;
Ekonomi Politika

“Türkiye’deki Araç Vergileri Emisyonlara Dayandırılmalı”

The International Council on Clean Transportation (Uluslararası Temiz Ulaştırma Konseyi-ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock, Türkiye’nin dünyadaki en etkili araç vergilendirme sistemlerinden birine sahip olduğunu ancak sistemin aracın emisyonlarına değil, diğer teknik parametrelerine dayandığını belirtirken, “Bu değişmedikçe çevresel teşvikler sağlanamaz” diyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonların azaltılmasını teşvik etmek adına temeldeki en basit çözümler neler?

Ulaşım sektöründen kaynaklanan seragazı emisyonlarının azaltılması için önerilen yaklaşım “Kaçınmak, Değiştirmek, Geliştirmek” olarak anılır.Kaçınmak ile mümkün olduğu sürece seyahat edilmemesi tavsiye ediliyor. Bu, herkesin farklı yerlerden bir araya geleceği bir toplantı yerine video konferans ile toplantının gerçekleştirilmesi demek. Değiştirmek ise, mümkün olduğunca çevre dostu bir ulaşım yolunu seçmek anlamına geliyor. Örneğin uçak yerine trenle gitmek. Ve son olarak, geliştirmek, örneğin fosil yakıtla çalışan araçlar kullanmak yerine elektrikli araçlara geçerek teknolojiyi olabildiğince daha fazla geliştirmek anlamına gelir. ICCT’de teknolojileri geliştirmeye odaklanıyoruz. Bulduğumuz en iyi uygulama çözümü ise düzenleme. Avrupa Birliği (AB), zorunlu CO2 standartlarını belirleyerek şu anda yeni araçlardaki emisyon seviyelerini düşürmede ve elektrikli araçların Pazar payını artırmada çok başarılı.

Yeni bir araştırma karantinaların seragazı emisyonları üzerindeki etkisinin oldukça az olduğunu ortaya koydu. Ulaşım yönünden bu döneme dair sizin gözlemleriniz neler?

COVID-19 sürecinde ulaştırma modellerinin nasıl değiştiği hakkında konuşmam, bu konuda uzman olmamam nedeniyle doğru olmaz. Söyleyebilece­ğim şey, yeni araba kayıtlarının büyük ölçüde azaldığı. Örneğin Avrupa’da 2020’nin ilk yarısında, 2019’un ilk ya­rısına kıyasla %43’lük bir düşüş var. Ancak araç kayıtlarında yeniden güçlü bir artışa tanık oluyoruz ve yıl sonuna kadar, geçen yıla benzer yeni araç kayıt seviyelerine ulaşılacağını düşünüyorum.

2019’da yaptığınız bir çalışma, Türkiye’deki 16 yaşından büyük binek araçların, toplam karbondioksit emisyonunun yaklaşık %40’ını ürettiğini ortaya koydu. Çalışmanızda ÖTV ve MTV sisteminin düzeltmesini öneriyorsunuz. Nasıl bir değişiklik yapılması gerekiyor ve bu değişiklikler emisyonların azaltılmasına nasıl yardımcı olabilir?

Türkiye, dünyadaki en etkili araç vergilendirme sistemlerinden birine sahip. Ancak bu sistem şu anda aracın emisyonlarına değil, diğer teknik parametrelerine dayanıyor. Bu nedenle çevresel teşvikleri sağlayamaz. Türkiye şu ana kadar pek çok ülkenin benimsediği yaklaşımı izlerse ve bir aracın vergisini emisyonlarına dayandırırsa, bu, Türkiye’deki düşük emisyonlu araçların pazar payının artmasına yardım edebilir. Bunun yanı sıra hem çevre hem de Türkiye otomotiv endüstrisinin rekabet gücünde pozitif yansımaları da görebiliriz.

Yol gösterici olması adına dünyadan bu konu hakkında örnekler verebilir misiniz?

Avrupa’da, yeni araba kayıtları arasında elektrikli araçların ortalama pazar payı 2019’un başlarında %3 iken 2020’nin ilk yarısında %8’e çıktı. Yıl sonu itibarıyla ve gelecek yıl da elektrikli araç pazar payının Avrupa’da %10-15’e yükseleceğini tahmin ediyoruz. Bu başarının altında yatan başlıca sebep, araç üreticileri için AB çapında belirlenen CO2 hedefleri ve aynı zamanda ulusal düzeydeki taşıt vergilendirme teşvikleridir. Bu konudaki en iyi uygulama örneği, vergilendirme teşviklerinin elektrikli araçların pazar payının %26 olmasına neden olan İsveç’tir. Aynı zamanda hükümet vergi mükellefleri tarafında herhangi bir gelir kaybı yaşamadı çünkü elektrikli araçlara yönelik teşvikler, yüksek emisyonlu araçlar için daha yüksek vergilerle dengeleniyor. Biz buna bonus-malus sistemi diyoruz. Fransa, İsveç’teki kadar güçlü olmasa da, benzer bir sisteme sahip ve elektrikli araçların şu andaki %9’luk pazar payını da düşünecek olursak oldukça başarılı.