;
Ekonomi Politika

“Ekonomik İyileştirme Paketleri Yenilenebilir Sektörünü de Kapsamalı”

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı Hakan Yıldırım ekonomik iyileştirme paketlerinde yenilenebilir enerji sektörüne de yer verilmesi gerektiğini belirtiyor ve koronavirüs krizine rağmen sektörün uzun vadede büyümeye devam edeceğini söylüyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Koronavirüs pandemisinden rüzgar sektörü nasıl etkilendi? Sizin gözlemleriniz neler?


Salgın Çin’de başladı ve hemen ardından Avrupa’ya sıçradı. Şu anda tüm dünyayı etkisine aldı ve Dünya Sağlık Örgütü de (DSÖ) bu sebeple “küresel salgın – pandemi” ilanı yoluna gitti. Avrupa kıtasında İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkeler başta olmak üzere çok yüksek bir risk var, kıtanın tamamı yoğun biçimde etkileniyor. Tabii bu olumsuz etkilenme sağlığın yanı sıra ekonomilere ve sektörlere de yansıyor. Özellikle rüzgar sektöründe küresel tedarik zincirinin pek çok ülkeye yayılmış olması nedeniyle bu zincirin halkalarından birinde veya birkaçında meydana gelecek bir tıkanma tüm sektördeki tedarik akışına yansıyor. Avrupalı türbin sağlayıcılarının çoğunluğu Avrupa ve Çin’de yer alan imalatçılara aksam imal ettiriyorlar. Bu iki bölgede de salgın sebebi ile ciddi gecikmeler yaşanması devam eden projelerin yavaşlamasına ve hatta durmasına yol açıyor.

Bu dönemde rüzgar enerjisi sektörünün yatırımlarına devam etmesi açısından beklentileri ne yönde? Talepler neler?

Rüzgar tamamen bize ait milli bir kaynak. Türkiye rüzgar enerjisi sektörü de son 10 yılda ciddi bir büyümeye imza attı ve 8 GW kurulu güce dayandı. Türkiye’de üretilen elektriğin neredeyse %10’unu rüzgar enerjisinden sağlıyoruz. Ve sadece karasal alanda 48 GW’lık potansiyelimiz var. Yani daha alacak çok yolumuz var. Bu sektör büyümesini sürdürmeli. Ancak bu küresel salgın bir “mücbir sebep” ortaya çıkarmış durumda. Mevcut Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) 31 Aralık 2020’de sona erecek. Buna göre en son Aralık 2020’de devreye girmesi gereken santrallar için mücbir sebep kaynaklı mevcut gecikmeler göz önünde bulundurularak bu tarihin ötelenmesi elzem. Finansmanı YEKDEM’e girecek şekilde tamamlanmış ve buna göre proje çalışmalarına başlanmış santralların koronavirüsten kaynaklanan gecikmelerden dolayı YEKDEM mekanizmasına girememeleri durumunda projelerin finansal yapıları altüst olacaktır. Ülkemiz yenilenebilir enerji ve rüzgar yatırımlarının bundan etkilenmemesi adına, yaşanan bu olayın “Lisans Yönetmeliği”nde yer alan “mücbir sebep” olarak kabul edilmesinin hem sektörümüz hem de ülke ekonomisi açısından olumlu bir adım olacağına inanıyoruz. Bu düzenleme ülkemizin lehine olacaktır. Ayrıca Türkiye’de hükümet salgının etkilerinin ortaya çıkmaya başlamasından bu yana ciddi birtakım önlemler getirdi ve salgının sağlık açısından olumsuz etkilerinin azaltılması, kontrol altına alınması anlamında ciddi faydalar sağlanmış oldu. Elbette ekonomik anlamda da önlemler alındı. Yenilenebilir enerji sektörünün de bu önlemler çerçevesinde ele alınmasını bekliyoruz.

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’nin son raporuna göre ABD ve Çin, kıyı rüzgar enerjisi gelişiminde piyasadaki en büyük paya sahip. İki ülke, rüzgar enerjisindeki küresel büyümenin neredeyse üçte ikisini oluşturuyor. Bahsi geçen ülkeler koronavirüs salgınından sektörel anlamda nasıl etkilendiler ve bu etkileri en aza indirmek adına nasıl önlemler alıyorlar?

Çin salgından büyük çapta etkilenen ilk ülke oldu. Rüzgar sektörü de bundan etkilendi. ABD ise içinde bulunduğumuz günlerde bu olumsuz etkilerle en yüksek oranda karşılaşan ülke durumunda. Ancak her iki ülke de hem sağlık hem de ekonomik anlamda etkileri azaltmak için kendi şartlarına uygun önlemleri alıyorlar. Sektörleri korumak açısından her ülke kendi desteklerini açıklıyor. Çin için elbette küçülme kaçınılmaz. Yine de Çin’in özellikle büyük bir hava kirliliği sorunu varken yenilenebilir enerji yatırımlarına destek vermeye devam edeceği söylenebilir. ABD’ye baktığımızda son ekonomik teşvik paketi ülkenin milli hasılasının neredeyse %10’unu oluşturuyor. İşsizlik beklenmedik ölçüde arttı ve işsizlik başvuruları rekor seviyelere çıktı. ABD tarihinin en büyük teşvik paketi olan bu girişime rağmen uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ekonomik faaliyette ilk çeyrekteki ılımlı ve ikinci çeyrekteki sert küçülme nedeniyle ABD’nin GSYH’sinin bu yıl yaklaşık %2 daralmasını bekliyor. Bu da mutlaka tüm sektörlere yansıyacaktır. Rüzgarın da bundan etkilenmesi beklenebilir.

Yenilenebilir kapasitesi artışının kısa vadede koronavirüs nedeniyle gerçekleşemeyeceği birçok uzman tarafından dile getiriliyor. Rüzgar enerjisinin kısa vadeli dönemde atağa kalkması için neler yapılması gerekiyor?


Kısa vadede bir artış beklemek gerçekçi olmayacaktır. Tedarik zinciri küresel olarak birbirine bağlı bir sektörden söz ediyoruz. İyileşmenin gerçekçi ve sürdürülebilir olması için neredeyse dünyanın tüm coğrafyalarında salgının etkilerinin hafiflemiş olması; çalışma hayatının yeniden başlaması; tedarikin kesintisiz sağlanması gerekir. Mevcut tabloda bunu çok öngöremiyoruz. Ancak her ülkenin yapması gereken mevcut sektörlerine olabildiğince destek olmak. Biz de kendi sektörümüz adına Türkiye’de mücbir sebep ilan edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Böylece sektör olarak olası hasarı en aza indirmek açısından bir dayanağımız olacaktır.

Fosil yakıt endüstrisi bu dönemde büyük bir darbe aldı. Uzun vadede bu darbe temiz enerjiye olumlu bir dönüş sağlar mı?


Petrol tarihi bir düşüş yaşıyor, doğru. Uluslararası Enerji Ajansı’nın yayımladığı son rapor da bunu net biçimde ortaya koydu. Fakat yenilenebilir enerjiye yönelimin artması bence bundan bağımsız gelişen bir durum. Hepimizi etkileyen bir iklim krizi içindeyiz, öyle ki önlem almazsak bu durum çok kısa bir süre içerisinde “var oluş krizi”ne, hayat memat meselesine kadar gidecek. Ve bu tablo özellikle son beş yılda daha iyi kavranır, daha çok kabul edilir hale geldi. Yenilenebilir enerji sektörü her halükârda büyümesini sürdürecek ve çok daha temiz, yeşil enerji elde edilmesine imkan verecek. Rüzgar, güneş gibi kaynakların atıl durmasına artık izin verilmeyecek. Sadece rüzgar alanında 2050 yılında 4 trilyon dolar yatırım bekleniyor örneğin. Bu diğer yenilenebilir enerji alanlarında da devam edecek.

Elbette başka etkenler de var. Tüketici de artık temiz enerji talep ediyor; ayrıca hükümetler de bu yönde daha istekli durumda. Yatırımların daha yapılabilir noktaya gelmesi potansiyel yatırımcıları da bu alana yöneltiyor. Dolayısıyla salgın veya benzeri krizlerle sekteye uğrasa da hem rüzgar hem de yenilenebilir enerjinin diğer alanlarında ciddi büyüme kaydetmeye devam edeceğiz.