;
Politika

İklim Krizinden Genç Sesler: “Yurtta Kriz, Cihanda Kriz!”

Yazı: Burak YALÇINYİĞİT

İktidarını kaybetme korkusu yaşayan kesimler günü kurtarmaya o kadar çok kaynak ve zaman harcıyor ki, seçmen yaşı gelmekte olan Z kuşağı gerçekliğine hazırlıksız yakalandılar. Kullandıkları dil, vaatleri, iddiaları, gerekçeleri 21. yüzyılın umut, arzu ve endişe dünyasıyla o kadar alakasız ki… Diyarbakır’da da, Rize’de de, İstanbul’da da yanlış “kanallardan” medet umuluyor; “yerli ve milli” olmanın kaideleri yeni çağın doğasıyla bir türlü bağdaştırılamıyor.

İklim Krizinden Genç Sesler” çalışmasında konuştuğumuz liseli iklim aktivistleri onlara kulak veren, demokratik değerleri olan, genç bir politikacı neslinin gelmesini umuyor. Günümüz siyasetçileri karşısında da akıllarına, nüfuslarına ve ellerindeki oy kozuna güveniyorlar:

İdil İra (17) – İzmir: 20 yıl sonra belki şahıs olarak bir önemleri kalmayacak ama bugün aldıkları her karar geleceğimizi belirleyecek. Ellerindeki güç sayesinde kendilerini sorunlardan izole edebiliyor, aldıkları kararların sonuçlarından korunuyorlar. Bu konuda kalbimden geçenleri nasıl kibarlaştırabilirim bilmiyorum. Umut hissedebilmek için bilim insanlarının söylediklerine bakıyorum.”

Tibet Şahin (17) – İstanbul: “Politikacıların geleceğe etkisini düşününce kötü hissediyorum. Bundan ziyade genç kuşağın geleceğe etkisi üstüne düşünmeyi tercih ediyorum. Bizim çok daha çetin ekonomik şartlarımız olacak ve üstelik iklim krizi Türkiye’de bir gündem haline gelmiş değil. Aktivizmin tek başına sonuç alması zor ama biz öğrencilerin okul grevinden başka bir olanağı da yok.”

Zeynep Öztürk (16) – İstanbul: “Eylemlerimize karşı çıkan devlet başkanları var. Onların kararlarına bağlı olmak, kafese tıkılmış gibi hissettiriyor; onlara güvenmiyorum. Paris İklim Anlaşması hâlâ Türkiye tarafından onaylanmadı. Neyi göremiyorlar acaba? İklim eylemi, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 17 maddesinden biri.”

Yiğithan Bektaş (18) – İstanbul: “Gençlerin hepsi iklim/çevre mücadelesi vermiyor ama araştırmalara göre dünyada %50’sinin en büyük korkusu iklim krizi. Bu tüm dünyada seçimleri etkileyecek. Rasyonal çevreci vaatler sunmayan partiler tutunamayacak. Yani gençlerin gezegendeki ekonomik ve siyasi tabloyu değiştirme potansiyeli var.”

Görüştüğümüz gençler iklim/çevre krizinin kuraklık, kıtlık derken tüm ekonomik ve sosyal sorunlarla iç içe geçtiğini söylüyor. Yani bu, bir Pasifik yerlisinin ya da bir kutup ayısının olduğu kadar, bir TC vatandaşının veya bir yarasanın da sorunu:

Tibet: “Mesela doğanın araçsallaştırılıp kaynak haline getirilmesi sebebiyle hayvanların yaşam alanları alt üst oluyor. Bu yüzden normalde yaşanmayacak bazı insan-hayvan temasları ortaya çıkıyor ve virüs tehdidi oluşuyor. Zaten aşırı hava olayları, yoksul kesimlere büyük zarar veriyor. Ama iklim/çevre krizi ve diğer sosyal/ekonomik krizler, %1’lik yönetici kesimi hemen hemen hiç vurmayacak. İklim krizi partiler ötesi bir konu olabilir ama siyasi bir meseledir.”

Duru Barbak (17) – İstanbul: “İklim kriziyle sosyal adaletsizlik arasında büyük bir bağlantı var. Yoksullar bundan en çok etkilenen kesimler. Mesela ırklar arasındaki eşitsizlik, bir sel felaketinde siyahilerin daha fazla zarar görmesi gibi örneklerde gözlenebiliyor. Kimi yerli toplulukların bölgelerinde beslenme ve barınma imkanı kalmadığı için iklim mültecisi haline geldiği de görülüyor.”

Yiğithan: “Değişen tarım şartları veya aşırı hava olayları insanlar için evini, yaşadığı bölgeyi terk etmek anlamına geliyor. Topraklar sular altında kalıyor veya kuruyor ya da kirleniyor. İklim krizi, savaşlarla birlikte mülteciliğin başlıca sebebi.”

Maya Kılıç (16) – İzmir:  “Suriye’deki gibi savaşların temel sebepleri arasında yoksulluk ve kuraklığın olduğuna dikkat çekenler var. İklim ve çevre krizinin önlenmesi için yapılan öneriler karşısında hem siyasetçiler hem de yetişkinler ‘Bundan bir çıkarımız yok, maddi anlamda işimize gelmiyor, olduğu gibi devam etmesi daha kârlı’ şeklinde düşünerek savunmaya geçiyor.”

İdil: “İklim krizi kız çocuklarını, yoksul ve diğer dezavantajlı kesimleri daha çok etkiliyor; büyük bir eşitsizlik ve adaletsizlik… Bunun önemsenmediğini görünce hayal kırıklığı yaşadım ama umutsuz hissetmedim. Sessiz kalmak benim için asla bir opsiyon olmadı. Çocukların veya kentli olmayan toplulukların bu krize katkısı çok çok daha az ve yaşam alanlarını kaybediyorlar. Ama bu sorunun kaynağı şehirli yaşam tarzı.”

Zaman zaman kimi kesimlerden iklim aktivistlerinin konuları abarttığı, fazla yufka yürekli oldukları yönünde yorumlar geliyor. Buna karşılık gençler ekonomik ve siyasi çalkantıların gündemi çok meşgul ettiğinin farkında ve iklim krizinin bu meselelerle olan bağına ısrarla vurgu yapıyorlar:

Tibet: “Eski kuşakların iklim krizi konusunda neredeyse hiç bilgisi yok. Halbuki bu konu 1960’larda bile araştırılıyordu. Ama bu krizin sorumluluğu insanlara, halka yüklenemez. Aşırı üretim yapılması ve bir aşırı tüketim kültürünün oluşması aslında halkın edilgen olduğu konular. Çünkü halk bir rekabet ekonomisi içinde yaşamaya zorlanarak, kendisine dayatılanı tüketiyor. Orta ve üst sınıf genellikle ciddiyetinden olmasa da iklim krizinin kendisinden haberdar. Ama alt sınıf için bu konu biraz lüks.”

Yiğithan: İklim krizi, COVID-19 kriziyle çok yerde benzeşiyor. İnsanlar ‘Bir defa maske takmazsam dünyanın sonu değil’ gibi düşünüyor ama salgın tam da böyle yayılıyor. Buna vurgu yapan bir başlık görmüştüm: ‘Yedi milyar insan, bir pipet kullanmaktan bir şey olmaz dedi.’ Zaten sorun minik minik parçaların birleşip global hale gelmesi. Ama ben topluma da çok kızmıyorum. İnsanlar karar alıcıların, şirket sahipleri ya da yöneticilerinin sunduğu seçeneklere mahkûm.”

Liseli aktivistlere göre büyük şirketler sadece somut yatırım faaliyetleri ile değil, algı manipülasyonu yaparak da insanlığın ve diğer canlıların hayatını tehdit ediyor. Siyasi ve ekonomik sistemin bilim yoluyla gerçekleri çarpıtabilmesinden yakınıyorlar:

Bilge Nur Güven (17) – İstanbul: “Mesela bir petrol ya da hızlı moda şirketi kendisini çok yeşil, çok çevreci gibi lanse edebilirken, toplum örneğin pet şişe, plastik pipet kullandığı için krizin asıl sorumlusuymuş gibi bir algı yaratılabiliyor. Siz ne kadar çok plastik şişe kullansanız da bu şirketler kadar zarar veremezsiniz. Hepimiz plastik kullanmayı bırakırsak, evet bu çok büyük bir etki yaratılır. Ama şirketler plastik üretmeyi bırakmadığı sürece biz de plastik kullanmaya mecbur kalıyoruz. Aslında bunun sorumlusu dünya nüfusunun gücü elinde tutan % 1’i. En büyük enerji kaynağımız fosil yakıt olduğu sürece atmosfere salınan karbondioksit miktarı çok yüksek olacak.”

Tibet: “İklim/çevre krizi konusunda bilgili yetişkinlerin çoğunda, bilimin bu sorunu çözeceğine dair kuvvetli bir inanç, bilinçsiz bir güven var. Bilimsel veriler tartışılmaz ama iktidarların bunların ışığında sosyal politikalar üretmesini sağlamak çok farklı bir konu. Bilim, iktidarlardan bağımsız bir disiplin gibi işlemiyor. Mesela dev fosil yakıt şirketlerinden biri, 70’lerde başladığı iklim araştırmalarının verilerini 2000’lerin başlarına kadar saklayarak kâr etmeye devam etti ve iklim inkarcılığına katkı yaptı.”

Siyasetçilerin kendi çıkarları uğruna toplumun yaşam koşullarını zorlaştırdığını vurgulayan lise çağındaki aktivistler, baskılandıklarını hatta hedef gösterildiklerini belirtiyor. Bununla birlikte kendilerine ilgi gösteren siyasetçilere de güvenmekte zorlanıyorlar:

Maya: Bizlerin dış mihrak olduğumuz ya da dış mihraklarca güçlendirildiğimiz gibi şeyler söyleyenler var. Buna karşılık kimi karar alıcılar da ‘Sizin gibi çocukların olması çok güzel’ deyip bizi onaylar gözüküyor ama kendi çıkarlarına göre öneriler gelsin istiyor. Bir yerden sonra biz de panik yaşamaktan sitem etmeye geçiyoruz. Aslında çözüm için uğraşmıyorlar. Medya önünde bu konularla ilgiliymiş gibi gözüküp, sonra da bizden kurtulmaya çalışıyorlar.”

Duman Yağız Zallıoğlu (15) – Çanakkale/Çan: “Aklımızdan geçeni söyleyemiyoruz veya en basitinden, dolar kuru yüzünden istediğimizi yapamıyoruz. Bunlar umutsuzluk veriyor. Siyaset, ekonomik kriz sonuçta beni de etkiliyor. Bence geçmişte de her dönemde gençler siyaset üstüne düşünüyordu. Çevre eylemlerinde kimi siyasilerin samimi olmadıklarını, sadece oy toplamak için orada olduklarını düşündüğüm oluyor. Verdikleri sözü tutmuyor; desteklerini çekiyorlar.”

Liseli iklim/çevre aktivistleri, gelecekte hak savunucusu kimliklerini bırakmak şöyle dursun, sosyal politikaları belirleyen pozisyonlarda olmak istiyor. Bunu yaparken sadece kendi gelecekleri için değil, önceki ve sonraki kuşaklar adına da yaşıtlarını harekete geçmeye çağırıyorlar:

Yiğithan: Ekonomik ve toplumsal kargaşalar yaşıyoruz. İnsanlar ‘Eve ekmek götüremezken iklim kriziyle nasıl ilgilenelim, günü kurtarma derdindeyiz’ diyor. Biz de ‘İklim krizi sosyal adaletsizlikleri daha da derinleştiriyor; bölgesel veya küresel tüm krizlerin ya kaynağı ya da tetikleyicisi’ mesajını vermeye çalışıyoruz. Ülkemiz toplumuna daha iyi ulaşabilecek hale gelmeye çalışıyoruz.”

Duru: “Siyasetçilere güvenmiyorum. Gelecek nesillerin bu dünyada yaşamaya devam edeceğinin farkında değil gibi davranıyorlar. Dünyada sorunlarımızla ilgilenen politikacı çok az, ülkemizde ise yok. Ama bizim kuşak siyasete girmeye başladıkça bunlar değişecek. Zaten dünyada hem genç hem kadın politikacılar öne çıkmaya başladı.”

Yiğithan: 18 yaş altı olarak iklim/çevre mücadelesinde bazen kaldırabileceğimizin üstünde bir yük taşıyor gibi hissediyoruz. Bu konularla ilgilenen kesim ve STK’lar çoğalırsa daha etkin bir paylaşım olur. Zaten varolanlarla işbirliği içindeyiz. Bilim insanları iklim krizi konusunda plastik kullanmama, araba yerine bisiklete binme gibi bireysel önlemler alma noktasını çoktan geçtiğimizi söylüyor. O yüzden öğrencilerin bizimki gibi hareketlere katılması, toplumsal bilinç oluşturması ve karar alıcılara baskı yapması gerek.”

İdil: “Bir siyasi hareket benden oy almak için cinsel yönelim, inanç, azınlık kesimler gibi konularda eşitlikçi olmalı. Dürüst ve açık olmalı; yani elindeki bilginin gereğini yapmalı, krizlere kriz gibi yaklaşmalı. Bir şeylerin asla değişmeyeceğine inanan, seslerinin asla duyulmayacağına inandığı için sessiz kalıp kendisini demokratik işleyişten koparan, umutsuz insanlar var. Aktivizmimle toplumdaki bu düşüncenin değişmesine de çalışıyorum. İleride iklim krizi çözülse bile, hep olduğu gibi dünyada yine haksızlıklar olacak. Gelecekte de şimdikine benzer bir yolda gideceğimi biliyorum.”

Videoların tümüne buradan ulaşabilirsiniz.