;
Politika

Küresel İklim Eylemi Cinsiyet Eşitliğini Gözetmek Zorunda*

Marshall Adaları ve Pasifik bölgesinde yaşayan kadınların sömürgecilik ve adaletsizliğe karşı verdikleri mücadele çok uzun zamandır devam ediyor. Nükleer denemelerin uzun dönemli etkilerinin ceremesini çektiler ve Lijon Eknilang ve Darlene Keju gibi kadın liderler bu konuları uluslararası platforma taşıdı.

Kadınlar için, iklim adaletsizliği de dahil, adaletsizliklere karşı mücadele etmek tehlikeli olabilir. Geçen yıl, insan hakları ve çevre adaleti için mücadele eden kadınlar için en ölümcül yıllardan biriydi. Dünyada hemen hemen haftada dört çevre savunucu ölüyor ve bu dehşet verici sayıda kadın aktivistler ve yerli liderlerin sayısı orantısız şekilde yüksek. En çok yankı uyandıran vakalardan biri, 2016’da öldürülen Honduraslı yerli topluluk Lenca’nin lideri Berta Cáceres idi. Ve Cáceres gibi öldürülen her bir kadınla beraber, onlarca kadın şiddet tehdidiyle ya da evlerinin, köylerinin ya da yaşam kaynaklarının yok edilmesi tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.

Ama, büyük şirketler ve hatta kontrol ettikleri hükümetlerin yaşamlarını tehdit ettiği bu tehlikeli ortama rağmen, bu kadınlar ifade ve katılım özgürlüğü, toprak hakkı ve yerli ve kırsal toplulukların haklarını savunmaya devam ediyor. Kadınlar, cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları için, taciz ve cinsiyet ayrımcılığına karşı ve bugünün ve geleceğin nesillerine güvenli, yaşanabilir bir ortam hakkı için mücadele etmeye devam ediyorlar.

Bu cesur kadınların davaları, Bonn’daki Birleşmiş Milletler İklim Zirve’sinde Women and Gender Constituency (WGC-Kadın ve Cinsiyet Meclisi) aracılığıyla cinsiyet ve iklim adaleti konularında çalışan birçok organizasyon tarafından duyuruluyor. Bu organizasyonlar, kadınların iklim değişikliğiyle mücadele için alanda yapmış oldukları çalışmalar ve diğer önemli bir konu olan iklim politikalarının kadınlara has ihtiyaç ve sorumluluklara nasıl değinmesi ve haklarını nasıl koruması gerektiği hakkında farkındalık yaratıyor.

Kadınların, özellikle de beyaz ırktan olmayan kadınların, iklim değişikliğinden orantısız şekilde etkileniyor olmalarına karşın, enerji ve finans ve teknoloji gibi kaynaklara erişimleri daha sınırlı. Buna bağlı olarak iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkma konusunda yeterince güçlü olma ihtimallerinin daha az olması da cinsiyet ve iklimin trajik gerçeğini oluşturuyor. Kadınların çok sayıda yapısal engelle karşı karşıya kalmaları, siyasi güç ve karar verme yetkisine sahip makamlara gelme ihtimallerinin daha az olduğu anlamına geliyor.

Ancak geniş ölçekli mücadele yöntemlerinden küçük ölçekli ve yerel dirençlilik önlemlerine kadar tüm iklim değişikliği çözümlerine bakıldığında, çoğu zaman cinsiyet perspektifinin eksik olduğu ve kadın hakları ve ihtiyaçlarının gözardı edildiği ya da önemsizleştirildiği görülüyor. Kararların çoğu erkekler tarafından alınıyor ve bu kararlar kadınlara yeterli fayda sağlamıyor.

Fosil yakıt yakarak zenginleşen gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere iklim çözümleri için kullanılmak üzere vaat ettikleri yardım olan iklim finansmanı konusunu ele alın. Finansörler fon verilecek eylemleri seçerken, toplum ve insan etkilerinden çok emisyon verileri ve mali geri dönüş oranlarına bakarak büyük, merkezi projelere yöneliyor. İklim finansmanının daha cinsiyete duyarlı hale getirilmesi, kadınlara has ihtiyaç ve sorumlulukların karşılanması ve fonların kadınların faydalandığı daha küçük ölçekli projelere akmasını sağlayacaktır.

Sonuç olarak, yerli kadın toplulukları da dahil olmak üzere, yerel topluluklara daha fazla karar verme yetkisinin sağlanması, iklim değişikliğiyle mücadelenin adil olmasını sağlamanın en belirgin yolu.

%100 yenilenebilir enerjiye dayalı daha demokratik bir enerji sistemi, hesap verme sorumluluğu olmayan büyük şirketlerin kâr etmelerini amaçlayan ve bunların kontrolünde olan fosil yakıta dayalı bir ekonomi yerine, kadınların sisteme dahil olmalarını ve haklarının desteklenmesini sağlar. Böyle bir sistem, ucuz ve sürdürülebilir enerjiye eşit erişim sağlayacak ve yerel topluluklara ait olan ve demokratik şekilde yönetilen enerji kooperatifleri aracılığıyla kurulabilir.

Ağustos 2017’de, hükümetim Marshall Adaları’nda Pasifik bölgesinden kadın liderleri bir araya getiren büyük bir uluslararası konferans düzenledi. Deneyimlerimiz ve çıkardığımız sonuçlar kadınların kalkınmayı teşvik etmeleri konusunda yapılan birçok çalışmayla aynıydı. Kadınlar, ortak hayati kaynakları koruyan ve geleneksel bilgilere saygı duyan ve onları kullanarak yerel iklim çözümlerinin geliştirilmesine öncülük eden önemli aktivistlerdir. Kadınlar her zaman beceri, yaratıcılık ve gayret gösterir. Kadınlar ve kızlar hala iklim değişikliğinden en ağır şekilde etkilenirken ve kadınlar taciz ve şiddetle tehdit edilirken, sularımızı, ağaçlarımızı, toprağımızı ve havamızı korumak için seslerini yükseltmeye devam ediyorlar. Kadınlar, en etkili değişim elçileri olduklarını kanıtladılar.

Bu hafta COP23’te, hükümetlerin iklim hedeflerinin küresel ısınmayı 1,5ºC derece altında tutmaya yetecek kadar iddialı olması konusunda bir anlaşmaya varmaları gerekiyor. Tüm iklim eylemlerinin cinsiyet eşitliliğini de içermesini sağlamak için, hükümetler bir Cinsiyet Eylem Planı üzerinde anlaşacak. Bu plan, önümüzdeki iki yıl içinde, iklim konusunda kadın karar vericilerin sayısını artırmayı, erkek ve kadın politika yapıcıları iklim finansmanı programlarına cinsiyet eşitliğinin de eklenmesi konusunda eğitmeyi ve yerel ve küresel iklim eylemleri için yerel hareketleri ve yerli kadın organizasyonları dahil etmeyi hedefliyor.

Hilda Heine, Marshall Adaları Başkanı

Çeviri: Ayşe Bereket

Bu makale theguardian.com gazetesinden alınmıştır*