;
Politika

“İklim Değişikliğinin Gıda Üretimi ve Güvenliğine Etkileri Giderek Kötüleşiyor”

Prof. Dr. Murat Türkeş, gıda ve su güvenliği ile iklim değişikliği arasındaki yakın bağlantı nedeniyle, iklim değişikliğinin, büyük olasılıkla gıda güvenliğinin, gıdanın varlığı, erişim, tüketim ve sürdürülebilirliğinden oluşan dört boyutunu da etkileyeceğini söyledi.

Prof. Dr. Murat Türkeş, 21 ve 22 Ekim 2021 günlerinde düzenlenen İzmir’deki “İklim değişikliği, kuraklık ve tarıma etkileri” ana temalı çalışmayı, Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü ve FAO projesi kapsamında iki aşamada gerçekleştirdi. Etkinliğin birinci günündeki eğitim aşaması, proje sorumlusu Ziraat Mühendisi Nilgün Tan’ın ve kadın üreticilerin katılımıyla Urla Gülbahçe Köyü’nde Türkeş’in kadın öncülere verdiği “İklim Değişikliği; İklim ve Çevre Dostu Sürdürülebilir Tarım” konulu seminer ve sonrasında kısa bir arazi çalışmasıyla tamamlandı.

Çalışmanın ikinci aşaması ise, Prof. Dr. Türkeş’in İzmir Tarım Orman İl Müdürlüğü’nde, yönetici, çoğunluğu ziraat mühendisi teknik personel ve yerel kadın üreticilerden oluşan kalabalık bir topluluğa verdiği “iklim değişikliği, kuraklık ve  tarımsal üretime etkileri” konulu konferansla tamamladı.

Prof. Dr. Türkeş konferansta iklim değişikliğinin, artan hava sıcaklığı ve buharlaşma, azalan yağış ve üst toprak nemi, hızla artan aşırı yüksek hava sıcaklıkları, sıklık, süre ve şiddeti ciddi bir düzeyde artan sıcak hava dalgaları ve kuraklık olayları ve iklim değişikliği bağlantılı birçok şiddetli hava ve iklim olayı ve afetleri yoluyla dünyanın tüm bölge ve ülkelerini olumsuz  şekilde etkilediğini belirtirken, “Tüm bu olumsuz etkilerin birkaç 10 yıllık yakın bir gelecekte, yazı çok sıcak ve kurak subtropikal Akdeniz ikliminin egemen olduğu Akdeniz Havzası ve Türkiye coğrafyasında daha da şiddetlenmesi öngörülmektedir. Bu yüzden, küresel, bölgesel ve ülkesel gıda güvenliği ve insanların gıdaya erişme olanağının ya da kapasitesinin ve refahının bir ölçüsü olan gıda güvencesinin sağlanması ve sürdürülebilirliği şimdi her zamankinden daha önemlidir” dedi.

Gıda güvenliğinin, tüm insanların kendi beslenme gereksinimlerini karşılamak üzere her an, yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak ulaşabilmesi ve gıda tercihlerinin etkin ve sağlıklı bir yaşam için karşılanması olarak tanımlandığını ifade eden Türkeş, “İnsanlar ve toplumlar, istedikleri zaman ekolojik, çevresel ve sosyal olarak duyarlı ve adil bir yolla üretilmek koşuluyla, besleyici, güvenli, kişisel olarak kabul edilebilir ve kültürel olarak uygun gıdalara eriştiklerinde büyük ölçüde mutludur. Gıda güvenliği, (i) gıda varlığı, (ii) gıdaya erişim (ilk ikisinin genel olarak gıda güvencesine karşılık geldiğini düşünebiliriz), (iii) gıda tüketimi (alımı) ve (iv) gıdanın sürdürülebilirliği başlıkları altında dört açıdan ele alınarak incelenebilir. Gıda varlığı, gıdanın yerli üretim, ticari dış alım ve gıda yardımı yoluyla fiziksel varlığıdır. Gıdaya erişim, ailelerin ev üretimi ve yedeklerinin (sonra kullanmak üzere evde biriktirilen fazla gıda), satın alınanlar, hediyeler, ödünç alınanlar ve yardımların geniş bir birleşimi yoluyla yeterli tutarlardaki gıdayı elde etme olanağıdır. Gıda tüketimi ya da alımı, ailelerin erişebildiği gıdanın tüketimi ve aile üyelerinin ya da kişilerin besin maddelerini sindirme ve emme olanağına sahip olmasıdır. Son olarak, gıdanın sürdürülebilirliği ise, gıdanın düzenli ve periyodik olarak varlığı (kararlılık) ve elde edilebilir olması; bu yolla ailelerin ve kişilerin beslenme ya da besleyici maddeleri alma güvenliğinin sağlanmasıdır” diye konuştu.

“Kaynakların sınırlı ve tarihsel olarak eşitsiz bir ekonomik ‘paylaşımın’ egemen olduğu bir dünyada, özellikle en az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı nüfus büyümesi ile iklim değişikliği, kuraklık, arazi bozulumu ve çölleşme, biyolojik çeşitliliğin ve ormanların azalması ve yok edilmesi gibi küresel ve bölgesel değişiklikler, söz konusu çarpıklığı daha da kuvvetlendirmektedir” diyen Türkeş konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Küresel ve bölgesel ölçeklerde gerçekleştirilen birçok çalışma, özellikle gelecek iklim değişiklikleri ve değişkenliğinin, günümüze göre tarım, su ve toprak kaynakları üzerindeki olumsuz etkisinin kuvvetleneceğini göstermektedir. Gıda ve su güvenliği ile iklim değişikliği arasındaki yakın bağlantı nedeniyle, iklim değişikliği, büyük olasılıkla gıda güvenliğinin, gıdanın varlığı, erişim, tüketim ve sürdürülebilirliğinden oluşan dört boyutunu da etkileyecektir. Tüm bu nedenlerle, hem iklim değişikliği mücadelesine önemli bir katkı hem de havaya, suya, toprağa ve iklime hiç ya da çok çok az zarar verebilecek olan geleneksel tarım bilgisi ve bilimsel tarım bilgisinin bir sentezi olan iklim ve çevre dostu agroekolojik ilkelere dayalı sürdürülebilir küçük ve aile işletmesi tarım önemsenmeli ve desteklenmelidir.”