;
Afetler Bilim Ekonomi Politika

2019’u Geride Bırakırken: İklim Krizine Dair Yaşananlar

2019 biterken, iklim krizi ve eylemsizlik arasındaki fark giderek derinleşiyor. İklim acil eylemi talebi daha güçlü bir şekilde yankılanırken hükümetlerin umursamaz tavrı endişeleri artırıyor…

Emisyon azaltımlarında daha hızlı ve iddialı hedeflerle eyleme geçilmesi yönündeki baskı 2019 yılında ivme kazanırken ülkeler, bölgeler, şehirler ve şirketler arasındaki birlik de bu baskıyı artırıyor.

Dünya çapında iklim krizinin gerçekleri hiç bu kadar göze çarpmamıştı. Ancak en kırılgan bölgelere yardım etmek için gerekli destek yok. Bilim insanları ise harekete geçmek için gereken zamanın daraldığı konusunda uyarılarına devam ediyor.

Paris Anlaşması’nın temelini oluşturan çok taraflı düzen ve küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutmak için gereken küresel taahhütler ise sağ popülist iktidarların dünya çapında artması ile tehdit altında.

Donald Trump ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çekmek için yasal süreci başlattı. Jair Bolsonaro ise Amazonları büyük tarımsal iş çıkarlarına açmak için çalışıyor. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomiler ise ABD’nin anlaşmadan geri çekilmesinin arkasına saklanıyor.

Halklar İklim Eylemi Talep Ediyor

İddialı iklim eylemleri alınması yönündeki kamu baskısı hiç bu kadar güçlü olmamıştı ve batının ötesinde yankı bulan gerçeklikler de medyada bu kadar yer etmemişti.

İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg, binlerce genç iklim aktivistine ilham kaynağı olarak, hükümetlerinin emisyon azaltımında bulunma çağrısını güçlü bir şekilde yineledi.

Milyonlarca insan Eylül ayında, Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlandırma taahhüdünü yerine getirme çağrısında bulunmak adına sokaklara çıktı.

İngiltere’de, binlerce insanın katılımı ile büyüyen şiddetsiz sivil itaatsizlik hareketi Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) aktivistleri gerçekleştirdikleri iklim eylemleri esnasında tutuklandı ve tutuklanmaya devam ediyor. Extinction Rebellion aktivistleri zengin ülkelerin 10 yıl içerisinde sıfır emisyon hedefine ulaşmaları taahhüdünde bulunmalarını talep ediyor.

İklim Haber ve KONDA Araştırma tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı 2019” adlı araştırmanın sonuçları Temmuz ayında yayımlandı. Türkiye çapında 2745 kişi ile yüz yüze yapılan anket, kamuoyunun ülkemizdeki iklim krizi ve onun etkileri, afetler ile iklim konusunda hükümet ve belediyelerin çalışmaları hakkında görüşlerini gözler önüne seriyor. Türkiye’de her iki kişiden birine göre iklim krizinin etkileri ülkemizde şimdiden hissediliyor, toplumun %61’i ise bu durumdan endişeli. Aynı zamanda toplumun %71’i afetlerin arttığını ve bunun sebebinin iklim değişikliği olduğunu düşünüyor. Hükümetlerin ve belediyelerin iklim eylemlerini de değerlendiren katılımcıların %55’i bu konuda çaba gösterilmediğini ifade ediyor.

İklim hareketi yıkıcı güç dinamiklerine ve şiddet içeren bir çalışma ortamına alışık değil. Ancak Climate Home News’ten (CHN) Megan Darby’nin bu yıl yaptığı çok önemli bir inceleme, en büyük iklim hareketi ağları arasında bulunan Uluslararası İklim Eylem Ağı’nın (Climate Action Network International) eski başkanı Wael Hmaidan’ın yaptığı zorbalık ve tacizi ortaya çıkardı.

CHN ayrıca BM’in eski biyoçeşitlilik başkanı Cristiana Paşca Palmer’in istifası öncesi ırkçılık suçlamalarını da ortaya çıkardı.

Türkiye’den 24 Belediye “İklim için Biz Varız” Dedi!

Altısı Büyükşehir Belediyesi olmak üzere 24 belediye Boğaziçi Üniversitesi’nde bir araya gelerek “İklim İçin Biz Varız” deklarasyonunu imzaladıklarını açıkladı. Belediyeler Paris İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutma hedefine yönelik çalışmalarda bulunacaklarını taahhüt etti.

İklim İçin Kentler deklarasyonunu, deklarasyon imzacıları adına “İklim İçin Biz Varız” diyerek okuyan Adana Büyükşehir Belediyesi Zeydan Karalar, kentlerin iklim krizindeki rolüne dikkat çekti. Karalar, deklarasyonun küresel ölçekte doğal kaynak tüketiminin %75’inden, karbondioksit salımlarının %70’inden sorumlu olan kentlerin iklim değişikliğinin faili olduğunu vurguladığını söylerken, adil, eşitlikçi ve yaşanabilir bir gelecek için iklim krizine karşı herkesin somut adımlar atması gerektiğini söyledi.

İklim Krizinin Etkileri

Su kıtlıkları, kuraklık, sel, taşkınlar ve yangınlar Kaliforniya’dan Avustralya’ya, Mozambik’ten Hindistan’a en kırılgan toplulukları en yıkıcı şekilde etkiledi.

CHN’den Natalie Sauer ise Sibirya’da tayga ormanlarında gerçekleşen yasa dışı madencilik çalışmalarını bildirirken, Fabiano Maisonnave Bolsonaro yönetimindeki Amazonlar’da yerli halkın yaşadığı zorlukları gözler önüne serdi.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayımladığı iki önemli rapor, küresel ısınmanın kara ve okyanuslardaki ve kıyı toplulukları ile tarım üzerinde yarattığı etkileri gözler önüne serdi.

Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Uzun, Türkiye’deki nüfus artışı ve sanayileşme hızı göz önünde bulundurulduğunda yakın gelecekte su kıtlığı yaşanabileceğini söyledi.

Küresel emisyonları inceleyen en detaylı bilimsel çalışmalardan biri olan Küresel Karbon Bütçesi 2019 raporu Aralık ayının başında açıklandı. Çalışma küresel seragazı emisyonlarının 2018 yılında olduğu gibi 2019 yılında da artmaya devam ettiğini gösteriyor. Rapor, kömürde küresel bir düşüş olmasına ve bunun sevindirici olmasına rağmen, özellikle doğalgaz ve petrol kullanımına bağlı olarak emisyonların 2019 yılında %0.6 oranında artış gösterdiğini belirtiyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO), her yıl düzenli olarak yayımladığı State of The Climate 2019 (İklim Durumu 2019) raporunu 3 Aralık’ta kamuoyu ile paylaştı. Beş yıllık (2015-2019) ve 10 yıllık (2010-2019) ortalama sıcaklıklarının bugüne kadar kaydedilen en yüksek sıcaklıklar olduğu kesinlik kazanmak üzere. WMO’ya göre, 2019 yılı kaydedilen en sıcak ikinci veya üçüncü yıl olarak tarihe geçecek. Öte yandan Met Office’ın tahminlerine göre 2020’nin kaydedilen en sıcak yıllardan biri olması bekleniyor.

“Konuşmalarla Değil, Planlarla Gelin”

BM Genel Sekreteri António Guterres, iklim hedeflerini artırması çağrısında bulundu. Guterres, hükümet liderlerinin konuşmalar ile değil, iddialı planlar ile gelmesi, 2030 yılına kadar emisyonlarını %45 azaltma taahhüdünde bulunması, yeni kömür santralı yapılmaması, fosil yakıt sübvansiyonlarının durdurulması ve 2050 yılında karbon nötr olunacak şekilde çalışmaları yönünde baskı yaptı.

Ancak Guterres’in çağrıları dünyanın en büyük emisyon üreticileri tarafında pek yankı uyandırmadı. Bu ülkeler New York’ta Eylül ayında gerçekleşen BM İklim Eylemi Zirvesi’ne, ekonomilerini karbonsuzlaştırma yönünde taahhütler içeren herhangi bir planla gelmedi.

AB Yenilendi

Mayıs ayında Strasbourg’da gerçekleşen AB Parlamentosu seçimlerini takiben Brüksel’de kurulan yeni AB Komisyonu, iklim değişikliğini öncelikli mesele haline getirdi. Komisyon, AB’nin 2030 yılı için emisyon oranlarını 1990 yılına göre %50 azaltma hedefini kabul etti.

Polonya dışındaki bütün üye devletler, 2050 itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşma konusunda uzlaştı. AB’nin bu planını ne kadar hızlı bir şekilde yasal olarak bağlayıcı hedefler haline getirip getirmeyeceği, ülkelerin önümüzdeki yılki hedeflerini de belirleyecek.

COP25’te Hayal Kırıklığı

Madrid’de gerçekleşen COP25, en uzun süren müzakere olarak rekor kırdı. İki gün uzamasına rağmen ülkeler, küresel bir karbon piyasası kurulması yönünde ortaklaşa bir karar alamadı ve hayal kırıklığı yarattı.

Zirve aynı zamanda ülkeler adına, önümüzdeki yıl iklim eylemlerini artırmaya hazır olduklarını göstermek için uygun bir zamandı. Küçük Ada Devletleri, gelişmekte olan ülkeler ve Avrupa ülkeleri iklim eylemi yönünde iyileştirme yapılmasını desteklerken, emisyonların büyük bir kısmından sorumlu birkaç ülke bu ilerlemenin önüne geçti.

Karbon piyasaları gibi COP25’te çözüme varamayan meseleler, önümüzdeki sene Glasgow’da gerçekleşecek COP26’ya ertelendi.

COP26’ya Giderken

2020’ye girerken, daha iddialı iklim planları ve küresel karbon piyasalarının yönetimine dair kuralların belirleneceği önergenin ele alınacağı COP26’ya ev sahipliği yapan İngiltere zorluklarla karşı karşıya.

Önümüzdeki yıl iklim eylemi açısından oldukça kritik. Gözler, iklim eylemlerini güçlendirmesi gereken hükümetler üzerinde olacak. Ayrıca en büyük emisyon üreticilerinden Çin’in Eylül 2020’de AB ile gerçekleştireceği zirvede, Çin’in AB ile uyumlu bir iklim eylem planı sunması bekleniyor.

COP26, ABD başkanlık seçimlerinden beş gün sonra başlayacak. Donald Trump ise tekrardan seçilmeyi beklerken, bu seçimin çıktısı iklim diplomasisini belirleyecek nitelikte.