;
Bilim

“Gerekli Yatırımlar Yapılmadan Açılan Santrallar Halk Sağlığı Önceliğiyle Bağdaşmıyor”

Temiz Hava Hakkı Platformu Türk Tabipleri Birliği’nin temsilcisi Doç. Dr. Gamze Varol, gerekli yatırımlar tamamlanmadan santralların çalışmaya devam etmesinin, temiz havanın hayati değerinin daha iyi anlaşıldığı COVID-19 salgını sürecinde halk sağlığı öncelikleriyle bağdaşmadığını belirtirken “COVID-19 pandemisinin ardından, benzer krizleri ileride tekrar yaşamamak için halkın sağlığını temel alan ‘sağlıklı toparlanma’politikaları oluşturmak gerekiyor” diyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

COVID-19 ve hava kirliliğine dair yapılan çalışmalar neler söylüyor? Hava kirliliğin olduğu bölgelerde COVID-19 hastalarının hastalığı daha ağır geçirdiğine dair elimizde bir veri var mı? Hava kirliliği COVID-19 ve benzeri hastalıklarda nasıl bir etki yaratıyor?

İtalya, ABD, İngiltere gibi ülkelerde uzun süredir kronik hava kirliliğine maruz kalan kişilerin COVID-19 virüsünden çok daha kötü etkilendiğine dair bulunan kanıtlar eski bilgilerimizi de destekliyor. Yıllardan beri yapılan araştırmalar hava kirliliğinin solunum, kalp ve damar sistemi başta olmak üzere insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve bağışıklığın düşmesi sonucunda SARS gibi virüslere karşı daha savunmasız hale geldiklerini açıkça göz önüne seriyordu.

Hava kirliliğinin mortalite için yüksek risk oluşturan iskemik kalp hastalıklarında artışa neden olduğu ve kronik kalp, damar ve solunum yolu hastalıkları olan kişilerin COVID-19 virüsüne yakalanma olasılıklarının daha fazla olduğu çalışmalarla kanıtlandı.1

Bu sebeple COVID-19 virüsü tarafından enfekte olma riskini artıracak ve iyileşme olasılığını düşürecek kronik solunum, kalp ve damar hastalıkları, akciğer kanseri gibi hastalıklara sebebiyet veren her türlü hava kirliliği kaynağının acilen azaltılması gerekiyor.

COVID-19’a karşı aşının bulunması ile birlikte pandeminin kontrol altına alınmasına dair büyük bir yol kat edildi. Ancak hava kirliliğine dair  aynı şeyleri söylemek pek mümkün görünmüyor. Hava kirliliği ile mücadelede elimizdeki en büyük güç nedir, neler yapılabilir?

Kara Rapor 2020’de yapılan hesaplamalar, 2017 – 2019 yılları arasında hava kirliliği nedeniyle trafik kazalarının neredeyse 6-7 katı kadar ölüm yaşandığını gösteriyor.2 Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.3 Her bir hayatın ne kadar değerli olduğunu daha iyi anladığımız bugünlerde, hava kirliliğinin ödettiği sağlık bedeli çok daha fazla göze çarpıyor.

Korona bizlere, hava kirliliği azaltmanın aslında mümkün olduğunu gösterdi. Ama bu azalma bir iki aylık süreler için değil, ancak yapısal önlemler alınırsa kalıcı olabilir ve ölümleri önlememizi sağlayabilir. Türkiye’de ve dünyada 2020 yılının ilk yarısında hava kalitesinde bir iyileşme oldu. 2019 yılında #temizhavaktır diyerek toplanan yüzlerce imza ve kampanyalar sonucu çevre mevzuatına uymayan Kahramanmaraş, Kütahya ve Zonguldak illerindeki kömürlü termik santralların Ocak 2020’de altı ay süre ile kapatılması ve Mart ayında COVID-19 salgını ile ilgili alınan tedbirler nedeniyle azalan trafik sonucu büyükşehirlerde hava kalitesi iyileşti. Fakat santralların tekrar açılması ve kaldırılan seyahat yasakları sonucunda artan hareketlilik nedeniyle Haziran 2020’de hava kirliliği tekrar artmaya başladı.4 Gerekli yatırımlar tamamlanmadan santralların çalışmaya devam etmesi, temiz havanın hayati değerinin daha iyi anlaşıldığı COVID-19 salgını sürecinde halk sağlığı öncelikleriyle bağdaşmıyor.5

COVID-19 pandemisinin ardından, benzer krizleri ileride tekrar yaşamamak için halkın sağlığını temel alan “sağlıklı toparlanma” politikaları oluşturmak gerekiyor. Önümüzdeki süreç; öncekinden daha yeşil, adil, doğa dostu ve halkın sağlığını savunan politikalara öncelik vermek için büyük bir fırsat sunuyor. Türkiye’de de hava kalitesinin iyileştirilebilmesi için hava kalitesi ölçüm verilerinin iyileştirilmesi, illerde Temiz Hava Eylem Planlarınınuygulanması, kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) ölçüm istasyonlarının artırılması, mevzuatla yasal sınır belirlenmesi ve sanayi projelerinin izin süreçlerinde sağlık etki değerlendirmesi yapılması gerekiyor.

COVID-19 karantinaları başladığında “30 büyükşehir ve Zonguldak” ifadesi oldukça tartışılmıştı. Kömürlü termik santralların 30 yıla yakındır çalıştığı Zonguldak, Kahramanmaraş ve Manisa gibi şehirlerde yaşanan sağlık sorunları ile ilgili veriler var mı?

COVID-19 virüsü pandemisi sırasında;  Zonguldak ili, 30 büyükşehrin dışında sokağa çıkma yasağı ilan edilen tek il oldu.  Zonguldak ilinde, çok sayıda kömür madeni ve Çatalağzı bölgesinde 4 tane çalışmakta olan kömürlü termik santral bulunuyor. Hava kirliliği, aslında yıllardır Zonguldak’ta birçok kişinin hayatını kaybetmesine sebep olurken, kentte neredeyse bir KOAH ve akciğer kanseri pandemisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından 2019 yılında yayımlanan Kara Rapor’da DSÖ Avrupa Ofisi tarafından geliştirilen AirQ + yazılımı kullanılarak ilk defa Türkiye için 2017 yılında hava kirliliği DSÖ tarafından önerilen limitlere indirilseydi kaç ölümün önlenebileceği hesaplanmıştı. Yapılan hesaplamalara göre; Zonguldak ilinde 2017’de hava kirliliği nedeniyle 435 kişi hayatını kaybetti. Bunun Zonguldak’taki tüm ölüm sebepleri içindeki yüzdesi %11,3.6 Hava kirliliği, Zonguldak’ta 2018 yılında ölümlerin %8,63 (357 kişi) ve 2019 yılında da %10,8’ine (438 kişi) neden olan kronik bir sorun halini aldı.7

Hava kirliliği hem kronik hastalıklara neden oluyor hem de var olan kronik hastalıkları alevlendirerek virüsün daha ölümcül seyretmesine neden olabiliyor. Ayrıca, kirli hava solumak bireylerde solunum sisteminin savunma mekanizmasını bozarak, virüsün vücuda alınmasını ve yerleşmesini de kolaylaştırıyor. Dolayısıyla, havası kirli olan bir yerde yaşamak korona virüsünün yol açtığı hastalıklar gibi solunum yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlıyor.

Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından geçtiğimiz yıl yayımlanan Kara Rapor’da da belirtildiği gibi ülkemizdeki 81 ilin %99’una yakını DSÖ’nün önerdiği limitleri aşan kirlilikte hava soluyor. Hava kirliliğinin üç yıl üst üste yoğun olduğu Kahramanmaraş, Iğdır, Ankara, Manisa, Muğla, Bursa gibi illerimiz ve Zonguldak, Kütahya, Afşin, Çanakkale, Manisa, Sivas ve İzmir gibi kömürlü santral yakınında yaşadığı veya madende çalıştığı için kronik solunum hastalığı olan kişilerin yoğun olduğu il ve ilçeler başta olmak üzere tüm ülkemizde acilen hava kirliliğini azaltacak yapısal önlemler alınması gerekiyor. Bu önlemlerin başında da kanserojen olan ince partikül maddeler (PM2.5) için ulusal limitler ve ölçüm zorunluluğu getiren mevzuatının hazırlanması ve yürürlüğe konması geliyor.

Özellikle Türkiye’de düzenli olarak hava kirliliği sorununun yaşandığı illerimizde, COVID-19 virüsü ile mücadele kapsamında acilen hava kirliliğini azaltacak önlemlerin alınması gerekiyor.

Kaynakça:

1) Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi (Centre for Research on Energy and Clean Air, CREA) hava kirliliği ve COVID-19 ilişkisi bilgi notu https://www.temizhavahakki.com/hava-salgin/

2) Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri  https://www.temizhavahakki.com/kararapor2020/

3) Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri  https://www.temizhavahakki.com/kararapor2020/

4) Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri  https://www.temizhavahakki.com/kararapor2020/

5) https://www.temizhavahakki.com/cevre-yatirimlarini-yapmayan-santraller-acilen-durdurulmali/

6)  Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri: Kara Rapor https://www.temizhavahakki.com/kara-rapor/

7) Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri  https://www.temizhavahakki.com/kararapor2020/