;
Politika

Çin ve ABD’nin İşbirliği Kararı Üzerine: “Etkilerini ABD’nin Zirvesi ve COP26’da Göreceğiz”

ABD ve Çin’in iklim krizine dair işbirliği kararını değerlendiren İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, kararın etkilerinin yarın ABD tarafından düzenlenecek sanal zirvede ve Glasgow’daki COP26 zirvesinde görüleceğini belirtti. Şahin ayrıca Türkiye’nin Paris Anlaşması meselesinin yılan hikayesine döndüğünü söylerken, “Hiçbir gerekçenin veya bahanenin geçerliliği kalmadı” dedi.

YAZI: Dilan KARACAN

Geçtiğimiz günlerde aralarındaki ticari ve teknolojik gerilimin gün geçtikçe tırmandığı ABD ile Çin yönetimleri, iklim değişikliğiyle daha fazla mücadele etme ihtiyacına vurgu yapan ortak bir açıklamaya imza attı. Bilindiği üzere ABD ve Çin’in dünyadaki seragazı emisyonlarındaki toplam payı 40% civarında. Bu iki ülkenin iklim rejiminin içinde böylesi aktif bir işbirliği içinde olmasının büyük bir etki yaratması bekleniyor.

Yapılan ortak açıklamada ABD ile Çin’in iklim değişikliğiyle mücadelede daha aktif işbirliği yapması gerektiğine vurgu yapılırken, Paris Anlaşması koşullarının uygulanmasının iklim değişikliğiyle mücadelede vazgeçilmez bir husus olduğu ve her iki ülkenin de bu konuda hassas olacağı belirtildi.

6 madde halinde açıklanan işbirliği kapsamında, her iki ülkenin de küresel karbon emisyonunun azaltılmasında kendi paylarına düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiği belirtildi. Açıklamada ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına dair finansal değerlendirmelerde bulunuldu. Her iki ülkenin de 22-23 Nisan’da yapılacak İklim Değişikliği Liderler Zirvesi’ni heyecanla beklediği kaydedilerek, Kasım ayında Glasgow’da yapılacak İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) Zirvenin küresel iklim hedefini güçlendireceği belirtildi.

ABD ve Çin işbirliği ile iklim sorunu adına yapılan ortak hareket eylemini değerlendiren İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı ve İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin iklim krizinin politik alanda ne derece önemli ve birleştirici olduğuna değindi. Şahin, iklim diplomasisini günümüz küresel politik kutuplar için bir kaldıraç görevi gördüğünü belirtti: “Uluslararası iklim politikaları uzun bir süredir uluslararası ilişkilerin en hareketli alanlarından biriydi. Şunu sürekli söylüyorduk: Şu anda iklim krizi dışında her yıl bütün ülkelerden binlerce delegenin, iki hafta boyunca aynı mekânda bir araya gelip müzakere ettiği, siyasi liderlerin de bir bölümüne katıldığı herhangi başka bir uluslararası politika konusu var mı? İklim krizi uzun süredir uluslararası ilişkilerde çok taraflılığın ve müzakereye ve konsensüse dayalı yumuşak güç diplomasisinin sürdüğü belki de tek meseleydi. İklim krizini bir çevre sorunu olarak görmeye devam edenler bu gelişmeyi atladılar. Ancak geldiğimiz noktada iklim krizi ABD gibi bir devlette seçim sonuçlarını belirleyen etkenler arasına girdi ve iklim diplomasisi, ticari, askeri vb. alanlarda süren anlaşmazlıklarda müzakereye devam etmek için bir kaldıraç olarak kullanılacak kadar belirleyici hale geldi. Sadece ABD-Çin arasında değil, Almanya ve Fransa’yla Çin arasında da geçen hafta iklim krizi görüşmesi yapıldı. ABD de sadece Çin’le değil Güney Kore, Hindistan, Kanada gibi ülkelerle de iklim diplomasisi yürütüyor.”

Şahin, bu kaldıracı kullanabilmek için uluslararası iklim politikalarının içinde, hatta tam ortasında olunmasını gerektiğini ifade ederek, “Türkiye’nin yaptığı gibi kendinizi rejimden ayırmanız ve hatta ayrıcalıklı sanmanız iklim diplomasisinden yararlanma şansınızı da ortadan kaldırır” dedi.

“Glasgow’a Kadar Çok Sayıda Önemli Ülkenin NDC’lerini Yenilemesi Beklenebilir”

ABD ve Çin arasındaki bu hamlenin diğer ülkeler için yaratacağı olası iyileştirme ortamına vurgu yapan Şahin bu ortak hareket bildirisinin Biden’ın liderler zirvesine ve Glasgow’da yapılacak COP26’ya yapacağı etkiye dikkat çekti: “Bu bir ilk değil. 2014’te Obama döneminde yapılan ABD-Çin anlaşması bir yıl sonra Paris Anlaşması’nı mümkün kılan en önemli adımlardan biriydi. Bu açıklama da önce 22 Nisan’da yapılacak Biden’ın liderler zirvesinde, sonra da Glasgow’da benzeri bir etkide bulunabilir. Tabii bu kez beklenen, Paris’e verilen yetersiz hedeflerin güçlendirilmesi. ABD 22 Nisan’da yeni emisyon azaltım hedeflerini açıklayacak. Bu toplantıya davet edilen ülkelerden Japonya, Güney Kore ve Kanada’nın da yeni hedeflerini açıklaması bekleniyor. Bu görüşmede ABD’nin Çin’e de geçen aylarda açıklanan 2030’dan önce emisyonları pik yaptırma ve 2060’da net sıfır hedefini güçlendirmesi için tavsiyede bulunduğu tahmin edilebilir. Açıklamada kısa vadeli hedeflere yapılan vurgu bunun ipucu. Eğer Çin’de taahhüdünü güçlendirirse Glasgow’a kadar çok sayıda önemli ülkenin daha NDC’lerini yenilenmesi beklenebilir. ABD iddia edildiği gibi 2030’a kadar 2005’in %45-50 altına inme hedefi açıklayacak olursa tarihsel sorumluluk gerekçesiyle bekleyen ülkelerin söyleyecek fazla bir şeyi kalmayabilir. Sadece bu bile iklim politikalarında her şeyi değiştirebilecek bir hamle.”

“Açıklamada İklim Krizi Kavramının Geçmesi Önemli”

ABD ve Çin’in açıklamasının içeriğine değinen Şahin söz konusu durumun bir kriz olarak lanse edilmesinin bile ne derece önemli olduğuna dikkat çekti. Şahin, bildirinin içeriğinde Paris anlaşmasında da mevzu bahis olmayan fosil yakıtlardan uzaklaşma hedefine dair somut adımlara değinildiğini vurguladı: “Açıklamada iklim krizi kavramının geçmesi önemli. Bunu çocukların ve gençlerin yarattığı yeni iklim hareketinin en büyük başarısı olarak görmek gerek. Ama bundan daha önemlisi fosil yakıtlara, özellikle de kömür, petrol ve gaza vurgu yapılarak bunlardan kaynaklanan emisyonların düşürüleceğinin söylenmesi. Bu malumun ilâmı gibi görünebilir ama değil. Biliyorsunuz Paris Anlaşması fosil yakıtlardan bahsetmez. Bütün bir uluslararası iklim rejimi 30 senedir emisyon azaltımı gibi bir jargonla yetinmiştir. Oysa fosil yakıtların yerin altında bırakılmasının ve açıklamada da sözü edildiği gibi fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçilmesinin, (açıklamada bu amaçla yapılacak yatırımlara vurgu var) iklim rejiminin bir parçası olmasının zamanı geldi. Bu açıklamayı da referans gösterip rejimi sadece talep yönlü değil arz yönlü mekanizmalarla da donatmak gerekir, ki ben artık kömür, petrol ve gaz moratoryumunun zamanının yaklaştığını düşünüyorum. Artık sadece yeni kömürlü santrallara değil, bütün yeni fosil yakıt projelerine, hatta mevcut rezervlerin genişletilmesine de lisans vermek yasaklanmalı. Ülkeler sadece net sıfır hedeflerini değil bazı ülkelerin kömür için yapmaya başladığı gibi bütün fosil yakıtlardan çıkış tarihlerini açıklamalı. İklim hareketi de artık Glasgow’la birlikte uzun vadeli hedefler için bastırmaktan vazgeçip somut dönüşüm adımları için daha cesur olabilir. Yasakçı olacaksak da olalım!”

“Türkiye’nin Paris Anlaşması Meselesi Yılan Hikayesine Döndü”

Şahin bildirinin ardından Türkiye’nin iklim krizi ve Paris Anlaşması sürecine dair değerlendirme yaparken, Türkiye’nin Paris Anlaşması meselesinin yılan hikayesine döndüğünü söyledi. Şahin, “Artık hiçbir gerekçenin veya bahanenin geçerliliği kalmadı. ABD Paris Anlaşması’na dönüp uluslararası müzakerelere ağırlığını koymuşken hâlâ ‘biz bildiğimizi yaparız’ demek Rusya ve Brezilya ile aynı kampta yer almayı göze alıyorum demek olur. Türkiye Paris’e taraf olana kadar bu konuda yeni bir yorum yapmanın bir anlamı kaldı mı bilemiyorum doğrusu. Karar en üst makamın iki dudağının arasında. Ama onun da bu diplomasiyi hangi yönden ele alacağını yorumlamak mümkün değil” diye konuştu.