ABD’nin emisyon oranları geçtiğimiz yıl %3,4 oranında artış gösterdi. Artış, 2010 yılındaki gerilemeden bu zamana görülen en büyük sıçrama. Kömürden doğalgaza geçiş emisyon oranlarını azaltsa da küresel sıcaklık artışına sebep oluyor. 2016-2017 yıllarındaki seragazı emisyon oranlarının düşük olduğu ancak bunun daha sıcak geçen kış mevsiminden kaynaklandığı belirtiliyor.
Yeni bir analiz, ABD’nin seragazı emisyon oranlarının, Trump yönetiminin iklim kriziyle mücadeleyi yavaşlatmasıyla birlikte arttığını gösteriyor. Geçtiğimiz yıl, seragazı emisyonlarında %3,4 oranında ciddi bir artışın yaşandığını belirten ekonomi firması Rhodium Group, artışın 2010 yılındaki emisyon gerilemesinden bu yana kaydedilen, 20 yıllık bir süre zarfındaki ikinci en büyük artış olduğunun altını çiziyor.
Kömür santralları kapatılsa da elektriğe olan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Doğalgaz ise kömürün neredeyse yarısı kadar emisyon oranına sahip ancak küresel iklim krizini tetikliyor. Fosil yakıtlar kapanmakta olan birçok kömür santralının yerine geçip yüksek talebin çoğuna kaynak olurken enerji sektörü kaynaklı kirliliğinin de artmasına sebep oluyor. Enerji sektörünün yanı sıra ulaşım, endüstri ve inşaat sektörlerinde de emisyon oranlarındaki artışlar göze çarpıyor.
Trump, federal bilim raporlarının ortaya koyduğu sıcaklık yükselişinin ekonomiye zarar vereceği, insanları öldüreceği ve aşırı hava koşullarına neden olacağı gibi bulgulara inanmadığını ve yetkililerin durumu abarttıklarını söylüyor.
Rodyum Group en yaygın seragazı olan karbondioksit salımını takip ederk son iki yılın karbon emisyonlarında ılımlı bir düşüş olduğunu ancak 2016 ve 2017 yıllarında normalden daha sıcak geçen kış nedeniyle kısmen daha az ısınma ihtiyacı olduğunu belirtiyor. O zamandan beri ise karbon çıktısının arttığı görülüyor.
Firmanın ortağı Trevor Houser, Obama’nın yönetim politikasıyla gelen olumlu havanın dağıldığını söylüyor ve ekliyor: “Bu yıl, enerji piyasası trendlerinin -doğalgazın düşük maliyetinin, yenilenebilir enerjilerin artan rekabetçiliğinin- tek başına ABD emisyonlarında sürekli düşüş sağlamak için yeterli olmadığını açıkça ortaya koyuyor”.
Houser, son beş ila 10 yıl boyunca yürürlüğe girmiş eyalet politikaları ve yerel politikalar olmasaydı daha da kötü rakamlarla karşılaşabileceğimizi söylüyor. Ancak Houser, Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çıkacağını belirttiğinden beri valilerin ve belediye başkanlarının iklim hedeflerinin bir süre politik uygulamalara çevrilemeyeceğinin altını çiziyor. Bu çabaların ABD’nin taahhüt ettiği seviyeleri yerine getirmek için önemli ancak yeterli olmadığını da ekliyor.