Yerel seçimlere sayılı günler kala Özgürlük için Hukukçular Derneği Ekoloji Komisyonu, “Kent Hakkı Bağlamında Kayyum Uygulamaları” isimli bir rapor hazırladı. Kayyım atanan kentlerde hayata geçirilen uygulamaları anlatan raporda, uygulamanın çevre ve ekolojiye olan etkileri bir bir sıralandı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde DBP ve HDP’nin 2014 ve 2019 seçimlerinde kazandığı belediyelere 2016 ve 2019 yıllarında kayyım atandı. Kayyımların imza attığı uygulamalar zaman zaman tartışma konusu olmuştu. Belediyelere ait taşınmazların satılması, Kürtçe ile ilgili açılan kursların kapatılması, kadın kurumlarının ortadan kaldırması, Kürtçe olan park ve binaların isimlerinin değiştirilmesi kayyum uygulamalarının tartışılan uygulamaların başında geliyor.
Ekolojiye Dönük Uygulamalar da Tartışma Konusu Oldu
Kayyımların ekoloji ve çevre konusundaki politikaları da sık sık tartışıldı. 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde yarışan siyasi partilerin adayları da seçim kampanyasında kayyım uygulamasının çevreye olan etkilerini sık sık vurguluyor. Van Gölü’ndeki kirlilik, Diyarbakır Hevsel Bahçeleri’nin tahrip edilmesi, Ağrı’daki çöp sorunu gibi birçok kentten farklı sorunlar seçim kampanyasının merkezinde yer alıyor.
Son olarak Özgürlük için Hukukçular Derneği Ekoloji Komisyonu, yerel seçim öncesi “Kent Hakkı Bağlamında Kayyum Uygulamaları” isimli bir rapor hazırlayarak kayyımların kentlerde turizmden kültür-sanat alanına, anadilden ekolojiye imza attığı birçok uygulama hatırlatıldı. Raporda, uygulamaların ekolojik boyutuna da yer verildi.
Diyarbakır’da Kent Bostanları Projesi İptal Edildi
Raporun ilgili kısmında Diyarbakır’da iptal edilen Kent Bostanları Projesi’ne değinildi. Raporda, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandıktan sonra, belediye bünyesinde yürütülen Kent Bostanları projesi durdurulmuştur. Oysa kent bostanları ekolojik krizden gıdanın adaletsiz dağılımına, doğanın ve kültür varlıklarının yok edilmesinden otoriterleşmeye kadar kangrenleşmiş birçok soruna dokunur. Herkesin sağlıklı, yeterli ve ucuz gıdaya erişmesine de imkan tanıyan bu uygulamanın sonlandırılması da aslında bizlere kimin için yerel kaynakların kullanıldığı, yönetme iradesinin nasıl bir dönüşüme hizmet ettiği sorusunu da tekrar akla getirmektedir” denildi.
Diyarbakır’da Depremden Etkilenen Yapılar da Rapora Konu Oldu
6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremde etkilenen Diyarbakır’daki yapı stoğu ve Sur ilçesindeki tarihi yapılara yönelik uygulamalar da raporda yer buldu: “TMMOB ön rapor sunumunda; 11 ili etkileyen deprem felaketinde yerel yönetimlerin, krizi yönetme konusunda çok ciddi bir rol oynaması beklenirken kayyum atanmış belediyelerin organize olma, vatandaşa ulaşma, arama kurtarma çalışmalarına katılma ve hasar tespit süreçlerini yürütmek şöyle kalsın milyonlarca liralık bütçesi varken neredeyse hiçbir organizasyonda bulunmadığı, Dicle Nehri kenarına kurulan ve yapımına 125 milyon TL harcanan çadır kentin yağan ilk yağmurda tahliye edildiği, sadece Diyarbakır’da 8 bin orta ve ağır hasarlı bina bulunurken kayyum yönetimlerinin evlerini boşaltmak zorunda kalan yaklaşık 40 bin ailenin barınma sorununa hiçbir çözüm üretmediği tespitleri yapılmıştı.
Yine HDP tarafından hazırlanan raporda ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyum Hasan Basri Güzeloğlu’nun Kamu İhale Kanunu’nda deprem, sel gibi olağanüstü̈ hallerde mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla öngörülen ‘21/B-Pazarlık Usulü’nü kullanarak maliyeti 324 bin TL olan 12 dekoratif şehir aydınlatması için 1 milyon 210 bin TL’ye ihaleyi verdiği belirtilmişti. Ayrıca bildiğimiz üzere kayyum ile yönetilen Diyarbakır-Sur Belediyesi UNESCO koruması altındaki sit alanında bulunan 40 evin yıkımına, “metruk” denilerek başlamıştı. Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde afetlerin felaketlere dönüşmesini önleme, hazırlıklı olma ve onarma sorumluluğu bulunan belediyenin gelirinin birincil öneme sahip toplumsal ihtiyaç ve politikalara harcanmadığı ortaya çıkmaktadır. Sur’da kentin hafızası olan binalar metruk, afete karşı dayanıksız diye yıkılırken şehrin esas afete karşı dayanıksız binaları varlığını korumuş, afete harcanması beklenen paralar ve imkanlar ise halkın ihtiyaçlarına, yerelin gerekliliklerine harcanmamıştır.”
Siirt’te Botanik Park Projesi İptal Edildi
Raporda Siirt’te yapılan uygulamalara da değinildi. “Siirt Belediyesi kayyumunun belediyeye ait Celadet Alî Bedîrxan Kütüphanesini tramvay projesi adı altında yıktırması; ancak halen tramvay projesini hayata geçirmemesi, Botan Vadisi’ne yapılacak olan botanik park, vadiye bakan seyir terası, madde bağımlıları için rehabilitasyon merkezinin ve dengbêj evi gibi birçok projenin kayyum tarafından durdurması ise kamusal dönüşümü gösteren sadece birkaç örnektir” denildi.
Ekolojik Tahribatlar Kent Kent Sıralandı
Raporun devamında çevre ve ekolojiye ilişkin kent kent hayata geçirilen uygulamalar hakkındaki tespitler şöyle sıralandı;
– Cizre Belediyesine ait Dicle nehri kenarında bulunan 55 dönümlük arazi içinde bulunan ağaçların “kötü görüntü oluşturuluyor” gerekçesi ile söküldüğü,
– Sadece Diyarbakır’da 8 bin orta ve ağır hasarlı bina bulunurken kayyum yönetimleri tarafından evlerini boşaltmak zorunda kalan yaklaşık 40 bin ailenin barınma sorununa hiçbir çözüm üretilmediği,
– Dicle Nehri kenarına kurulan ve yapımına 125 milyon TL harcanan çadır kentin yağan ilk yağmurda tahliye edildiği,
– 11 ili etkileyen deprem felaketinde, yerel yönetimler krizi yönetme konusunda çok ciddi bir rol oynayabilecekken kayyum atanmış belediyelerin organize olma, vatandaşa ulaşma, arama kurtarma çalışmalarına katılma ve hasar tespit süreçlerini yürütmek şöyle kalsın milyonlarca liralık bütçesi varken neredeyse hiçbir organizasyonda bulunmadığı,
– Hakkâri Belediyesi kayyumu döneminde yapılan ve 320 bin TL’ye mal edilen mezbaha ve ahırların dere kenarına yapıldığı için açılış yapılmadan çöktüğü,
– Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde belediyeye kayyum olarak atanan Kaymakam Kadıoğlu’nun, park yapılacağı gerekçesiyle İnsan Hakları Anıtı’nı yıktığı tespit edildi.