumlu.

Isınan bir dünyada refah ve medeniyet, soğumaya erişime giderek daha bağlı hale geldi. Ancak artan soğutma talebi, hem HFC’lerin ve diğer soğutucuların sızıntıları hem de çoğunlukla fosil yakıt bazlı enerji sağlayan klimalar ve diğer soğutma ekipmanlarından kaynaklanan karbondioksit ve siyah karbon emisyonları yoluyla iklim değişikliğine önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Enerji verimliliği iyileştirmelerini süper kirletici soğutuculardan uzaklaşmayla birleştirerek dünya, önümüzdeki kırk yılda 210-460 gigaton karbondioksit değerinde (GtCO2e) kümülatif seragazı emisyonunu önleyebilir. Bu, 2018 seviyelerine göre kabaca dört- sekiz yıllık toplam yıllık küresel seragazı emisyonlarına eşit.

Çoğu çalışma, 2050 yılına kadar elektrik güç sistemlerinin karbondan arındırılmasını hedefliyor. Ancak bu rapor, en son yenilenebilir enerji ve pil maliyeti verileriyle hedefe bu sürenin yarısı kadar bir sürede ulaşabileceğimizi gösteriyor. ABD, 2035 yılına kadar ülke çapında %90 oranında karbonsuz temiz elektriğe, tüketicilere hiçbir ekstra maliyet çıkarmadan ve yeni fosil yakıt tesisleri olmadan güvenilir bir şekilde ulaşabilir. Önümüzdeki 15 yıl içinde %90 hedefine ulaşma doğrultusunda, ekonomiye 1.7 trilyon dolarlık bir katkı sağlanabilir. Her yıl enerji sektöründe 500.000’den fazla istihdamı destekleyebilir ve ekonomi genelinde emisyonları %27 azaltabiliriz. Bu gelecek, aynı zamanda tüm mevcut kömür santrallarını 2035 yılına kadar emekliye ayırıyor, doğalgaz üretimini %70 oranında düşürüyor ve 2050 yılına kadar yaklaşık 85.000 erken ölümü de engelliyor. Ancak güçlü politika reformları olmazsa bu gelecek kaybedilecek.

Bu Ceres raporu, ABD ekonomisinin istikrarını ve rekabet gücünü korumaktan sorumlu ABD finansal düzenleyicilerinin, iklim değişikliğini sistemik bir risk olarak kabul etmesi ve harekete geçmesi gerektiğini gösteriyor. Rapor ayrıca Federal Rezerv Bankası (Fed), Para Birimi Denetleyici Ofisi (OCC), Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC), Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu ( SEC), Emtia Vadeli İşlemler Ticaret Komisyonu (CTFC), eyalet ve federal sigorta düzenleyicileri, Federal Konut Finansmanı Kurumu (FHFA) ve Finansal İstikrar Gözetim Konseyi (FSOC) dahil kilit finansal düzenleyicilere 50’den fazla öneride bulunuyor.

İklim değişikliği 21. yüzyılda barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit ve etkileri herkes tarafından eşit olarak hissedilmiyor. Cinsiyet normları ve güç dinamikleri, farklı geçmişlere sahip kadın ve erkeklerin değişen iklimde güvensizliği nasıl deneyimlediğini veya bu güvensizliğe nasıl katkıda bulunduğunu da şekillendiriyor. Araştırma ve programlama deneyiminden elde edilen bir dizi vaka incelemesine dayanan bu rapor, cinsiyet, iklim ve güvenliğin ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu anlamak için kapsamlı bir çerçeve sunuyor. Rapor, mevcut küresel gündemlerde eylem için giriş noktalarını değerlendiriyor ve politikacıların, kalkınma uygulayıcılarının (development practitioners) ve bağışçıların birbiriyle ilişkili barış ve güvenlik, iklim eylemi ve cinsiyet eşitliği hedeflerini nasıl ilerletebileceklerine dair somut öneriler sunuyor.

Bu rapor, iklim kaynaklı yerinden edilmenin nedenlerini ve sonuçlarını ve iklim değişikliği, yoksulluk ve cinsiyet eşitsizliğinin üçlü adaletsizliğinin dönüştürücü eylemle nasıl karşılanması gerektiğini ana hatlarıyla açıklıyor. CARE, temel bilimsel bulguların yanı sıra kendi deneyimlerine ve en önemlisi CARE’ın bileşik riskleri yönetirken desteklemeye çalıştığı kişilerin yani savunmasız durumdaki kadınlar ve kızların deneyimlerinden yararlanıyor. İklim kaynaklı yerinden edilmeyi cinsiyet ve insan hakları temelli bir yolla ele almak için CARE, ilgili tüm aktörleri daha güvenli, daha adil, kapsayıcı ve dirençli bir gelecek inşa etmeye davet ediyor.

Toprak ve çevre savunucuları, yıllardır iklim değişikliğine karşı ilk savunma hattı oldu. Zaman zaman ormanlar, gökyüzü, sulak alanlar, okyanuslar ve biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarından geçen şirketlere meydan okudular. Yine de işletmeler, finansörler ve hükümetler, bu savunucuların hayati ve barışçıl çalışmalarını korumada başarısız oluyor. İklim krizi, tartışmasız karşı karşıya olduğumuz en büyük küresel ve varoluşsal tehdit. İklim krizi ağırlaştıkça diğer birçok sorunu da kötüleştirecek. Sormamız gereken soru, gezegenimiz ve insanlar için daha iyi, daha yeşil bir gelecek inşa etmek isteyip istemediğimiz. Cevap ise, arazi ve çevre savunucularının nesillerdir sürdürdüğü liderliği, kampanyaları ve çözümleri takip etmekte yatıyor.

Plastik her alanda yaygın hale geldi. Çok yönlü, ucuz ve kullanışlı olduğu için paketli yiyeceklerden ve tek kullanımlık şişelerden vücut temizliği ürünlerindeki mikro parçacıklara kadar birçok yerde, ambalaj olarak veya ürünlerin içerisinde yaygın olarak kullanılıyor. Ancak bu rahatlığın bir bedeli var: Plastik atık, okyanusa yılda yaklaşık 11 milyon metrik ton hızla giriyor. Peki buraya nasıl geldik? Büyük miktarlarda plastik ürettik, ancak kullanımlarını düzgün bir şekilde düzenlemenin veya yönetmenin birkaç yolu var: “Plastik Dalgayı Kırmak”, önümüzdeki 20 yıl içinde okyanusa yıllık plastik akışını yaklaşık % 80 oranında azaltabileceğimizi gösteriyor. Ancak bu hedefe tek bir çözüm ile ulaşılamaz; plastik dalgayı ancak birkaç acil, hırslı ve uyumlu eylemle kırabiliriz.

İşbirliğine dayalı gazetecilik programının bir parçası olarak, Montclair Eyalet Üniversitesi’ndeki the Center for Cooperative Media (CCM), gazetecilik işbirliklerini takip ediyor. 2019’un başlarında, rekor seviyedeki en büyük işbirliği olan Covering Climate Now’ın başlatılmasıyla iklim değişikliği işbirliklerinin sayısı artmaya başladı. CCM, gazetecilerin bu konuyu ve ilgili tüm konuları ele almak için nasıl birlikte çalıştıklarına bir göz atmaya karar verdi. Sonuç ise Caroline Porter’ın araştırmasıyla yazılan yeni rapor oldu.

Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.