;
Ekonomi Politika

Dünya Enerjisini Güneşten Sağlasaydı, Petrol İçin Savaşmazdı 

İklim krizi, fosil yakıtları bırakmamız için tek neden değil. Suudi Arabistan’ın petrolünü korumak adına başlattığı savaş hazırlığı bize bunu gösteriyor.

Yazı: Bill McKibben

Çeviri: Gülce Demirer

Bill McKibben’ın 18 Eylül tarihli The Guardian’da yayımlanan makalesinden çevrilmiştir.

İklim krizi, fosil yakıtları bırakmamız için tek neden değil. Suudi Arabistan’ın petrolünü korumak adına başlattığı savaş hazırlığı bize bunu gösteriyor.

Petrol ve doğalgaza olan güvenimizin, rastgele ancak öngörülebilen kuraklık, sel ve yangınlara neden olmasına üzücü bir şekilde alışık hale geldik. Hafta sonu Basra Körfezi’nden gelen haberler, petrole olan bağlılığımızın kaçınılmaz bir şekilde savaşa neden olduğunu bize hatırlatıyor.

Ne kadar geride durmak istediğinize bağlı olarak, İran’la savaş olasılığı, Tahran veya Husi müttefiklerinin Suudi üslerinde dron ve füze kullanımı kararına veya ABD Başkanı Trump’ın İran’la özenle düzenlenmiş ve küresel ölçekte desteklenmiş anlaşmayı bozarak, ekonomilerini yıkmaya sürükleyen çocukça öfkesine bağlı. Ancak her şekilde, büyük resme baktığınızda, tablo oldukça karamsar: Petrol olmasaydı, bütün bunlar yaşanmazdı.

Petrol olmasaydı, Orta Doğu pahalı silahların ortasında kalmaz; politik hırsları başka bir ülkeninkinden daha önemli olmazdı. Petrol olmasaydı, Irak’la yıkıcı bir savaşa dahil olmaz, bütün bir bölgeyi istikrarsızlaştırmazdık. Saddam Hüseyin’le savaşa karşı bir protestodaki bir pankartı hatırlıyorum: “Petrolümüz nasıl onların sahillerinde son buldu?”

Petrol olmasaydı, Suudi Arabistan Krallığı’na minnettar olmazdık ve bu vahşiliği gerçekten samimi bir şekilde kınayabilirdik.

Dünyada işlerin böyle yürüdüğü fikrini kabul ettik. Mahvolmuş petrol sahaları resimleriyle, çeşitli haber merkezlerimizden içinde bulunduğumuz çıkmazı hatırlatan “açıklayıcılarımız” vardı: Saudi Aramco büyük ölçüde çevrimdışıyken, dünyanın atıl kapasitesinin çoğu gitmişti.

Bu yüzden petrol fiyatları fırladı. Bu yüzden küresel ekonomi zarar gördü. Muhabirler, kötü niyetli İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun ve endişeli OPEC yetkililerinin sözlerini alıntılıyor. Borsa analistleri Wall Street’in nasıl tepki vereceğini heyecanla bekliyor. Yaşanan bu dram önceden yazılmışa benziyor çünkü o kadar çok yaşandı ki artık herkes kendine düşen kısmı biliyor.

Ancak bu tekrar bir açıdan farklı. Konuşulmayan bir gerçek, öngörülebilen bütün senaryonun üzerinde duruyor: Artık petrole bağımlı olmamamız gerektiği geniş ölçekte bilinen bir çağın ilk petrol savaşı olacak.

En son bu yoldan geçtiğimizde, 15 yıldan daha uzun bir süre önce, Irak’ta bir güneş panelinin maliyeti şu ankinden 10 kat fazlaydı. Rüzgar enerjisi ise hâlâ emekleme dönemindeydi. Tanıdığınız hiç kimse elektrikli araç kullanmamıştı. Bugün, güneş ve rüzgar dünyamızdaki en ucuz elektrik üretme kaynakları. Çinli fabrikalar seri bir şekilde elektrikli araç üretiyor. Gereken teknolojinin mevcut olması, savaşmaya en çok istekli kimseye bile savaş yanlılığının saçmalığını açıkça gösterebiliyor.

Bu teknolojiyi tam anlamıyla uygulamaya tabii ki yaklaşamadık ve 15 yıl öncesinin aksine, nedenini anlayabiliyoruz. Büyük araştırma raporları sayesinde, petrol endüstrisinin iklim krizini 10 yıllar öncesinden bildiğini, artık biliyoruz. Ancak bunu kabullenmek ve yeni bir enerji geleceğine adım atmaya yardım etmek yerine, içinde bulunduğumuz paradigmada bizi sıkıştırmak için yanlış bilgilendirme ve inkarın güçlendirilmesi için milyarlarca dolar harcıyorlar.

Kuzey Kutbu’nun erimesi ve deniz seviyelerinin yükselmesinden kâr sağladıkları gibi, başlamak üzere olan savaştan da kârlı çıkacaklar (Tam zamanında, petrol çıkarma firmalarının ve büyük petrol şirketlerinin hisse fiyatları pazartesi günü keskin bir şekilde fırladı).

Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi, eğer bu savaş gerçekleşirse, milyonlarca sivil hayatını kaybedecek. Ve tıpkı bu savaşlar gibi trilyon dolarlara mal olacak.

Bu trilyon dolarları, nükleer füzelerine, silahla donanmış askeri araçlara harcamak yerine güneş paneli santrallarına ve offshore rüzgar türbinlerine harcamış olduğumuzu düşünün. ABD’deki her binada yalıtımı duvarların içine yapmış olduğumuzu ve elektrikli araç şarj noktalarını yaygınlaştırdığımızı düşünün.

Bu hiç de gerçekdışı değil. Yeşil Yeni Düzen gibi planlar tam olarak bunu hedefliyor ve İngiltere, Kanada ve AB’de bu planı içeren benzer yasa teklifleri var. Ancak Yeşil Yeni Düzen’in imkansız bir ölçüde pahalı olduğunu söyleyen kişiler, çölün ortasında bir kuyu kazmak için kan ve para akıtmaya can atıyor. Savaşa harcanan trilyon dolarlar travma ve acıdan başka bir şey getirmiyor; güneş panellerine harcanan trilyon dolarlar, güneş her sabah doğduğunda, enerjisini ücretsiz üreten bir ülkeyi mümkün kılıyor.

Yeni dünya geliyor. Gelişini, petrol sahalarındaki dronlar ve füzelere karşı, susturulmuş tepkilerde sezebilirsiniz. Evet, petrol fiyatları “fırladı”. Ancak tarihsel olarak düşük, çünkü gezegen petrolden dolup taşıyor. Ve bunun kısmi sebebi talep artışının yavaşlaması. Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının veya bir petrol istasyonunun havaya uçurulmasının boş bir tehditten ibaret olduğu bir gün gelecek ve bu oldukça güzel bir gün olacak.

Politikacılara temiz enerjiye geçişte daha hızlı harekete geçmeleri için baskı yaparak bu süreci hızlandırabiliriz. Gerekli adımlar hakkında gizli bir şey yok. Yenilenebilir enerjiye büyük destekler, sert “fosil yakıtlar yerin altında kalsın” politikaları, kirleticilere verdikleri zararı ödetmek, Demokrat Partili’lerin seçim kampanyası esnasında yapmaya çalıştıkları şeyler. Ancak bunları gerçekten gerçekleştirmek için isteğe ihtiyacımız var.

Dünya çapında Greta Thunberg ve genç öğrencilerin alevlendirdiği iklim grevleri 20 Eylül’de nesiller arası bir eyleme dönüştü. İnsanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehditle -Dünyamızın inanılmaz bir hızla ısınması- mücadele etmek adına ortaya çıktılar. Ancak aynı zamanda bu gibi petrol savaşlarına hayır demek için de varlar. Eğer hızlı bir şekilde harekete geçmezsek, yok olmakta olan bir gezegende petrol için savaşmaktan yaşam mücadelesi vermeye doğru yol alırız.

Kimse güneş ışığına erişmek için savaşmaz. Nasıl bir ülke başkalarının güneş panellerini engellemek için devasa duvarlar inşa eder? (Büyük duvarları inşa etmesi zordur, Trump’a sorabilirsiniz.) Fosil yakıtlar belli bölgelerde konsantre olarak bulunuyor ve üzerinde yaşayanlara inanılmaz bir güç sağlıyor. Yenilenebilir enerji ise her yerde var ve her insanın doğduğu andan itibaren hakkı. Güneş ve rüzgar enerjisi ile yaşayan bir dünya, rahatlatabilen bir dünyadır da.