;
Politika

“Hükümetler İklim Krizinin Mülteciler Üzerindeki Etkileriyle Yüzleşmeli”

iklim krizi

Uzmanlar iklim krizi ile bağlantılı sıra dışı hava olaylarının evlerinden edilmiş insanlar için giderek büyüyen bir tehlike olduğunu söylüyor.

Uzmanlar, sert hava olaylarının tehlikeye açık durumda olan evsiz göçmenlere ağır zararlar verebileceğini, hükümetlerin dünyanın dört bir yanındaki mültecilerin içinde bulunduğu koşullar ile iklim krizi arasındaki bağa dikkat etmesi gerektiğini, aksi takdirde bu sorunların ileride daha da fazla insanın evlerini terk etmesine yol açabileceğini söylüyor.

Dünyada sayıları 100 milyonu geçen ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde birikmiş mülteci ve evsiz insanlar, sert hava olaylarına karşı en yüksek risk altındaki nüfus grupları arasında.

Buna karşın, iklim krizinin mülteciler üzerindeki etkileri veya gelecekte mülteci sayısının artışına sebep olacak olması hakkında henüz çok az eylemde bulunuldu. Geçtiğimiz yılın sonlarında Mısır’da gerçekleşen COP27 BM iklim zirvesinde çok kısaca değinilen meseleye, uzmanlar 2023’te daha fazla önem gösterilmesini bekliyorlar.

Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) başkanı David Miliband, konuyla ilgili “Bu meseleyi çözmek adına çok kötü bir iş çıkardık. Dünyanın çatışmalardan etkilenen bölgelerinde yaşayan bu insanların özellikle çok büyük risk altında oldukları düşünüldüğünde, bu daha da acı verici bir durum. İklim krizine yol açanların içinde en az katkıyı yapan grup, aynı zamanda en sert bir şekilde etkilenen grup” dedi.

Hükümetler COP27’de iklim krizinden en kötü etkilenen yoksul ülkelere “kayıp ve zararları için”, yaralarını sarmalarına yardımcı olacak bir ödenek ayrılması konusunda anlaştılar. Yeni ödeneğin nasıl çalışacağının detayları bu sene içerisinde tartışılacak, fakat uzmanlara göre kesinlikle göçmenlikle ilgili imtiyazlar tanıyacak bazı hükümler bulundurması gerekiyor.

Miliband, “Mültecilerin sayısının artmasına sebep olan bazı faktörlerin iklim değişikliği ve çatışmalar olduğuna şüphe yok. İklim değişikliğinin zorunlu veya değil göçler üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkileri var. Genel olarak hem iç göçlere, hem de dünyada gelişmiş ülkelere doğru bir mülteci akışına sebep olduğu söylenebilir” diye konuştu.

Her yıl yaklaşık 55 milyon insan kendi ülkeleri içinde yer değiştirmek zorunda kalıyor. Bu sayı ülke değiştiren insanların sayısından daha fazla. BM raporlarına göre, geçen sene hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası alanda yer değiştirmek durumunda kalan insanların sayısı tarihte ilk defa 100 milyona ulaştı.

Miliband yoksul ülkelerin ağır hava şartlarından kendilerini koruyabilmeleri için daha fazla ödenek ayrılması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu: “Bu ülkelerde daha fazla direnme gücü yaratmalıyız.”

Buna karşın, iklim değişikliğinin yepyeni bir mülteci krizine yol açacağı senaryolarını da abartılı bulduğunu ekledi: “İklim mültecilerinden bahseden bu yeni söyleme katılmıyorum çünkü bu insanların çoğu zaten kendi ülkelerinin içinde yer değiştiriyorlar. Fakat çatışmalar ile iklimin birbirini beslediği doğru. İklim değişikliği daha fazla çatışmaya yol açıyor, dolayısıyla sorunu besleyici bir işlev görüyor.”

“Bu Konuya Tam Olarak Hangi Noktada Önem Vereceğiz?”

BM Uluslararası Göç Örgütü Genel Müdür Yardımcısı Ugochi Daniels da iklim krizi ve göçmenlerin durumu arasındaki bağlantıya daha fazla odaklanılmasını arzuladığını söyledi: “Uluslararası Göç Örgütü olarak COP27’nin yarattığı dayanışmadan çok memnunuz. Göçmenlerin anlaşmaya dahil edilmeye başlanması, insanlık olarak çok önemli bir adım anlamına geliyor.”

Güncel tahminlere göre, 2030 yılına kadar dünyada 200 milyondan fazla insan iklim krizine bağlı sebeplerden dolayı yer değiştirmek zorunda kalacak. Yer değiştiren insanların pek çoğu kendi ülkelerinin sınırları içinde kalacak olsa bile, bunun dünyaya etkileri büyük olacak.

Daniels, “İklim krizinin kitlelerin hareketleri üzerinde dikkate değer etkileri olacak ve bunun tanınması gerekiyor. Kadınların içinde bulunacakları duruma ise ayrıca dikkat gösterilmesi lazım. Krizin kadınlar ve çocuklar üzerinde daha belirgin etkileri var. Kadınların para, toprak, eğitim ve sağlık gibi kaynaklara erişimleri daha az olduğu için tehlikeye daha da açık bir konumdalar. Genellikle ailelerin yükünü üstlenen, ilgi ve bakım göstermeleri gereken rollerde bulunuyorlar” diye konuştu.

BM Uluslararası Göç Örgütü iklim komisyonunda özel danışman olarak çalışan Andrew Harper, zengin ülkelerin yoksul ülkelere olağan dışı hava koşulları ile mücadeleleri konusunda yardım etmeyi ciddiye almaları gerektiğini söyledi: “Cehalet artık bir bahane değil, felaketleri günlük olarak görmeye başladık. İstatistiklere göre geçtiğimiz sene her saniye bir insan yerinden olmuş. Tam olarak hangi noktada önem vermeye başlayacağız? Bu oran saniyede iki insana çıktığı zaman mı?”

Geçen sene yaşanan iklim kaynaklı felaketlerin arasında, Pakistan’da 20 milyondan fazla insanı uluslararası insani yardıma muhtaç bırakan yıkıcı seller ve Afrika’da 150 milyona yakın insanı açlıkla mücadele etmek zorunda bırakan ağır kuraklıklar vardı.