;
Ekonomi Politika

Polonya, Adil Enerji Dönüşümü Bildirisini Yayımladı

Polonya Adil Enerji Dönüşümü’nü resmi bir müzakere konusu olmamasına rağmen, 24. İklim Konferansı’nın (COP24) gündemine taşımaya çalışıyor. “Dayanışma ve Adil Dönüşüm Silesya Bildirisi” dün, 3 Aralık Pazartesi günü, İklim Zirvesi’nin Üst Düzey resmi açılışında sunuldu.

Polonya, “Dayanışma ve Adil Dönüşüm Silesya Bildirisi”ni COP24’ün ikinci gününde yayımladı. Bildiri, Polonya Başkanlığı tarafından ulusal politika öncelikleriyle birlikte sundukları en önemli üç girişimden biri olarak kabul ediliyor. Uluslararası sendikalar tarafından hazırlanan taslak metni temel alan girişim metni, konferansa katılan ülkelerin kabulüne sunuldu.

“Adil dönüşüm” konusu her ne kadar resmi müzakere programında yer almasa da, Polonya Başkanlığında madencilik sektörü istihdamında adil bir geçiş ortamı sağlanmasına dair bir girişim olarak görülüyor. Madencilik sektöründeki istihdam, yakın gelecekte bir dönüşüm geçirmek zorunda kalacak birçok büyük kömür bölgesine sahip bir ülke olan Polonya için özel bir siyasi öneme sahip.

Bildiriyi imzalayan ülkeler “fosil yakıtlar ve yüksek emisyonlu sanayilerden çıkış yapan sektörler, şehirler ve bölgelerin karşı karşıya kaldıkları zorlukları ve bu dönüşümden etkilenen işçiler için makul bir gelecek sağlanmasının önemini” kabul etti. Bu ülkeler aynı zamanda düşük seragazı emisyonuna sahip ve iklime dirençli ekonomilere geçişle sağlanan istihdam fırsatlarının da altını çizdi. Bu yılın başlarında yayınlanan 2018 Yeni İklim Ekonomisi Raporu, daha temiz ve iklimle uyumlu bir kalkınmanın faydalarının büyük ölçüde azımsandığını ortaya koyuyor. Cesur iklim eylemi, baz senaryoyla karşılaştırıldığında, 2030 itibarıyla en az 26 trilyon dolarlık (kümülatif) ekonomik faydanın yanında yine 2030 yılına kadar 65 milyon yeni düşük karbonlu iş imkanı sağlayabilir ve 700 bin erken ölüm vakasını engelleyebilir.

Uzmanlara göre, Polonya’nın bu girişimi tanıtırken sadece kömür madeni istihdamının korunması ihtiyacının altını çizmesi ve adil enerji dönüşümünü “güneş sanayinde” çalışan kişiler için yüksek kaliteli iş imkanları yaratılması da dahil olmak üzere, fosil yakıtlardan yeşil ekonomiye karmaşık ve iyi planlanmış bir geçiş süreci olarak tanımlamaması risk teşkil ediyor.

Bildirinin arka planında şu noktalar bulunuyor:

  • Adil dönüşüm kavramı her ne kadar birkaç yıldır uzmanlar tarafından tartışılsa da, iki yıl öncesine kadar pek bilinen bir kavram değildi. Adil dönüşüm kavramı, ABD sendikaları tarafından “ölü bir gezegende iş fırsatı olmayacak” sloganıyla ortaya çıkarılmıştı. İklim değişikliğinin an meselesi olduğunun ve fosil yakıt sektörlerinde iş fırsatlarının yok olmasının doğuracağı sonuçların farkında olan adil dönüşüm hareketi liderleri, bu değişimlerin hızlı toplu işten çıkarmalara karşı bir takım güvenceler içermesi misyonunu üstlendiler.
  • E3G’nin de işaret ettiği üzere, bir dönüşümün adil olması için Herkes İçin Adil olması gerekiyor. Adil enerji dönüşümü, hem iklim eylemiyle gerçekleştirilecek dönüşümün etkilerini, hem de iklim eylemsizliğinin kırılgan toplumlar ve sektörler üzerindeki etkilerini değerlendirmek zorunda. İklim risklerinin azaltılması ve iklim politikaları ve iklim değişikliğinden etkilenen toplumlara makul bir gelecek sağlanabilmesi için dönüşümün iyi yönetilmesi gerekiyor. Enerji dönüşümünün adil olması için 1,5 derece hedefini koruyabilecek kadar hızlı bir dönüşüm olması gerekiyor.
  • İddialı iklim hedefleri ve Adil Dönüşüm bir ikilem olarak görülmemeli. Hükümetler değişime şekil vermekle sorumlu: Vatandaşlarına enerji dönüşümü hakkında daha fazla belirlilik sağlarken, onları iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden korumalı. Amaç işçiler, topluluklar ve ekonomiler için iyi bir gelecek sağlamak ise, adil bir enerji dönüşümü ya da gerekli düzeyde iddialı iklim hedefleri gibi ikilem yaratan bir tartışmaya girme lüksü yok.
  • Avrupa Birliği’nde, Avrupa Komisyonu’nun “Geçiş Dönemindeki Kömür Bölgeleri Platformu”, etkilenen bölgeler için en iyi uygulamalar ve olası finansal yardım görüşmeleri gerçekleştiriyor.

Fiji Başbakanı ve COP23 Başkanı Frank Bainimarama:

“Polonya, 12 ay sürecek COP Başkanlığında “Adil Geçiş” adını verdiği bir temayı benimsedi. Bir önceki COP Başkanı olarak bu konuya katıldığımı belirtmek isterim. Ancak, bu sadece kirli enerjiden temiz enerjiye geçişten etkilenen işçiler, bölgeler ve ekonomiler için değil, herkes için adil bir dönüşüm olmalıdır. Ve özellikle iklim değişikliği karşısında en kırılgan olanlar için adil bir dönüşüm olmalıdır zira doğal eşitlik aynı zamanda aşırı hava olayları, yükselen deniz seviyeleri ve tarımda yaşanan değişikliklerle karşı karşıya kalan ve çoğu zaman içinde bulundukları bu korkutucu durumda hiçbir rolleri olmayan insanlara da, daha güvenli bir geleceğe geçiş yapmaları için fırsatların yanı sıra, düzgün biçimde uyum sağlamaları için olanaklar tanınmasını gerektirmektedir”.

E3G Politika Danışmanı Alexander Reitzenstein:

“Adil enerji dönüşümü, sadece işçiler ve kömür madeni alanlarının genişlemesinden etkilenen köyler gibi yerel topluluklar üzerindeki etkileri değil, dönüşümden etkilenen sanayilerin tedarik zincirinde çalışanları, ve bunların yanı sıra Doğu Almanya’daki çiftçilerden Marshall Adaları’nın balıkçı topluluklarına kadar, şiddetli iklim değişikliği etkilerini şimdiden hisseden tüm toplulukları da kapsamalıdır .Bir dönüşümün adil olması için, tüm toplulukların üzerindeki etkileri ele alması ve 1,5 derece hedefini erişilebilir tutması gerekmektedir. Bilimsel gerçekler iklim eylemine geçmek için daha fazla beklenemeyeceğini göstermektedir. Adil Dönüşüm kavramı değişimin ertelenmesi için kullanıldığı takdirde, yerel sanayi çalışanları ile dünyanın dört bir yanında etkilenen toplulukların endişeleri arasında köprü kurmakta başarısız olur. Adil Dönüşüm kavramı, tüm etkilenen topluluklar adına değişim yaratmak için kullanılırsa ve ekonomilerin karbonsuzlaştırılmasına dair patikalar sunarsa, Paris Anlaşması hedeflerinin gerçekleştirilmesi ihtimalini büyük oranda arttırır. Vatandaşlarının dönüşüme hazırlanması ve onların iklim değişikliğinin en yıkıcı etkilerinden korunması artık hükümetlerin elindedir”.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu Genel Sekreteri, Sharan Burrow:

“Sendikalar yaşanabilir bir gezegende düzgün iş olanakları talep ediyor. Adil Dönüşüm önlemleri tarafından sağlanan garantiler aracılığıyla güven kurulması, hükümetlerin iddialarını arttırmasına olanak sağlayacak. Herkesin faydalanabilmesi için tüm hükümetlerin bu bildiriyi imzalamaları gerekiyor. Bu bildiri, işçilerin ve sendikalarının müzakere masasında yer alacakları ve iklim politikaları geliştirilirken ve uygulamaya konulurken işçilerin de sesinin duyulacağı anlamına geliyor. Düzgün sosyal diyalog süreçleri, sanayilerin, sektörlerin ve ulusal ekonomilerin iklim değişikliğini durdurmak için yapacakları değişimlerde ve 2030 itibarıyla 65 milyon düşük karbonlu iş imkanı yaratmalarında hayati bir unsuru teşkil ediyor”.