Türkiye, su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor. Buna rağmen, yılda altı milyar metreküpe yakın sanal su, tarım ürünleriyle birlikte ihraç ediliyor. Bu miktar, İstanbul’un yedi yıllık evsel su ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde. Türkiye’nin en fazla ihraç edilen tarım ürünlerinin sanal su hacmini hesaplayan yeni bir çalışma, su ayak izi yüksek ancak ekonomik getirisi düşük ürünlerin de yüksek miktarlarda ihraç edildiğini ortaya koyuyor. Çalışmanın bulguları, Türkiye’nin su yönetiminde dış ticaret politikasının da dikkate alınması gerektiğine işaret ediyor.
YAZI: Prof. Dr. Gökşen Çapar
Türkiye’nin yıllık tarımsal ihracatının beraberinde getirdiği, görünmeyen bir maliyet var: Su. ‘‘Sanal su’’ kavramı, bir ürünün üretimi sırasında kullanılan toplam su miktarını ifade ediyor. Türkiye’nin 2013-2020 yılları arasında gerçekleştirdiği ortalama 32,3 milyar dolarlık tarımsal ihracat, yılda 5,9 milyar metreküplük sanal su ihracatına denk geliyor. Bu miktar, İstanbul’un yedi yıllık evsel su ihtiyacını karşılayabilecek seviyede.
Oysa Türkiye, su stresi yaşayan ve iklim değişikliğinin etkisiyle su kaynakları azalan bir ülke. Artan talebi karşılayabilmek, daha etkili bir su yönetimi gerektiriyor. Danışmanlığını yürüttüğüm, Ankara Üniversitesi Su Politikaları ve Güvenliği Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Buse Uçar İslam tarafında hazırlanan ve Türkiye’nin tarımsal ihracatının sanal su hacmini değerlendiren tez çalışması, su ayak izi yüksek ancak ekonomik getirisi düşük olan ürünlerin de büyük miktarlarda ihraç edildiğini ortaya koyuyor.
Bu durum, su ayak izi ve sanal su kavramlarının uluslararası ticarette dikkate alınmasının, Türkiye’nin su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından çarpıcı bir gelişme sağlayabileceğini gösteriyor.
Ürünlerle Birlikte Üretimde Kullanılan Suyu da İhraç Ediyoruz
Türkiye’nin yanı sıra Hollanda’dan ve Fas’tan da partner kurumların yer aldığı uluslararası bir proje kapsamında hazırlanan tez çalışmasında, Türkiye’nin sanal su ihracatı hakkında dikkat çekici bulgular elde edildi.
Bir ürünü üretmek için hem doğrudan hem de tedarik zinciri boyunca dolaylı olarak kullanılan toplam su hacmini ifade eden ‘‘sanal su’’ kavramı, ‘‘gömülü su’’ olarak da adlandırılıyor. Her ürün, işleme yöntemlerine ve üretim alanlarının koşullarına bağlı olarak, farklı oranlarda sanal su içeriyor. Bu ürün, başka bir ülkeye ihraç edildiğinde, üretiminde kullanılan su da ihraç edilmiş oluyor. Bu, sanal su ticareti demektir.
Sanal su ticareti ile gıda arasında güçlü bir ilişki var. Özellikle su kıtlığı çeken ülkelerin, sınırlı su kaynaklarıyla su ayak izi yüksek ürünler üretmeye çalışmak yerine bu ürünleri ithal etmeleri, su kaynakları açısından faydalı olur. Dolayısıyla sanal su ticareti, su kıtlığı çeken ülkelerin su kullanımını optimize etmelerinde hayati bir rol üstlenebilir.
Ancak Türkiye’nin en fazla ihraç edilen 10 tarım ürününün sanal su hacmini, üretim ve ihracat miktarlarını ve ekonomik değerlerini tespit eden çalışmamız; su ayak izi yüksek ancak ekonomik getirisi düşük ürünlerin de büyük miktarlarda ihraç edildiğini gösteriyor. Bu tespit, Türkiye’nin su yönetiminde, tarım ürünü ihracatının da göz önüne alınması gerektiğine işaret ediyor.
Mercimek ve Pirincin Su Ayak izi Büyük, Ekonomik Katkısı Küçük
Tarım ürünlerinin su ayak izi dikkate alındığında, mercimek, fındık ve pamuk gibi ürünlerinin küresel su ayak izlerinin yüksek olduğu görülüyor. Fındık, pamuk ve incir ise mavi su ayak izi en yüksek ürünler olarak öne çıkıyor. Mavi su ayak izinin yüksek olması, bu ürünlerin üretiminde daha fazla sulama suyuna ihtiyaç duyulduğu anlamına geliyor.
Çalışma, mercimek üretimiyle ilişkilendirilen mavi sanal su miktarının da oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Mercimek aynı zamanda Türkiye’nin en çok ihraç ettiği tarım ürünlerinden biri. Ancak yüksek su ayak izine ve büyük miktarlarda ihraç edilmesine karşın, ekonomiye önemli katkı sağlayan ürünler arasında yer almıyor.
Su ayak izi ve ihracat hacmi yüksek, ancak ekonomik değeri düşük olan bir diğer ürün ise pirinç. Araştırmanın bulguları, aynı mercimek gibi pirinç ihracatının da azaltılması gerektiğine işaret ediyor.
Öte yandan, fındık, incir ve pamuk ise hem su ayak izi hem de ekonomik getirisi yüksek ürünler olarak öne çıkıyor. Bu ürünlerin üretiminde, su verimliliği uygulamalarının dikkate alınması gerekiyor.
Tarım Sektörünün Kırılganlığı Artıyor
Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen ülkelerden biri. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen ClimaHydro Projesi’ne göre yüzyıl sonuna kadar Türkiye’de önemli bir ısınma bekleniyor. 2090-2100 dönemi için sıcaklık artışlarının, orta iyimserlikteki senaryoya göre (RCP4.5) 3,4°C’ye, karamsar senaryoya göre (RCP8.5) ise 5,9°C’ye ulaşacağı öngörülüyor.
İklim değişikliğinin, Türkiye’deki sıcaklıklar üzerindeki etkilerinin yanı sıra, su kaynakları üzerindeki etkileri de kaçınılmaz. Su kaynakları sınırlı bir ülke olan Türkiye, Falkenmark İndeksi’ne göre su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor.
Bu olumsuzluklarla birlikte, tarım sektörünün kırılganlığı da artıyor. Tarımın iklim koşullarına ve su kaynaklarına büyük ölçüde bağımlı olması nedeniyle, gıda güvencesi de tehlikeye giriyor.
Uluslararası Ticarette Sanal Su İhracatı Dikkate Alınmalı
Artan gıda talebini karşılamada ve gıda güvencesinin sağlamada suyun kaçınılmaz bir önemi var. Ayrıca tarım, hem iklim değişikliği hem de su kaynaklarının mevcudiyeti karşısında oldukça hassas. İlişkili riskleri azaltma için, suyu yoğun kullanıldığı alanlarda, aynı zamanda verimli ve sürdürülebilir kullanılmasını sağlamak gerekiyor. Bu nedenle suyun etkin ve verimli kullanılmasına yönelik kararlarda, ‘‘sanal su’’ ve ‘‘su ayak izi’’ kavramları, giderek daha çok önem kazanıyor.
Çalışmamızda elde edilen verilere göre, ihraç edilen ürünlerin sanal suyunun, uluslararası ticaret uygulamalarında önemli bir faktör ve bağlayıcı bir kriter haline gelmesi muhtemel görünüyor. Böylelikle Türkiye, su tahsisini ve su kıtlığını hesaba katan sürdürülebilir uygulamalar konusunda bilinçli kararlar alabilecek. Bu, Türkiye gibi su sıkıntısı çeken bir ülkenin, su kaynaklarını daha verimli yönetmesine ve önemli miktarda su tasarrufu yapmasına yardımcı olabilir.
Özetle Türkiye’de:
- Mısır ve pirinç ihracatı azaltılarak sanal su ticareti miktarı düşürülebilir;
- Ekonomik getirilerine karşın pamuk ve mercimek ihracatı, yüksek su ayak izleri nedeniyle azaltılabilir;
- Düşük su ayak izi ve yüksek gelir ile karakterize edilen kayısı, tütün ve domates gibi ürünlerin ihracatı avantajlıdır ve sürdürülmelidir;
- Önemli miktarlarda ihraç edilmelerine karşın, düşük su ayak izleri göz önüne alındığında, muz, portakal ve elma gibi ürünlerin ihracatı artırılabilir.
Sonuç olarak; tarımsal üretimde su tek faktör değil tabii, üretim bölgelerindeki iklim riskleri her ürün için araştırılmalı, olası verim kayıplarının önüne geçilmesi için ne tür önlemler alınmalı, bunların üzerinde durulmalı.