;
Bilim

Türkiye Kentlerini Depremin Ardından Yeniden Nasıl Daha İyi İnşa Edebilir?

deprem

Uzmanlara göre, deprem sonrasında iklim risklerini düşünmeden yeniden inşaat faaliyetleri gerçekleştirmek büyük bir hata olur.

Yazı: Aryn BAKER

Çeviri: Erhan ARCA

Geçtiğimiz hafta Türkiye ve Suriye’yi sarsan 7,8 büyüklüğündeki depremin ardından arama kurtarma çalışmaları yavaş yavaş sona gelirken dikkatler artık kendilerine ait diyebilecekleri evleri, hatta yaşayacak şehirleri bile olmayan milyonlarca vatandaşa çevrildi. Suriye ve Türkiye’deki yetkililere göre hayatını kaybedenlerin sayısı 40.000’i aştı. Reuters tarafından alıntılanan bir raporda Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu yalnızca Türkiye’deki evlerin, işyerlerinin ve altyapının onarım maliyetinin 70,8 milyar dolar olduğunu belirledi.

Türkiye bu yaz seçime gidecek ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şimdiden hükümetinin geniş çapta ölüm ve yıkıma yol açan ihmalkar inşaat standardını göz ardı ettiği yönündeki suçlamalarla karşı karşıya. Erdoğan, “ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak” bir program hazırlarken, konutların yeniden inşa edilmesini bir yıl içinde tamamlama sözü verdi. Belki de Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırmak yerine, özellikle kötüleşen iklim etkileri karşısında daha güçlü bir şekilde kalkınmayı düşünmeli.

Türkiye’nin dünyanın depreme en yatkın bölgelerinden birinde eski inşaat yöntemleri kullanması deprem meydana geldiğinde yıkımı garantiliyor ve yapılacak yeni inşaatlar bölgenin sismik gerçekliğini yansıtmak zorunda. Ancak tek risk bunlar değil. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2021 raporunda dünya ısındıkça Türkiye’nin daha yüksek sıcaklıklar, sıcak hava dalgaları, kuraklık ve yükselen deniz seviyeleri ile karşı karşıya geleceği sonucuna varmıştı. Kendisini şehirlerin iklim değişikliğine adapte olmasına ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olmaya adamış belediye başkanlarından oluşan küresel bir konsorsiyum olan C40’ın şehir planlama ve tasarım direktörü Hélène Chartier, herhangi bir yeni inşaatın bu geleceği akılda tutması gerektiğini söylüyor: “Depremin ardından iklim risklerini düşünmeden yeniden inşaat faaliyetleri gerçekleştirmek büyük bir hata olur. Türkiye sadece depremler için değil, dünya çapında iklim riskinde de sorunun bir parçası olan inşaat modelini yeniden planlamadan nasıl inşaat faaliyetlerini gerçekleştireceğini şimdiden düşünüyor olmalı.”

İklim temelli teknolojik çözümleri teşvik eden bir kuruluş olan Solar Impulse Vakfı‘nın halkla ilişkilerinden sorumlu Remy Kalter, iklim kaynaklı olmayan bu kadar çok yıkımın ardından iklim dayanıklılığına odaklanmanın duyarsızlık olarak görünebileceğini söylüyor. Ancak, hızla yeniden inşa etme baskısı artmadan önce bunu düşünmek önemli.

İnşaat, iklim değişikliğine en büyük katkıda bulunan eylemlerden biri (küresel emisyonların %13‘ü) ve şimdi alınan kararlar on yıllar boyunca etkisini sürdürecek. Kalter, Avrupa’daki İkinci Dünya Savaşı sonrası inşaat patlamasını bir örnek olarak gösteriyor: Bugün hâlâ ayakta olan, verimsiz, kötü planlanmış ve en çaresiz olanlar hariç herkes tarafından dışlanan, sürekli sosyal bölünmeler ve zayıf kentsel entegrasyon olan aceleyle inşa edilmiş “geçici” yapılar. Kalter, “Gelecekteki iklimlendirme ihtiyaçlarını hesaba katmadığı için bundan 50 yıl sonra yaşanmaz halde olacak bir bina istemezsiniz” diyor.

Deprem yıkıcıydı ama bu trajedi anı aynı zamanda Türkiye ve Suriye’nin nasıl bir gelecek istediğini düşünmek için bir fırsat sunabilir. Doğru yapıldığında yeni veya yeniden inşa edilen binalar; yalıtım kullanılarak, güneşe maruz kalma göz önünde bulundurularak, yansıtıcı çatılar kullanılarak ve işlenmiş pencereler takılarak yerel ve gelecekteki hava koşullarına daha iyi dayanacak şekilde uyarlanabilir. Güneş panelleri yeni yapılara entegre edilirse, daha dayanıklı bir elektrik şebekesi oluşturulmasına yardımcı olur. Şehirler, taşkın durumunda suyun emilmesine yardımcı olurken, kentsel ısı adası etkisini azaltmak için daha fazla yaya alanı, park ve ağaç örtüsü içerecek şekilde yeniden tasarlanabilir.

Ukrayna‘daki Harkov için savaş sonrasında iklime dayanıklı yeniden yapılanma planı üzerinde çalışan Chartier, “Yalnızca yeniden inşa etmek için değil, yaşanabilirliği teşvik eden yeni bir yöntemi geliştirmek için de bir fırsat var” diyor ve teknolojinin buna hazır olduğunu belirterek ekliyor: “İyi, sürdürülebilir bir mahalleyi neyin oluşturduğunu düşünmeli ve bunu inşa etmeliyiz.”

Yeniden yapılanma için yıldırım saldırısına balıklama atlamadan önce bir plan geliştirmek için tek gereken kısa bir duraklama, belki fazladan bir veya iki ay: “Daha önce orada olanı yeniden yaratmak yerine, onu iyi bir şekilde yapmak zaman alıyor. Yapabileceğimiz en büyük iklim hatası acele ederek yeniden inşa etmek, geçici olması gereken ama kalıcı bir durum yaratmaktır.”

World Green Building Council’in (Dünya Yeşil Bina Konseyi) Avrupa direktörü Stephen Richardson, Türkiye için en büyük savaşın, daha iyi şekilde inşa etmenin çok daha maliyetli ve zaman alıcı olduğu algısıyla mücadele etmek olacağını söylüyor. Ön sermaye maliyetleri biraz daha yüksek olsa da buna yapılacak yatırım; enerji, soğutma ve ısıtma için daha az maliyetli olan binaların kullanımıyla ömrü boyunca kendini amorti eder.

9 Şubat’ta Dünya Bankası, arama ve kurtarma çalışmalarına destek olmak için Türkiye’ye 1,78 milyar dolar yardım yapma sözü verdi. Önümüzdeki aylarda Dünya Bankası diğer kalkınma bankalarıyla birlikte, yeniden yapılanma için muhtemelen ek fon ve kredi sağlayacak. Richardson, bu kurumların yeniden yapılanma finansmanını sürdürülebilirlik çabalarına bağlı hale getirmesi halinde bunun çok büyük bir küresel etkisi olacağını söylüyor: “Finansı ister çevresel performans ister depreme dayanıklılık olsun, belirli performans seviyelerini göstermeye bağlarsanız, gerçekten güçlü bir itici güç kombinasyonuna sahip olursunuz.”

Bu, yalnızca felaketlerin enkazından çıkan ülke ve şehirlere yardımcı olmakla kalmayıp aynı zamanda inşaat endüstrisini bir bütün olarak daha sürdürülebilir uygulamalara doğru itecek, yeni teknolojiler zemin kazandıkça inşaattan ve peyzajdan kaynaklanan küresel emisyonları azaltacaktır. Kalter, “Mevzuat ve finansman mekanizmalarında yenilik ihtiyacı var, oyunun kurallarını değiştiren şey bu” diyor.

Yazının aslına buradan erişebilirsiniz.