;
Ekonomi Politika

Melis Alphan:“Türkiye’nin Ekonomik Olarak Kurguladığı Emisyon Projeksiyonu Yanlış”

Artı Gerçek yazarı Melis Alphan, Türkiye’nin, Paris Anlaşması taahhütlerinde çok ciddi sorunlar olduğunu ortaya çıkaran yeni bir çalışmayı kaleme aldı ve ekledi: “Türkiye’nin ekonomik olarak kurguladığı emisyon projeksiyonu yanlış”.

Artı Gerçek yazarı Melis Alphan, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için Yeşil İklim Fonu’na erişmeye çalışan Türkiye’nin, Paris Anlaşması taahhütlerinde çok ciddi sorunlar olduğunu ortaya çıkaran yeni bir çalışmayı bugün yayımlanan yazısında ele aldı.  2015’te Fransa’daki iklim zirvesinde kabul edilen Paris Anlaşması’nın Türkiye’nin de aralarında olduğu 197 ülke tarafından imzalandığını, Türkiye’nin ise anlaşmayı henüz parlamentoda onaylamadığını hatırlatan Alphan yazısında “Paris Anlaşması öncesinde Türkiye, seragazı emisyonlarında yapacağı azaltım planlarını içeren INDC (Kesin Katkılar İçin Ulusal Niyet Beyanları) belgesini sunmuş ancak bu belge pek çok kurum tarafından yetersiz bulunmuştu. Misal, ülkelerin planlarını inceleyen Climate Action Tracker’ın analistlerine göre, Türkiye’nin beyanları çok zayıftı” dedi.

Alphan yazısında Türkiye’nin UNFCCC (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi) çerçevesinde ‘gelişmiş ülke’ listesinde bulunduğunu, ancak Türkiye’nin gerçekte ve diğer pek çok mekanizmada ‘gelişmekte olan’ ülke olduğunu belirterek “Bu anlaşmadaki ‘gelişmiş ülke’ etiketimiz epey şahsına münhasır bir sorun yaratıyor. Paris Anlaşması, ‘Gelişmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere finansal ve teknolojik destek verecek’ diyor ve bunun için Yeşil İklim Fonu’nu işaret ediyor. Anlaşmada ‘gelişmiş’ ve ‘gelişmekte olan’ ülkeler belirtilmediği için, Yeşil İklim Fonu yönetimi -UNFCCC tanımı gereği- Türkiye’yi ‘gelişmiş ülke’ kategorisine sokuyor ve ‘Türkiye bu fondan faydalanamaz’ diyor” dedi.

Yeşil İklim Fonu’nun ise, Kopenhag’da kabul edilen ve bir yıl sonra kurulan bir fon havuzu olduğunu belirten Artı Gerçek yazarı “Bu fon havuzu hem kredi hem de hibe olarak faaliyet gösteriyor. Bu fona Çin, Kore, Meksika gibi ülkeler erişebiliyor ama biz erişemiyoruz. Fonu az gelişmiş / düşük gelirli ülkeler genelde hibe programlarının finansmanı için kullanılıyor. Türkiye gibi orta gelir grubundaki ülkelerde ise büyük çaplı kredi programlarına kaldıraç etkisi sağlaması için eş katkı sağlıyor. Türkiye için iş bu noktada tıkanıyor. Yeşil İklim Fonu’nun başlangıç olarak girdiği MDF (Multi Donor Fund) adı verilen fonlar var. Dünya Bankası gibi kuruluşlar harekete geçirilip gelişmekte olan ülkelerin faydalanacağı mega kredi/hibe fonları yaratılıyor. Türkiye, mevcut durumda bunlara erişemiyor. Çünkü Yeşil İklim Fonu yönetimi ‘Türkiye Yeşil İklim Fonu parasını kullanamaz, fonun dahil olduğu MDF fonlarından, Yeşil İklim Fonu’nun parasını kullanmayacak olsa bile yararlanamaz’ diyor. Türkiye ise bu rejim altında, kendisi gibi gelişmekte olan ülkeler gibi, tüm bu mekanizmalardan teknik olarak yararlanabilmek istiyor. Ayrıca, Paris Anlaşması’nı onaylarsa, UNFCCC ve Paris Anlaşması rejimleri içinde ‘kalkınmış ülke’ etiketini kabul etmiş olacağını düşünüyor” dedi.

Alphan yazısında Türkiye’nin Paris Anlaşması taahhütlerinde ise çok ciddi sorunlar olduğunu ortaya koyan ve ünlü akademik dergi Energy Policy’nin son sayısında yayımlanan yazısından da bahsediyor.

Alphan çalışmayı şu şekilde özetliyor: “Bu çalışma, Türkiye’nin taahhütlerinin, yani Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nın (INDC), ekonomik etkilerini inceliyor. Türkiye, 2030’da herhangi bir iklim politikasının uygulanmadığı mevcut politikalar senaryosundan en az %21 emisyon azaltım hedefi verip emisyonlarının 1.175 milyon ton CO2’dan 929 milyon ton CO2’a ineceğini taahhüt etmişti. Oysa bu çalışma, Türkiye’nin 2030 yılı emisyonlarının bu hedeften %30 daha düşük (836 milyon ton CO2) gerçekleşeceğini öngörüyor. İktidarın söylemlerinin aksine, Türkiye’de emisyon azaltımının maliyeti de düşük. Çalışmaya göre, %21 azaltım hedefinin ekonomiye maliyeti 2030 itibariyle GSYİH’nin %0,8 ile 1,1’i arasında olacak. Yani, sizin anlayacağınız, Türkiye’nin ekonomik olarak kurguladığı emisyon projeksiyonu yanlış. Çünkü Türkiye, 2030 yılı emisyonunu iyimser bir ekonomik büyüme tahmini üzerinden hesaplamış. Bu çalışma, zaten bu kadar emisyonunun olamayacağını gösteriyor. Çünkü ekonomik büyüme ile emisyonların el ele gideceğini varsaysak bile, Türkiye o kadar büyümeyecek. Türkiye, %21 azaltım sözü verirken, aslında ‘hiçbir şey yapmayacağını,yani iklim eylemsizlik planını açıklamış oldu. İddia ettiği kadar büyümeyeceği için, 2030’u zaten açıkladığı emisyondan daha azıyla kapatacak.”

Melis Alphan’ın yazısının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.