;
Politika

Koronavirüs: Daha Fazla El Yıkamak Su Kıtlığı Yaşayan Ülkelerde Ne Anlama Gelir?

Yazı: Raya A. Al-Masri

Çeviri: Simay Alınmış

Koronavirüsün yayılmasını engellemek için farklı ülkelerde farklı stratejiler ortaya çıkıyor. Ancak bir şey, her yerde basitleştiriliyor ve sözde herkes tarafından yapılabiliyor: “Ellerinizi sık sık, en az 20 saniye süreyle su ve sabunla yıkayın.’’

Bu tavsiye, bol miktarda temiz su ile hijyen imkanı sağlıyor gibi gözüküyor ancak, dünyanın pek çok bölgesinde temiz su imkanı bulunmuyor.  Temiz su, bulunduğu bölgeye göre az miktarda tedarik ediliyor olabilir. Pandemi artarsa ve sağlık hizmetleri ihtiyacı giderek daha acil hale gelirse bu bölgelerde durum ne olacak?

Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre; sık ve derinlemesine el yıkama, COVID-19 gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanma riskinizi azaltmaya yardımcı olabilir. 2017 yılına ilişkin küresel istatistikler, zayıf sağlık hizmetleri ve el yıkama olanağına sınırlı erişimin tahmini olarak 1,5 milyon ölüme sebep olduğunu ortaya çıkardı. Şu anda yaklaşık 2,2 milyar insan güvenli bir şekilde yönetilen su kaynakları olmadan yaşıyor ve en az gelişmiş ülkelerdeki sağlık tesislerinin yaklaşık %22’si temel su hizmetlerinden yoksun durumda bulunuyor.

İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!

Temiz su ve hijyen koşullarının iyi olması, yeni koronavirüsün yayılmasını kontrol etmek için gereken minimum değeri oluşturuyor. Ancak Sahra Altı Afrika’da durumlar farklı. Dünya Bankası kırsal alanlarda yaşayan insanların yaklaşık %75’inin yeterli el yıkama olanaklarına sahip olmadığını bildirdi. Ek olarak Kenya’nın Batı Eyaletinde çalışan bir yardım kuruluşu, ziyaret ettikleri hanelerin %95’inin akan suya erişimi olmadığını tespit etti.

Herkes için güvenilir bir su temini sistemi olmayan ülkelerin, bulaşıcı hastalıklara karşı daha savunmasız olduğu bir süredir biliniyor. Sahra Altı Afrika ve Güney Asya, 2017 yılında ishalden en yüksek ölüm oranlarını oluşturan iki bölgeydi. Bu durumda, güvenli olmayan içme suyu ve kötü sağlık hizmetleri, 70 yaş ve üstü kişilerde hastalığın gelişimi için en yüksek risk faktörlerini oluşturuyordu.

Benzer şekilde, 2016’da beş yaşın altındaki çocuklar arasında ishalden ölümlerin %72’sine, özellikle kuraklığa eğilimli Güney Afrika ülkelerinde güvenli olmayan içme suyu sebep oldu. Ancak, yeterli temiz su kaynağı olan yerlerde bile, sık sık el yıkama gerekli hale geldiğinden dolayı dayanılmaz bir zorlukla karşı karşıya kalınabilir.

Dönüm Noktası

2015 yılında insanların %93’ünden fazlasının temiz suya erişiminin olduğu Ürdün’de, bir su sektörü yetkilisi, hükümet tarafından insanlara ülke çapında sokağa çıkma yasağının bir parçası olarak evde kalmalarını emrettiğinden beri su talebinin %40 arttığını açıkladı. Artan nüfus, Ürdün’deki her bireyin su payını günde 80 litreden daha az ile sınırlandırdı.

Tedarikin zaten zor olduğu ülkelerde su talebindeki ani artış, yaygın su kıtlıklarına yol açabilir. Aynı zamanda düzenli ve güvenli su tedarikinin olmadığı yerlerde, enfeksiyon riski artabilir.

Tıpkı COVID-19 gibi, su kıtlığı da kolektif eylem gerektiren küresel bir sorun. İnsanlara virüsün yayılmasıyla mücadele etmek için sürekli su kullanmaları hatırlatıldığında, küresel su krizine değinmek için şu andan daha acil bir zaman yok.

COVID-19 sağlık krizi şimdiye kadar bize kolektif eylemin tekil bir sorun yerine ortak bir sorunu çözmenin doğru yol olduğunu öğretti. Bu durum araştırmacıları, bulgularını ve uzmanlıklarını aktarmaya ve bilim camiası ile toplum arasındaki boşluğu doldurmak için ellerinden geleni yapmaya yöneltmeli. Topluluk içerisinde bilgiyi daha kapsamlı bir şekilde paylaşmak, başkalarının su kaynaklarını korumak, sağlık hizmetlerini iyileştirmek ve hijyen projeleri geliştirmek amacıyla yenilikçi çözümler geliştirilmesine yardımcı olacaktır.

COVID-19 salgını bize sağlıklı kalmamız için güvenli akan suyun ne kadar önemli olduğunu hatırlatsın ve bunu önemsemeyenleri bu yönde düşünmeye teşvik etsin. Temiz su ve hijyenin herkes için bir hak olduğunun anlaşılması küresel adalet için acil bir talep. Dünyayı gelecekteki pandemilerin gelişimine direnmeye hazırlamak da hayati önem taşıyor.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.