;
Politika

“COP26 Öncelikle İklim Finansmanı Hedefini Gerçekleştirmeli”

“COP26’nın en önemli sonucu, senelik 100 milyar dolar iklim finansmanı hedefine ulaşılması ve bunun 2025’ten itibaren olacak şekilde kat be kat artırılması olacaktır” diyen 350.org Küresel Kampanyalar Yöneticisi Cansın Leylim’e göre Türkiye’nin de emisyon azaltım taahhütlerini güncellemesi ve 2030’a kadar atacağı adımları net bir planla ortaya koyması gerekiyor.  

YAZI: Bulut BAGATIR

Pandemi COP26’ya büyük bir darbe vurdu ve bir senelik bir ertelemeye neden oldu. Bu uzun süreç ve yeni taahhütlerle beraber nasıl bir COP bizi bekliyor sizce?

İklim müzakereleri bu sene bu iki krize birden ev sahipliği yapacak diyebiliriz. Bir yanda gelişmiş ülkelerin aşıları stoklaması ve aşı patentlerinden krizi aşana kadar dahi vazgeçmeme kararı ile devam eden sağlık krizi; bir diğer yanda ise COP26’ya ev sahipliği yapan Birleşik Krallık’ın gerekli düzenlemeleri vakitli yapmamasıyla sağlık açısından tehlikeli ve gelişmekte olan ülkelerin ve sivil toplum kuruluşlarının sayıca eksik olduğu eşitsiz bir COP var. Tüm bunlarla beraber COP’un; yangınların, sellerin, fırtınaların dünyanın her yerini vurmasıyla, iklim kaosundan önce son çıkışımız olan 2030’a kadar acil iklim eylemine geçilmesi için kararların alınması gereken yer olduğu aşikar.

2020, hükümetlerin en büyük ajandasının iklim krizi olması gereken seneydi. Hem Paris Anlaşması’ndan beri geçen beş senede yenilenmesi gereken Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC) güçlendirilmesi hem de iklim finansmanının, 2009’da kararlaştırıldığı üzere ilk defa, gelişmekte olan ülkelere dağıtılmak üzere 100 milyar dolar olacak şekilde toplanması gerekiyordu. Fakat pandeminin ortaya çıkışı ve ilerleyişi, iki krizi bir arada sönümlendirmek için atılması gereken yeşil politikalar yerine, hükümetlerin fosil yakıt şirketlerine trilyonlarca dolar aktarmasıyla devam etti.

Birleşmiş Milletler’in (BM) geçtiğimiz ay gerçekleştirilen Genel Kurulu’nda önemli duyurular aldık. Aslında, hepsi geç kalmış duyurulardı. Biden’ın ABD’nin iklim finansmanını ikiye katlayarak 11,4 milyar dolar vaat etmesi umut veren bir adım olmakla beraber, 2009’da alınmış karara göre iklim finansmanı için, zaten senede 100 milyar dolar hedefine gelişmiş ülkelerin 2020’de ulaşması gerekiyordu. Dolayısıyla COP26 öncesindeki G20 ve COP26 sürecinde başka iklim finansmanı duyurularının gelmesi mümkün.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğini açıkladı. Bu beklediğimiz fakat yine de zamanlamasıyla bizi şaşırtan ve sevindiren bir gelişme oldu. Çin’in kömür finansmanından vazgeçmesi, Çin finansmanı bekleyen birçok projenin de ortadan kalkması, dolaşyısıyla salınacak karbonun azalması anlamına geliyor. Şimdi Çin’den ülke sınırları içerisinde alacağı iklim eylemine dair hedeflerini artırması bekleniyor.

Türkiye ise seneler sonra Paris Anlaşması’nı meclisten geçirme taahhüdünü verdi ve hızla onayladı. Bu da COP26’nın ilk günlerinde gerçekleşecek üst düzey görüşmelere katılımına ve ciddiye alınmasına yol açacak bir gelişme. Şimdi Türkiye’nin 2030’a kadar gerçekleştirmesi gereken Ulusal Katkı Beyanı’nı yenileyerek kömürden ve fosil yakıtlardan çıkış takvimini açıklaması gerekiyor.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson COP26’nın gündemini kömür, finansman, otomobil ve ormanlar olarak belirledi. Bu dört maddeye ilişkin nasıl gelişmeler yaşanabilir? 

İngiltere sadece kömüre değil, yurtdışı fosil yakıt finansmanına yönelik desteklerini sonlandıracağını da açıkladı. Çin’in son kömür finansmanı açıklamasından sonra COP26 kömürün sonunun altını çizecektir. Önemli olan planların zaman çizelgesi ve ne şekilde uygulanacağının detaylarını öğrenmemiz olacak fakat COP26’da kömürün sonu ile ilgili daha da fazla duyuru alabiliriz. İklim finansmanında 100 milyar dolar hedefine ulaşmak için COP26’ya kadar ve COP26 süresince zengin ülkelerden daha fazla finansman sözü duymamız olası. Mesela İtalya, G20’ye ev sahipliği yapacak olmasına ve COP26’nın eşbaşkanlığını yürütmesine rağmen henüz iklim finansmanı için üstüne düşeni yapmadı. Yakında bununla ilgili bir haber alabileceğimizi düşünüyoruz.

Ulaşım konusunda da özellikle gelişmiş ülkelerin elektrikli araçlar üzerinden ajandası devam edecektir. Bu noktada bireysel arabalardan ziyade toplu ulaşım noktasında adımlar atılmadan gerçekçi bir dönüşüm sağlayamayacağımızı dillendirmek gerekiyor.

Ormanlar konusunda en önemli nokta ise, halihazırda karbon yutağı olarak defans mekanizmamız olan ormanların koruma altına alınması. Örnekleri ülkemizde ve Brezilya’da da görüldüğü üzere, fosil yakıtlar için ormanları katletmek kesinlikle mantık ve izan dışı; bununla ilgili alınacak kararları dikkatle takip edeceğiz.

Bu dört maddenin dışında endişelenecek kadar fazla arabası veya kömür santralı olmayan dünyanın en yoksul ülkeleri, zaten yaşamakta oldukları iklim değişikliğinin etkilerini ele almak için daha çok eylem görmek istiyor. Müzakerelerde azgelişmiş ülkelerin iklim etkilerine uyum gündemine dair umut verici ve pratiğe hızla dökülebilecek kararlar alınmasını bekleyebilir miyiz?

Görmemiz gereken en önemli sonuç, senelik 100 milyar dolar iklim finansmanı hedefine ulaşılması ve bunun 2025’ten itibaren kat be kat artırılması olacaktır. Pandemi sırasında zengin ülkelerin fosil yakıt endüstrisine milyarlarca doları teşvik adı altında aktarabildiğini gördük. Bu da bir şeye kriz muamelesi yapıldığında gereken kaynakların bulunacağını gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerin gerek 1,5 derece hedefine ulaşabilmek için iklim eylemi almalarını sağlayacak, gerekse adaptasyon için gereken kaynaklara ulaşmasını kolaylaştıracak iklim finansmanı hedefi çok önemli. Bu noktada da sadece finansal kaynak değil, teknoloji ve kapasite transferlerinin de öneminin altını çizmek gerekiyor.

COP26’da gelişmekte olan ülkelerin taleplerinden biri “Kayıp ve Zararlar” konusunun sabit bir gündem maddesi olarak müzakerelere eklenmesi. Kayıp ve Zararlar, tazmini mümkün olmayan insan ve diğer türlerin kaybını ve tekrar yapılabilecek ama iklim krizinin etkileriyle zarar görmüş yol ve altyapı gibi durumları kapsıyor. Bu sebeple de azaltım ve uyumdan ayrılıyor.

Birçok STK’nın ve azgelişmiş ülkenin COP’a katılımının aşı eşitsizliği ve yolculuk masrafları gibi nedenlerden dolayı zor olacağı ifade ediliyor. Geçtiğimiz haftalarda CAN International da bu sebeplerden dolayı bir erteleme çağrısında bulunmuştu. Ancak İngiltere COP26’nın zamanında gerçekleşeceğini duyurdu. Böyle bir ortamda COP26’nın hedeflerine ulaşması ne derece mümkün? 

İdeal olan COP26’nın sağlık açısından risk oluşturmayacak, eşitliğin sağlanmış olduğu bir noktada gerçekleşmesiydi. Fakat iklim krizinden en çok etkilenen ama bu noktaya gelinmesinde rol oynamamış ülkelerin bir koalisyonu olan Climate Vulnerable Forum, bütün bunlara rağmen COP26’nın gerçekleşmesi ve ivedilikle alınması gereken kararların neticeye bağlanması için bir çağrı yaptı. COP’ların önemi aslında çokuluslu müzakereler zarfında her anlaşma tarafının bir oy sahibi olması açısından önemli bir alan teşkil ediyor. Dolayısıyla gelişmekte olan ve iklim krizine en kırılgan ülkelerin temsilcilerinin müzakerelerde bulunması ve ülke bloklarını kullanarak zengin ülkelere baskı yapması için temsiliyet önemli. Öte yandan ne COP26 ne de başka bir COP, iklim eyleminin koşulu değil. Normalde 2020’de olması gereken COP26’nın pandemi nedeniyle ertelenmesi ile COP26’da açıklanması beklenen birçok karar ve duyuru öncesinde gelmeye başladı. Önemli olan bu 10 yılda gerçekleştireceğimiz nihai iklim eylemi olacak.

Türkiye’nin Paris’i onaylamasıyla birlikte COP26’daki gündemi ve izleyeceği politika sizce ne olacaktır?

Türkiye Paris Anlaşması’nı sanki üzerinden altı sene geçmemiş gibi hızla meclisten geçirdi ve 2053 için net sıfır hedefini açıkladı. Net sıfır hedefi iklim kriziyle mücadelede anlamlı olabilmesi için, belirlenen tarih itibariyle ülkenin seragazı emisyonlarını sıfırlamasını odağa almalı. Emisyon azaltım hedefleri, kesinlikle karbon offsetleri (dengeleme) vb. gibi tabiri caizse azaltımdan kaytarma mekanizmalarından ayrı koyulmalı. Yani yayımlanan onlarca rapora göre kömürden ve fosil yakıtların tamamından çıkmak, fosil yakıtlara daha fazla yatırım yapmamak ve daha fazla iş, güvence ve refah getirecek yenilenebilirlere yönelmek anlamına gelecektir. Türkiye’nin yenilenebilir potansiyeli çok yüksek, bundan faydalanmak üzere adımların atılması için bir an önce harekete geçmesi lazım. Türkiye’nin Ulusal Katkı Beyanı’nı da güncellemesi ve 2030’a kadar atacağı adımları net bir planla ortaya koyması gerekiyor.