;
Politika

“İklim Haberciliği Hak Temelli Bir Çözüm Gazeteciliği Yaklaşımına Dayanmalı”

İklim Haberciliği Ağı ekibinden Nur Banu Kocaaslan, gazetecilerin iklim krizini şiddetlendiren tüm uygulamaları hak ihlali olarak tanımlarken, haberlerine bu perspektifle yaklaşmalarının çok kıymetli olduğunu belirtiyor: “Bir yanıyla da çözüm odaklı haberciliğe çok ihtiyacımız var çünkü iklim krizinde okurda ‘olan oldu, biten bitti’ algısı uyandırmak, harekete geçmeyi değil ümitsizliği körüklemek kesinlikle doğru değil.”

YAZI: Bulut BAGATIR

Öncelikle İklim Haberciliği Ağı ile başlayalım. Ağın yola çıkış hedefi neydi ve neyi değiştirmeyi umuyor? Ekipte kimler bulunuyor?

İklim Haberciliği Ağı, Ekosfer Derneği çatısı altında kurduğumuz bir gazetecilik platformu. Teyit Erişim ve İletişim Direktörü Can Semercioğlu, Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu üyesi Hazal Acar ve ben projeyi tasarlayan ve yürüten çekirdek ekibiz. Daha geniş halkada ise Ekosfer var. Verdiğimiz İklim Haberciliği Eğitimleri’nde ise bize gazeteci Doğu Eroğlu ve Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz eşlik ediyor. Can ve ben gazetecilikten geliyoruz ve hâlâ iletişim sektöründeyiz. Gazeteciliğin niteliği ve iklim krizi ikimizin de üzerine sürekli düşündüğü ve üretim içinde olmak istediği bir alandı. İklim Haberciliği Ağı da iki eski gazetecinin bu ilgisinden doğan bir gazetecilik platformu oldu. Türkiye’deki gazetecilerin dikkatini iklim krizine daha fazla çekmeyi, iklim krizini ana akımdan yerel medyaya Türkiye medyasında daha görünür hale getirmeyi amaçlıyoruz. Aynı zamanda iklim haberciliğinin sürdürülebilir biçimde yapılabilmesine katkı sunmayı hedefliyoruz.

İklim Habercilik Ağı, iklim krizi haberciliğinin çerçevesini nasıl çiziyor? Yurttaş gazeteciliği, hak odaklı gazetecilik veya çözüm gazeteciliği gibi çok farklı gazetecilik yaklaşımları mevcut. İklim krizi haberciliği böyle bir yaklaşımda kendisini nerede konumlandırabilir?

İklim haberciliği diyerek aslında bir tür uzmanlaşmaya işaret ediyoruz ama bir yandan da bu uzmanlaşmanın bazını temel gazetecilik prensiplerine sahip olmak oluşturuyor. Kamu yararına yayın yapmak, bilimsel gerçeklere aykırı hareket etmeden gerçekleri çarpıtmadan paylaşmak, demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı olmak vb. Tüm bunlara ek olarak iklim haberciliğinde hak odaklı habercilik ve çözüm gazeteciliği perspektifleri bizce ayrıca öne çıkıyor. Çünkü iklim krizi hepimizi etkileyen bir insan hakları krizi aynı zamanda; üstelik dezavantajlı grupları, kadınları, göçmenleri, çocukları çok daha fazla etkiliyor. Gazetecilerin iklim krizini şiddetlendiren tüm uygulamaları hak ihlali olarak tanımlayarak, haberlerine bu perspektifle yaklaşmaları çok kıymetli. Bir yanıyla da çözüm odaklı haberciliğe çok ihtiyacımız var çünkü iklim krizinde okurda “olan oldu, biten bitti” algısı uyandırmak, harekete geçmeyi değil ümitsizliği körüklemek kesinlikle doğru değil. İklim krizinde çözümsüz değiliz, yol haritası son derece açık, zamanımızsa biraz kısıtlı. Gazeteciye düşen de okura doğru bilgiyi verirken aynı zamanda çözüm yollarına da değinmek, böylece haberi “felaket tellallığından” çıkarıp hak temelli bir çözüm gazeteciliği örneğine dönüştürmek. Bu bakış açısının küresel iklim mücadelesine çok büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Yaygın medyanın iklim krizine olan yaklaşımı aşırı hava olaylarının anlık felaketlerini haberleştirmek ve bunun çözümüne yer vermemek üzerine kurulu. Sayılı mecra dışında alternatif medyanın da yüzünü iklim krizine çevirdiğini söyleyemeyiz. Medyada “dünya yeni bir buz çağına doğru ilerliyor” gibi veya iklim değişikliğinin Türkiye’den çok uzak ülkelerde yaşandığını ima eden haberlere de dönem dönem rastlayabiliyoruz. Böyle bir medya ekosisteminde iklim krizi haberciliği ne derece mümkün? Sizin tespit ettiğiniz sorunlar neler?

Aslında tasvir ettiğiniz haberciliğin nedenlerini anlamak çok da zor değil. İklim krizi bundan 15-20 yıl önce bilim insanlarının uyarılarda bulunduğu ancak bizlerin gündelik hayatta etkilerini çok da hissedemediğimiz, bu yüzden de detaylarını anlamakta zorlandığımız bir durumdu. Kendi yaşantımızda gözlemlemediğimiz için, bilimsel araştırmalara değinen haberler de hep uzak coğrafyaların, uzak geleceğin bir sorunuymuş gibi yazılıyordu. Bugün ise medya olarak iklim krizine dair hâlâ az şey bilmekle beraber, mesela aşırı hava olaylarını görüyor; sel baskınlarını, hortumları işleyen epizodik (anlık, sıcak haber) haberler yapıyoruz. Bilgi eksikliğimiz bizi bu epizodik haberleri daha geniş çerçeveden bakan, örneğin aşırı hava olaylarının iklim kriziyle bağını araştıran tematik haberlere, dosyalara taşımamızın önüne geçiyor. Ama bu sadece Türkiye’deki medya ekosistemiyle ilişkili bir sorun değil, evrensel bir durum. İklim Haberciliği Ağı olarak röportaj yaptığımız Guardian İklim ve Çevre Editörü Damian Carrington, bu durumu iklim krizinin yavaş ilerleyen bir felaket olmasına bağlamıştı. Zamana yayılan bir felaket üzerine nitelikli habercilik yapabilmek bir nebze uzmanlaşabilmeyle, araştırma yapmak için zamana sahip olmakla ve ısrarlı olmakla çok ilişkili. Dolayısıyla nitelikli haberler için gazetecileri bu yönlerden desteklemek ve güçlendirmek gerekli.

Çalışmalarınız kapsamında Türkiye’nin farklı bölgelerinden yerel gazetecilerle bir araya geldiğinizi ve eğitimler gerçekleştirdiğinizi biliyoruz. Yerel gazeteciler iklim krizinin ne kadar farkında? Eğitimlerden elde ettiğiniz tecrübeye göre yerelde iklim krizine dair haber üretmenin önündeki engeller neler? Bunun yanı sıra iklim krizi haberciliği hem yaygın hem de alternatif medyada nasıl “yerelleştirilebilir”?

İklim Haberciliği Ağı olarak verdiğimiz eğitimlerde sadece İstanbul ve Ankara medyasıyla sınırlı kalmayı hiç istemedik çünkü aslında iklim krizinin Türkiye’nin her yerindeki etkilerini anlamamızda yereldeki medyanın güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu yüzden Akdeniz, Ege, Güneydoğu Anadolu, İstanbul, Ankara-Eskişehir ve Karadeniz olmak üzere altı eğitimde 200 gazeteci ve gazetecilik öğrencisiyle buluştuk. Aynı zamanda katılımcılarımız ve ilgili gazeteciler için uluslararası gazetecilik konsorsiyumu Covering Climate Now Direktörü Mark Hertsgaard ile de bir webinar gerçekleştirdik. Tüm eğitimlerimizde gördüğümüz şey aslında şu; yerel gazetecilerde iklim krizi farkındalığı bizzat gözlemledikleri somut örneklerle kendiliğinden oluşmuş durumda. Değişen iklim şartları, kuraklık, tarımda sıkıntılar, biyoçeşitlilik kaybı gibi sorunları haberlerine taşıyorlar. Ancak terminolojiye uzaklık, bazı kavramların karıştırılması, iklim krizinin nedenlerine dair bilgi eksikliği söz konusu. Bu da medyanın genelinde de var olan bir sorun. Özellikle çok yoğun çalışan ve bölgelerindeki her habere koşan yerel gazetecilerin diğer alanların yanı sıra iklim krizinde de tam anlamıyla uzmanlaşmalarını kolayca beklememiz haksızlık olur. Ama iklim krizinde temel bakış açılarını, habere yansıtılacak doğru perspektifleri ve gazetecilere düşen görevleri içselleştirebilmemiz bence çok kıymetli bir başlangıç noktası. Sorunuzun yerelleştirme kısmına gelirsek eğer, kendi gazetecilik tecrübemden ve konuştuğumuz yabancı iklim habercilerinin bize aktarımlarından şunu söyleyebilirim. Kendi bölgemiz ya da uzak bölgelerle temas kurmalı, bilim insanlarıyla, iklim aktivistleriyle, sivil toplum ve ekoloji örgütleriyle, politikacılarla, çiftçilerle, yerelde yaşayanlarla yüz yüze gelmeli, konuşmalıyız. Gidemiyorsak, telefonla ulaşmalıyız. Çünkü haber sadece masa başında internet araştırmasıyla değil,  bu kaynaklarla yapıldığında zenginleşiyor.  Aslında haber onlarda.

Önümüzdeki dönemde nasıl çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz? Benzer iklim haberciliği eğitimlerinin tekrardan gerçekleştirilmesi gibi çalışmalar planlarınızda bulunuyor mu?

Eğitimlerimize devam ederek daha fazla gazeteciyle yan yana gelmek istiyoruz. Gelecek dönemler için haber merkezleriyle birebir görüşmeler yapmayı,  iklim haberciliği üzerine daha fazla online buluşma gerçekleştirmeyi ve içerik üretimine devam etmeyi umuyoruz. Ayrıca haberciliğin Türkiye’deki önemli meselelerinden biri olan ekonomik sürdürülebilirliğin de iklim haberciliği özelinde sağlanabilmesi için yol arayışında olacağız.