;
Bilim

Ekopsikoloji: Doğayla Bütünleşmek Sağlığımıza Nasıl Fayda Sağlar?

Giderek sayısı artan araştırmalar, doğal yaşamın stresi azaltarak ve iyileşmeyi teşvik ederek sağlığımız üzerindeki yararlı etkilerine işaret ediyor. Şimdilerde, politika yapıcılar, işverenler ve sağlık hizmeti sağlayıcıları, insanların doğaya olan ihtiyaçlarını nasıl planlayacaklarını ve yöneteceklerini giderek daha fazla düşünüyorlar.

Yazı: Jim Robbins

Çeviri: Elif Baknalı

İnsanların sağlıklı hissettiklerini ve güçlü bir refah duygusuna sahip olduklarını söyleyecek kadar yüksek bir doğa dozu alması ne kadar sürer?

Tam olarak 120 dakika.

20.000 kişilik bir çalışmada, Exeter Üniversitesi Avrupa Çevre ve İnsan Sağlığı Merkezi’nden Mathew White liderliğindeki bir ekip, haftada iki saat yeşil alanlarda zaman geçiren kişilerin (yerel parklar veya diğer doğal ortamlarda, ya bir seferde ya da aralıklı olarak) doğada vakit geçirmeyenlere göre sağlık ve psikolojik olarak çok daha iyi olduklarını raporladılar. İki saat zor bir sınırdı: Geçtiğimiz haziran ayında yayımlanan çalışmaya göre, iki saat eşiğini aşamayan insanlar için hiçbir fayda sağlamadığını gösterdi. Çalışmada farklı meslekler, etnik gruplar, zengin ve fakir bölgelerden insanlar ile kronik hastalıkları ve engelleri olan insanlar arasındaki etkileri incelendi.

White, “Doğaya çıkmanın insanların sağlığı ve refahı için iyi olabileceği biliniyor, ancak şimdiye kadar ne kadar sürenin yeterli olduğunu söyleyemedik” dedi. “Özellikle fayda elde etmek için haftaya yaymak istendiğinde, haftada iki saat pek çok insan için gerçekçi bir hedef.”

İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!

Hızla genişleyen bir araştırma alanı olarak dikkat çeken bu alanda White ve meslektaşları tarafından yapılan en son çalışma, doğanın insanların sağlığı üzerinde fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak güçlü etkileri olduğunu ortaya koydular.

Kitabı büyük ölçüde bu hareketi tetikleyen ve “Doğa Eksikliği Bozukluğu” terimini ortaya koyan gazeteci Richard Louv, “2005’te Doğadaki Son Çocukkitabını yazdığımda bu gündemde olan bir konu değildi” dedi. “Bu konu akademik dünya tarafından neredeyse yok sayıldı. O zamanlar iyi denebilecek 60 çalışma bulabildim. Şimdilerde çalışmalar 1000’i geçmek üzere ve tek bir yöne işaret ediyorlar: Doğa sadece olsa da olur demenin ötesinde, aynı zamanda fiziksel sağlık ve bilişsel işlevler için de olması olmazımız.”

Bu çalışmalar, insanların kendilerini güvende hissettikleri sürece doğada zaman geçirmesinin stres için bir panzehir olduğunu gösterdi. Kan basıncını ve stres hormonu seviyelerini düşürebilir, sinir sisteminin uyarılmasını azaltabilir, bağışıklık sisteminin işlevini geliştirebilir, özsaygıyı artırabilir, kaygıyı azaltabilir ve ruh halinizi iyileştirebilir. Doğadayken dikkat eksikliği bozukluğu ve saldırganlık azalır, bu da süreci hızlandırarak iyileşmeye yardımcı olur. Psikiyatri bölümünden araştırmacılar yaptıkları bir çalışmada, doğada olmanın, tecrit duygularını azalttığını ve hastalar arasında sakinliği yükselttiğini buldular.

Akıllı telefonların ve diğer teknolojilerin patlayan kullanımıyla ilgili artan endişelerle birlikte sağlık uzmanlarının, araştırmacıların ve hükümet yetkililerinin, doğayı insanların günlük yaşamlarına entegre etmeyi amaçlayan geniş çaplı değişiklikler önermelerinde etkili oldu.

Örneğin, araştırmacılar ve politika yapıcılar şimdi kentsel alanlarda “park çölleri” hakkında konuşuyorlar. Şehirlere parklar ekleniyor veya geliştiriliyor, okullar ve diğer kurumlar ağaçlara ve yeşil alana erişim için büyük pencerelerle tasarlanıyor. İşletmeler, çalışanların yeşil alanlara erişim arzusunun arttığının daha fazla farkına varıyor. The Nature Fixkitabının yazarı Florence Williams, “Nitelikli işgücünü çekmek gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Gençler yüksek kaliteli açık hava deneyimleri talep ediyorlar.”

Louv’a göre, uzun süredir İskandinavya’da bir gelenek olan ve öğrenmenin büyük bir kısmının dış mekânlarda ya da doğal ortamlarda gerçekleştiği “orman okulları”, 2012’den bu yana %500 oranında arttı. Washington eyaleti, oyun ve eğitimin çoğunun dışarıda gerçekleştiği açık hava anaokullarını lisanslayan ilk eyalet oldu.

Louv ve diğer araştırmacılar tarafından kurulan Doğa ve Çocuklar Ağı organizasyonu, çocuklar için doğada daha fazla zaman geçirilmesi gerektiğini savunuyor.

Park alanlarına ihtiyacı olan yerleri belirlemek amacıyla ABD’nin parklarının haritalandığı yedi yıllık bir proje tamamladı. Projenin kıdemli başkan yardımcısı Adrian Benepe, “Ulusun %86’sını haritaladık ve bir parka 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde kimin yaşayıp ve yaşamadığına baktık” dedi. Proje yürütücülerinin, tüm insanların bu tür bir erişime sahip olduğundan emin olmak için ABD genelinde belediye başkanlarıyla yürütmüş olduğu “10 Dakikalık Yürüyüş” kampanyası bulunuyor.

Sağlık koruma hizmeti verenler de doğaya geri dönme yaklaşımını benimsiyorlar. Washington DC’de Robert Zarr tarafından kurulan bir kuruluş olan “Park RX America” misyonunu açıkladı: “Çeşitli sağlık uzmanları tarafından sağlık hizmetlerinin rutin olarak verilmesi sırasında reçeteye ‘doğa’ yazılarak kronik hastalık yükünün azaltılması, sağlık ve mutluluğun artırılması ve çevre yönetiminin teşvik edilmesi.” Kuruluşun 10.000 parkı bulunuyor.

Dünya çapındaki Doğa ve Orman Terapisi Rehberleri Birliği, hastalarına doğayla bütünleşmenin şifa için nasıl kullanılacağını gösteriyor. Grubun sloganı “Orman terapisttir. Rehberler kapıyı açar.”

Çalışmalar, doğanın etkilerinin, iyi olma duygusu sağlamaktan çok daha derin olabileceğini, suç ve saldırganlığın azaltılmasına yardımcı olabileceğini gösteriyor. 2015 yılında Birleşik Krallık’ ta 2.000 kişiyle yapılan bir araştırmada, doğaya daha fazla maruz kalmanın toplumsal uyumu artırdığını ve önemli ölçüde daha düşük suç oranlarının görüldüğünü ortaya koydu.

Michigan Üniversitesi’nde aile hekimliği profesörü Sara L. Warber, doğaya maruz kalmadan önce ve kaldıktan sonra epidemiyolojik çalışmalar ve ölçümler olduğunu ve bu araştırma sonuçlarının da oldukça güçlü olduğunu söyledi.

Washington Üniversitesi’nde yıllardır bu konu üzerinde çalışan psikoloji profesörü Peter H. Kahn, doğayla etkileşimin ne anlama geldiğine dair zayıf bir görüş olduğunu belirtiyor. “Doğa ile etkileşim biçimlerini derinleştirmeli ve onu daha kapsayıcı hale getirmeliyiz.”

Peki doğanın bir dozundaki aktif bileşenler nelerdir? Bu çalışmadaki öncüler, 1970’lerde konuyu incelemeye başlayan Rachel ve Stephen Kaplan, hareketli şehirlerde, işte veya diğer stresli ortamlarda bir konuya yoğunlaşmanın, dinlemenin daha çok çaba gerektirdiğini ortaya koyan “Dikkat Restorasyonu Teorisi” geliştirdi. Bununla birlikte Rachel ve Stephen Kaplan, doğal ortamlarda insanların daha az çaba harcayarak, daha rahat bir beden ve zihne sahip olduğunu ortaya koydu.

Japon araştırmacılar şiirsel bir isim belirledikleri “orman banyosu” adı altında ormanda yürüyüş üzerine çalıştılar. Ormanlardan, yürüyüş sırasında solunan aerosollerin, bağışıklık sistemindeki tümörler ve enfeksiyonlarla savaşan doğal katil hücrelerini* (NK Cells) artırdığını düşünüyorlar. Sedirlerden elde edilen uçucu yağların insanların uyuduğu sırada bir otel odasına yayıldığı çalışmada enfeksiyonlarla savaşan doğal katil hücrelerinin önemli seviyede artışına olanak sağladığı görüldü.

Günden güne büyüyen bu alan daha da ivme kazanıyor. Yakın zamanda yayımlanan bir makalede 26 yazar, doğanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymak, şehirlerde doğayı korumak için bir model oluşturmak ve tüm bunları entegre etmek için bir sistem ortaya koydu.

Stanford Üniversitesi “Doğal Sermaye Projesi” direktörü Gretchen Daily, insanlığın üçte ikisinin 2050 yılına kadar şehirlerde yaşayacağının tahmin edildiğini belirtiyor. “Bugün, doğanın değeri ve kaybının gerçekleşmesi halindeki riskleri için bir uyanış var. Bu yeni çalışma, dünya şehirlerinin yaşanabilirliği ve sürdürülebilirliğine yapılan yatırımları desteklemeye yardımcı olabilir. ”

Kahn ve diğer araştırmacılar, konuyla ilgili araştırmaların hâlâ birçok yönden eksik olduğunu ve halk sağlığı politikasında doğanın rolünü resmileştirmeye yardımcı olacağını söyledikleri bir araştırma gündemi hazırladıklarını belirtiyorlar.

Doğanın iyileştirici, tedavisel etkilerini anlamamız tam da en ihtiyacımız olduğu zamana denk geliyor. Bazı çalışmalar, iklim değişikliği konusundaki kaygının giderek artan bir olgu olduğunu ortaya koyuyor. Ama ironik olarak da, bunun için en iyi panzehirlerden biri bir doz yeşil alan olabilir.

“Kendimi üzgün, kaygılı ve çevre konusunda endişeli hissediyorsam,” diyor Sara L. Warber ve ekliyor: “O zaman yapabileceğim en iyi şeylerden biri doğaya çıkmak.”

* virüs bulaşmış, kanserli veya anormal hücreleri öldüren granül lenfosit hücre

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.